Ele Verir Talkını...

Aziz Nesin in "Şimdiki Çocuklar Harika"sına uyan bir fıkra: Çankaya'da Olgu Dershanesinde, fen bilgisi der­sinde, Saadet öğretmen:

Işık doğru yol izler, dedi.

ilkokul çağındaki çocukları Anadolu liselerine hazırla­ma amacıyla çalışan dershanenin öğrencilerinden Özer Fırat oturduğu yerden şöyle seslendi:

Öğretmenim, biz de ailecek SHP'yi izleriz! (Kahkaha­lar)

Yalnız çocuklar mı? Cumhuriyet okurları da cin gibidir. En ufak bir yanlış bulmaya görsünler, hemen tepkilerini gösterirler, işte, bir örnek: İzmir'den Doğan Eraoy yazı­yor:

Sayın Mustafa Ekmekçi,

20 Şubat 1994 Pazar günü Cumhuriyet Gazetesi'nin ‘Ankara Notları' köşesinde, 'Neden mi Böyle Oldu?’ başlıklı yazınızın bir paragrafında: "1954'lerde, Hasan Ali Yücel, Pakistanlı eğitimcilerle Kayseri'nin Pazarören'ine gelir. Ali Dündar, Pazarören Köy Enstitüsü’nde okumuş­tur, ama o sırada Pazarören İmam-Hatip Okulu'nda öğret­mendir. Okulun yöneticisi (müdürü), sonradan AP’den milletvekilliği de yapmış olan Hüsnü Dikeçligil’dir...' diye devam ediyor.

Ben ilkokulu ve öğretmen okulunu Pazarören'de oku­yan ve 1960 yılında Hüsnü Dikeçligil’in Milli Eğitim Müdü­rü olarak imzasını taşıyan öğretmen diplomasını alan, şu anda emekli bir Cumhuriyet okuru öğretmenim. Bahsetti­ğiniz tarihte ne de öncesi ve sonrası Pazarören 'de İmam- Hatip Okulu olmamıştır. Pazarören küçük bir kasabadır. Hüsnü Dikeçligil de olmayan bir okulun müdürü olamaz. Ayrıca Pazarören Öğretmen Okulu'nun da müdürü ola­maz. Ancak, 196 ve önceleri Kayseri Milli Eğitim Müdürü olarak çalışmıştır.

Sayın Ekmekçi, bilmiyorum, Ali Dündar Bey mi sizi ya­nılttı, siz mi başka yerlerle karıştırıyorsunuz? Yazınızın bu bölümü gerçeklerden tamamen uzaktır. Cumhuriyet Ga­zetesi gibi ciddi bir gazetenin, böyle yanlış haber verme­sini istemeyen bir okuyucu olarak durumun düzeltilmesi­ni istiyorum. Saygılarımla.

Okurun bu mektubu üzerine, Ali Dündar'ı aradım.

Okur haklı, dedi, olay Pazarören'de değil, Kayseri İmam Hatip Okulu'nda geçti. Ben orada öğretmendim.

Demek, Ali Dündar’ı dinlerken, ben yanlış anlamışım. Okura, bu düzeltmeyi yaptığı için teşekkür ederim. Bir ay­rıntı yanlışımı da ben düzelteyim. Hüsnü Dikeçligil, AP'den milletvekili değil, senatördü. Tutuculuğuyla tanınmış­tı.

Hasan Ali Yücel ile Pakistanlıların karşısında, imam- hatip okullarını öven şiirini okuyunca, Hasan Ali, onu çağırır, sorar

Sizin çocuklarınız var mı?

Var efendim, iki çocuğum var.

Nerede okuyorlar?

Dikeçligil, iki çocuğunun da Amerikan kolejlerinde oku­duğunu söyleyince, Hasan Ali Yücel, O'na şöyle der:

Sen bir yalancısın, hem de Osmanlı yalancısısın.

Yücel, bununla imam-hatipleri öven o şiiri içten yazma­dığını söylemek ister satır arasında..

Önceki gün, gazeteye gitmek için Atatürk Bulvarı'nda yürürken CHP eski senatörlerinden Metin Somuncu'yla karşılaştım. Dereden tepeden konuşurken, şöyle dedi:

Yıl 1953, ben ortaokul birinci sınıftayım. Tokat'ta imam-hatip okulu da o yıl açıldı. O denli ivedi açıldı ki, bir ilkokul binası boşaltıldı. İmam-hatip okulu orada çalışma­ya başladı. Öyle çarçabuk açıldı ki, sorma. Onların şapka­larının şeritleri gri idi. Bir birbuçuk ay, ortaokul şapkaları gibi, sarı şerit taktılar. Sonra değiştirdiler. Amcam Bahattin Somuncu, böyle şeritli şapka görmemiş hiç. Çünkü o zamana dek, Tokat'ta bir sanat enstitüsü var, yeşil şeritli, bir de san şeritli ortaokul, lise. Sordu bana:

Bu gri şeritli hangi mektep? (Okul)

İmam-Hatip okulu!

Ne olacak bunlar?

Bunlar okuyacaklar amca, aydın din adamı olacak, bugünkü cahil köy imamlarının yerine gelecekler.

Bunlar mı aydın olacaklar?

Evet!

Oğlum, ben ölürüm, sen kalırsın. Bu 'Aydın din adamı olacak' dedikleriniz, gün gelir size, bizim cahil hocaları aratırlar! Bunların hepsi Atatürk düşmanı yetişirler!

Metin Somuncu, daha sonra şöyle dedi:

-Bu, Bahattin Amcam, 1962 yılında öldü. İlkokul mezunu değildi Sayın Ekmekçi, okuma-yazmayı kendi olanakla­rıyla çözmüş bir kişiydi. Amcamın bir şansı vardı: Turhal'­ın Dökmetepe köyünde halkodası vardı o yıllarda. Halkev­lerinin köylerdeki uzantısı. Ben anımsıyorum, çocukluk yıllarımda, halkevlerinin "Ülkü" dergisi ile birlikte, tüm yayınları gelirdi...

Necmettin Erbakan, İmam-Hatip Okulu'nda okuyan oğ­lu M. Ali Fatih Erbakan’ı oradan alarak. Ayrancı Lisesi’ne verdi! M. Ali Fatih Erbakan, Ayrancı Lisesi'nin 4 M sınıfın­da okuyor şimdi. Dünkü Cumhuriyet te Aydın Aybay ne güzel yazmış, kaçırdıysanız okuyun "Hocaefendi’nin Palavraları”nı. Yoksul çocuklarını imam-hatiplere göndertip, pabuç pahalanınca, kendi çocuğunu, Ayrancı Lisesi’ne aktarmak neyin nesi? "Ele verir talkını, kendi yutar salkımı" mı?

İlhan Selçuk'la konuşuyordum; O da bugünkü "Pen­cere "sini imam-hatiplere ayıkmış. İlhan Selçuk’un Devlet İstatistik Yıllığı'ndan yararlanarak bulduğuna göre, kimi sayılar şöyle:

1984-85 öğretim yılında imam-hatip orta ve liselerinde okuyan öğrenci sayısı toplam 228.973; 1988-89'da bu sayı 267.478; 1991-92'de 347.376; 1991-92'de imam-hatipli kız öğrenci sayısı 104.547; 1984-85'de bu sayı 33.173'dü. İsla­ma göre, kızlar imam olamaz! Yine İlhan Selçuk yazdı: Türkiye'de 68.000 cami var, her yıl 1500 cami yapılıyor. Şu anda, İmam-Hatip'i bitirmişlerin sayısı 450.000!