Ankara 3. İdare Mahkemesinden sonra, Ankara Savcı Yardımcısı Hayri Tayhan, Dil Derneği'yle ilgili olarak, "kovuşturmaya yer olmadığı" kararını verdi. Böylece, İçişleri Bakanlığı'nın göz kırpması sonucu, Ankara Valiliği’nce etkinliği durdurulan Dil Derneği, çalışmalarını sürdürme hakkını yeniden kazandı. Tüm engelleri aştı... Dil Derneği'nin bu sıcak yaz aylarında, belki bu sıra pek yapacak bir etkinliği yoktu. Ama Ankara Valiliği'nin "çalışmanın durdurulması”, Ankara Savcılığı’nın da soruşturma açması olayları, eylemsiz duran derneğin kımıldanmasını sağladı. Bu açıdan İçişleri Bakanlığı ile Ankara Valiliği'ne teşekkür mü etmeli bilmem…
Örneğin, Dil Derneği yetkililerinin bir çiçek yaptırıp, valiye giderek,
Efendim, size çok teşekkür ederiz. Çalışmalarımızı durdurmakla bize büyük yardımda bulundunuz. Kamuoyunun olayların gerçek yüzünü öğrenmesini sağladınız mı demeliler?
Bir yandan soruşturma açılıp, bir yandan da çalışması durdurulunca derneğin, Kavaklıdere’deki Türk Dil Kurumu yöneticileri nasıl da sevinmişlerdi Prof. Hasan Eren -o yeni emekli olup TDK’ye iyice yaslandı artık- şöyle mi diyordu:
Dil Derneği, kurulması yasak demeklerdenmiş, onun için "faaliyeti" durdurulmuş!
İçişleri Bakanlığı, önce ne yapacağını şaşırmış, dernek kurulunca; sonra da “Şunu bir de Türk Dil Kurumu'ndan soralım" demiş. Kurum ne desin?
Biz varız ya, kurum var ya, başka dernek nasıl kurulabilir?
İçişleri Bakanlığı hukuk danışmanları da, onlara güvenerek. Dil Derneği’nin çalışmasının durdurulması için Ankara Valiliği’ne göz kırpmışlar mıydı? Valilik çalışmayı durdurunca, yasa gereği bir yandan da durumu savcılığa yazıyor, soruşturma açmasını istiyordu.
Ankara Savcılığı soruşturma açtı. Sonunda ya "kovuşturmaya yer olmadığı" kararını verecek ya da dava açacaktı...
Savcı soruşturmasını sürdürürken, Dil Derneği kurucuları, valilik kararının durdurulması, iptali için İdare Mahkemesi’ne başvuruyorlardı. Olay basında geniş yankılar yaptı. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Oktay Akbal, Mümtaz Soysal olayla ilgili yazılar yazdılar. Mümtaz Soysal 4 Temmuz 1987 cumartesi günkü Milliyet’teki köşesinde, "İnsan Malzemesi" başlıklı yazısında özetle şöyle dedi:
"...Türk dilini geliştirme işinin en sonunda mahkemeye düşmesi kadar hem gülünç hem hazin bir şey olamaz.
Ankara Valiliği, resmi ‘Türk Dil Kurumu' varken, ayrıca bir 'Dil Derneği'nin kurulmasına karşı çıktı ve derneği 'yasak dernekler' arasında sayarak 'faaliyetini durdurdu'. Dernek yöneticileri de mahkemeye başvurdular. Şimdi, Türkiye'de çözülecek başka konu kalmamış gibi, Türk dilini geliştirmenin yalnızca devlet yönetimindeki bir 'kurum' tekelinde sayılıp sayılmayacağı karara bağlanacak.
Dili geliştirmenin, bir resmi kuruluş tekelinde kalmak şöyle dursun, derneklerden, gönüllü kümeleşmelerden de öteye, hepimize düşen bir görev olduğu unutularak...
Bir resmi kuruluş, doğru yanlış ve çoğu zaman da yanlış bir şeyler yaparken, birileri de başka şeyler yapsa, ortaya atılan çeşitli görüşlerden, tutumlardan ve hatta kurallardan dil zarar mı görür, yarar mı? Bu dili oluşturacak olan da, bu dilin insanlarıdır.
Ama hepsi...
Kimsenin kimseyi dışlamak. 'Bu işi ancak biz bilir, biz yaparız' demek hakkı yok. Kimin bilip kimin yapabildiği, ileri sürülen görüşlerin, tutumların ve kuralların benimseniş ölçüsüne göre belli olacak. Tekelcilik yapmaktansa, eldeki insan malzemesini bu açık yarışın içine sokmak daha akıllıca olmaz mı?
Galiba bütün güçlük, bazı insanlarımızın kendilerini bu malzemenin bir parçası saymak yerine, ya dış malzeme ithalatçısı ya da içteki malzemenin depo bekçisi saymalarından ileri geliyor."
İçimden, Mümtaz'a "Eline sağlık!" dedim. Davalar süresince, "Yankı" dergisi olayı geniş biçimde yansıttı. İstanbul'da yeni yayın yaşamına başlayan "Türk Dili Dergisi" haberi değerlendirdi. Olaya üç sayfa, dolu dolu yer verdi. "Türk Dili Dergisi”nin uzun yaşamasını dilerim (Derginin yazışma yeri: Posta Kutusu 118, Kadıköy-İstanbul). Dergide güzel yazılar var, giderek daha da güzelleşecektir, inanıyorum.
Dil Derneği ile ilgili ilk karar. 3. idare Mahkemesi’nden çıktı. Başkan Cavit Cam ile üyeler Meşkure Gökbayır, Turan Karakaya oybirliğiyle aldıklan kararın sonunda özetle şöyle dediler:
"...Yukarıda yazılı olduğu üzere, amaç, Türk dilini geliştirmek olduğuna göre, bu amacın gerçekleştirilmesi doğrultusunda kamu kuruluşları yanında, aynı amaçla etkinlik gösteren diğer derneklerin varlığı erişilmek istenilen amaca ulaşmayı kolaylaştıracağından. Türk dilinin gelişmesi ve güçlenmesi için kurulan davacı derneğin faaliyetinin durdurulması bu nedenle de yasalara uygun görülmemiştir.
Esasen. Türk dilinin özleşmesine ve gelişmesine katkıda bulunma hakkı olmadığı, kimsenin böyle bir amaçla bir araya gelerek demek kuramayacağı, böyle bir Derneğin "kurulması yasak dernek" sayılacağı biçiminde bir değerlendirme anayasanın demek kurma hürriyeti ile ilgili 33 maddesi hükmüne de aykırı düşer..."
3. İdare Mahkemesi'nin "Türk Ulusu Adına" verdiği "yürütmenin durdurulması" kararı. Dil Derneği savunmanlarından Attila Göktürk'e bildirildi...
Dil Derneği'nin önünde, çalışmak için artık engel kalmamıştı.
28 Temmuz 1987, Cumhuriyet