Ekmek ile Emek...

Aziz Nesin, Ankara'da Çağdaş Gazeteciler Derneği salonunda, basına “Ekmek ve Hak Dilekçesi"ni açıklarken, bunu başlangıçta "bildirge" olarak düşündüklerini, ancak yasal sakıncalar gördüklerini söyledi. Sıkıyönetim kalkmıştı ama, olağanüstü hal yürürlükteydi. Aziz Nesin:
Sıkıyönetim kalkmamıştır! dedi, daha sert biçimde yürürlüktedir.. Aziz Nesin, konuşmasını sürdürüyordu:
Bu, bir basın toplantısı da değildir, basın açıklamasıdır!
Aziz Nesin, yasakların arasından geçerek konuşuyordu. "Ekmek ve Hak Dilekçesi", altı aydır hazırlanıyordu. Üzerinde çalışmalar yapıldı. Geniş bir Yazmanlar Kurulu oluşturuldu. Yazmanlar Kurulu'nda şunlar vardı: Aziz Nesin, Ahmet Abakay, Akın Birdal, Alpaslan Işıklı, Cevat Geray, Erşen Sansal, Erdal Yavuz, Gencay Şaylan, Halit Çelenk, Haldun Özen, Haluk Gerger, İbrahim Yetkin, Kemal Balcı, Muzaffer İlhan Erdost, Nevzat Helvacı, Nuh Karacan, Sadun Aren, Sami Alptekin, Şükran Ketenci, Tülay Cengiz, Veli Devecioğlu, Yakup Kepenek, Yıldırım Koç.
“Ekmek ve Hak Dilekçesi" hazırlanıp bittikten sonra, bunun notere götürülüp, metninin noterce saptanması yoluna gidildi. Yedi notere gidildi. Noterler, dilekçeyi onaylamaktan çekindiler. En sonunda 11. Noter onayladı. Basın açıklamasına sıra gelmişti. İmzaya da açılmıştı, imza sayısı beş bini bulunca, dilekçe, "Aydınlar Dilekçesi"ndeki yol izlenerek, Cumhurbaşkanlığına, Meclis Başkanlığına, Başbakanlığa, Mecliste temsil edilen parti liderlerine sunulacaktı, ilk imzayı Aziz Nesin attı, sonra isteyen gazeteciler de imzalarını attılar.
“Ekmek ve Hak Dilekçesi" beş sayfaydı. Noterden onaylı metinleri alıp, imzalamak isteyenler, Ankara'da Maltepe, Onur İşhanı Kat 6, No: 140'den "Bilar A.Ş."den sağlayabileceklerdi. Aziz Nesin telefonu da verdi. 17 58 43.
Aziz Nesin’in açıklamaları, ertesi günkü basında, kısa haberlerde verildi. Bir, Ankara’da yayımlanan İngilizce gazete, “Turkish Daily News" en geniş yeri ayırdı. Aziz Nesin’le Belkıs Aktan'ın yaptığı bir de görüşme çıktı Daily News'te.
“Ekmek ve Hak Dilekçesi" şöyle başlıyor:
"Ülkemiz, Cumhuriyet tarihinde görülmemiş boyutlara varan ekonomik bunalım içindedir. Özellikle 1980'den bu yana giderek artan bunalım, yaşamın tüm alanlarına yayılmıştır. Geniş halk yığınları, tüm çabalarını, günlük geçim sorunlarını çözmeye harcamakta, ekonomik bunalımın ağırlığı, yığınların yalnızca yoksullaşmasına değil, tüm toplumsal ahlâk değerlerinin çürümesine de neden olmaktadır. Rüşvet yaygınlaşmakta; fuhuş, intihar, cinnet, cinayet olayları hızla artmaktadır. Ahlâk değerlerinin çürümesi toplumu öyle sarmıştır ki, yalnızca yoksul halkımız değil, zengin ve varlıklı çocukları da bu çürümenin kıskacından kendilerini kurtaramamaktadır.
Halk yoksulluk ve umarsızlık içerisinde kıvranırken, holding sahipleri, dünyanın en zenginleri sıralamasında ilk sıralarda yer almaktadır. Türkiye'de 94 şirketli bir holdingin yıllık cirosu, Türkiye Cumhuriyeti bütçesinin beşte birini aşmıştır. Yani Türkiye’nin beş zengininin para gücü, devletin para gücünün üstündedir. Bu zenginler arasında, servetini, üç yılda 56 kat arttıranlar vardır.
