Emmisine Kalsın...

Adnan Menderes'in gelini Münevver hanım, oyunu SODEP’e mi verecekmiş? Duyunca:
Neden olmasın? diye düşündüm.
Eski demokratlardan bazıları —adlarını da yazsam mı?— yarın yapılacak seçimlerde, kime oy kullanacaklarını anlatırken, şöyle bir mantığı da ileri sürmekteler:
Bizim eski demokratlar olarak, oylarımızı Doğru Yol Partisi adayına vermemiz doğaldır. Ancak, Doğru Yol Partisi Ankara'da kazanamaz. Kazansa kazansa, SODEP adayı Vedat Dalokay kazanır. Bu açıdan, oylarımızı Dalokay'a vermemiz gerekir. Fakaaat, SODEP iktidarda değildir, iktidarda Turgut Bey'in ANAP'ı olduğuna göre, belediyenin rahat çalışması, bizim de Ankara 'da erinç içinde yaşamamız için, oylarımızı ANAP adayına vereceğiz!
Nasıl mantık? Kırk altıdan beri büyük gelişme!
Eşi Doğru Yol Partisi için çalışan bir bayan da oyunu SODEP'e verecek...
Nereden bilecek oyumu SODEP'e verdiğimi? diyor.
Kapatılan sağ bir partinin üyelerinden biri telefon etti, şöyle dedi:
—Ben bir zamanlar belediye başkanlığı için adaylığımı koymuştum. Bu seçimde oyumu ANAP’a kullanacağım. Oyumun sizin için bir değeri varsa, yazarsınız!
19 Mart pazartesi günü çıkan "Siyaset 84" ekinde. Şirin Tekeli'yle, Erhan Karaesmen'in yorumları vardı. Bunlarda, eski partilerden MHP'nin oylarının çokluk, ANAP’a gittiği ileri sürülmekteydi. Kapatılan sağ bir partinin üyesinin telefonu, bu yorumları doğrular nitelikte olduğundan değer taşıyordu...
Erhan Karaesmen, yorumunda şöyle diyordu:
Orta sağa olan sempati yoğunlaşması 6 Kasımda da sürmüştür. Orta sağ ve sağdan orta sola doğru bir bekleyiş ve sempati kayması sağlamak büyük emek ve ısrarlı çaba gerektirecektir...
Erhan Karaesmen, yazısının sonlarına doğru, belki çok kimsenin bilmediği, yerel seçimlerde uygulanacak sistemin büyük partiye yarayacağını gösteren bir özelliğini de anlatır. Şöyle diyor Karaesmen:
... Çok sayıda partinin aldığı oylar baştan bir azaltılmaktadır. Bu azaltma, toplam geçerli oy sayısının yüzde onu kadar bir oy meblağının her parti listesinin aldığı oylardan düşülmesiyle gerçekleşmektedir. 6 partili 25 Mart seçiminde, bir yerleşme merkezinde toplam geçerli 100.000 oy, 1’nci, 2'nci... 6'ncı parti arasında 34.000; 22.000; 16 000; 12.000, 9.000 ve 7.000 biçiminde dağılmış olsun. Dağılım hesabına girecek oyların saptanması için, baştan toplam geçerli 100.000 oyun yüzde 10'u olan 10.000'i tek tek parti listelerinin aldığı oylardan düşelim. 24.000; 12.000; 6 000; 2.000; —1.000 ve —3.000 sayılarını elde ederiz. —1.000 ve —3.000 sayıları ya da eksili sıfırdan küçük sayı oy dağılımına giremez. Böylece beşinci ve altıncı partiye üyelik verilmez. Kalan dört parti arasında, örneğin bu büyüklükteki bir kentin çıkarması beklenebilecek 31 belediye meclisi üyeliğini dağıtalım. Büyükten küçüğe doğru 18, 8, 4, 1 üyeliğe varılır. Böylece en büyük parti toplam oyların sadece yüzde 34'ü ile çok rahat ve sızıltı çıkarmayacak bir mutlak çoğunluk elde etmiştir. İki en küçük parti toplam oyların yüzde 16’sı ile belediye meclisinde seslerini duyurma şansını yitirmiştir. Diğer küçük partilerin de kaybı bulunduğunu bir basit karşılaştırma ile hemen görebiliriz. Klasik d'hont sistemi uygulansaydı, dağılım: 11,7, 5, 4, 2,2 biçiminde olacaktı...
Bunları, oy kullanacakların kulaklarına küpe olsun diye aktardım.
Necdet Uğur, bir süre İstanbul'daydı. Belediye başkanlığına adaylığını koymak istediği söylendi, yazıldı. Doğru değildi; Uğur, yanlış haberleri düzeltmeyi de gerekli görmedi. SODEP'e de girmemişti. Ama, orada aday olan eski tanıdıklarına da başarılar diledi...
Deniz Baykal, İstanbul'dan Antalya'ya geçti. Yarın da Kayseri’ye geçecekti son gün. Fikret Ünlü, Konya'ya SODEP adayı Ahmet Yamaner'i desteklemeye gitti. Yanında Taskobirlik eski Genel Müdürü Sinan Avşaroğlu da vardı. İkisi de SODEP’e girdiler. Ahmet Yamaner:
Konya’da oylar bölünecek, biz belediyeyi alacağız! diyordu.
Usuma bir fıkra geldi; oğlu babasına demiş ki:
Baba, cennetliksin!
Babası, karşılık vermiş:
Hiç ummam oğlum ama, keşke!
Seçim öncesi, Ankara'da Dikmen'in Malazgirt Mahallesinde bir iki kahve toplantısını izledim. Vedat Dalokayla, Çankaya başkan adayı İbrahim Tez var. İbrahim Tez, Bülent Ecevit'e nasıl da benziyor, hani hık demiş, burnundan düşmüş! O sırada, SODEP'ten Yaşar Çatak:
Değerli Dikmenliler, aramızda Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mustafa Ekmekçi de bulunuyor! demez mi? Bir alkış koptu; "Görelim, görelim" sesleri... Vedat Dalokay, sandalyenin üstüne çık, sandalyenin üstüne çık! diye sesleniyor. Sandalyenin altına girmeyi düşünüyorum oysa...
İşte, bütün bir seçim savaşımı bugün sona eriyor. Seçim tarihini 25 Mart'a neden aldıklarını şimdi daha iyi anlıyorum. Ellerinden gelse, 4 Mart’ta yapacaklardı ya seçimi, şimdiye bitmiş olacaktı. Hesap diye buna mı derler?
Ne olursa olsun, gelecekten umutlu olmalı. Demokrasi, barış, kardeşlik içinde yaşama değil miydi? Doğuda söylenir bir söz vardır:
Düşmanın bebeleri, kalmasın emmisine! derler. İlenirler...
Böyle düşünmek istemiyorum; emmisine kalsın… diyorum.
Kendisi de yaşasın, yaşamı, ömrü varsa...
Düşmanlıktan bir şey çıkmaz ki...