Bu açık soygun ve sömürüyü sürdürmek ve kurumsallaştırmak için, anti-demokratik yasalar ve yasadışı baskılar uygulanmaktadır. Çağdaş insanın vazgeçilmez temel hak ve özgürlükleri yok edilerek, kitleler, kişisel ve örgütsel olarak Ekmek ve Hak arama araç ve olanaklarından yoksun bırakılmaktadır.
Ekmek ve Hak Dilekçesi, halkımızın sesidir. Halkımızın ortak katılımıyla pekişen bu görüşlerimizi ilgililere duyurmayı, bir yurtseverlik görevi sayıyoruz..".
“Ekmek ve Hak Dilekçesi”nin tümünü yayımlamaya, “Ankara Notları" sütunu yeterli değil. Dilekçenin bazı satır başlarını vermek istiyorum. Şöyle:
"...24 Ocak kararları, ekonomik bunalımı aşmak gerekçesiyle, emekçi sınıf ve katmanların ücret ve gelirini azami ölçüde aşağıya çekmeyi siyasal iktidara dayatan bir IMF modelidir.
Sendikal özgürlükler, bu arada grev ve toplusözleşme hakları kaldırılmadan, memurların örgütlenme hakkı kısıtlanmadan, köylülüğün ekonomik savaşım araçları demokratik kooperatiflerin etkinliği kırılmadan, "genel oy” hakkı askıya alınmadan, 24 Ocak kararlarını uygulama olanağı bulunamazdı...
Toplumun tüm maddi ve manevi üretim güçlerini harekete geçirmeyi, üretimi artırmayı, ekonominin temeli almak yerine, paracı politikalar ekonomiye esas alınmış, ülke adeta, yalnızca para alınıp para satılan bir ‘borsa'ya dönüşmüştür. Oysa, esas olan üretimdir, üretimin artırılması ve adaletli bölüşümüdür...
... Bugün ülkenin en önemli gelir kaynağını işçi dövizlerinin oluşturması, sistemin ve izlenen ekonomik politikanın utanç verici tablosunu oluşturuyor. Toprağından, yurdundan, yuvasından koparılan nice genç insanımız, geçimini sağlamak, üç beş kuruş biriktirebilmek için, markın hanedanlığından riyalin sultanlığına, riyalin sultanlığından doların karaborsasına sürükleniyor.
Kaldırımları dolduran küçük seyyar satıcılar, bulvara sarkmış karaborsacılar, uyuşturucu pazarlayıcıları, kısaca sefalete sürüklenmiş yığınlar, büyük enerjilerini küçük işlere ve kimi zaman toplumsal anlamda olumsuz yönlere harcayarak, günlük geçimlerini en zor koşullarda sağlamaya çalışıyor. Devasa değerler üretecek koca bir kitle, üretmeden tüketiyor; toplumsal gövde milyonlarca el tarafından kemiriliyor..."
Dilekçede daha sonra, "KİT'ler, halkın zararına, yerli ve yabancı tekellere pazarlık konusu yapılmaktadır", “Kırsal kesim emekçileri hızla yoksullaşmakta, açlıkla savaşmaktadır", "Dışa bağımlı ekonomik politikalar bilim ve teknoloji üretimini durdurmuştur", “İşçilerin örgütlenme özgürlüğüne yönelik kısıtlamaların yanı sıra başta kıdem tazminatı ve asgari ücret olmak üzere, temel kazanımlara yönelik saldırıların ardı arkası kesilmemektedir..", "Askeri ve silah harcamaları, beslenme, eğitim ve sağlık harcamalarının çok üstünde olup, uluslararası sıralamada başlarda yer almaktadır”, “Sağlıklı yaşam hakkımız, doğuştan kazanılmış ve vazgeçilmez bir haktır” deniliyor.
Satır başlarını verdiğim metnin her bölümü; gerçekte bir ayrı yazı konusu olabilecek önemdedir...
***
Ruhi Su'nun dün ölüm yıldönümüydü. Ruhi'den "Semah”lar dinleyerek, yüreğimin pasını sildim. Pir Sultan'dan söylüyordu, Ruhi Usta:
"Dünyanın üzerinde kurulu direk/Emek zayolmadan sızlar mı yürek/Ali yar, Ali yar, sızlar mı yürek/Bu düzeni kim kurmuş, bizler de bilek,/Söyle canım söyle, dinlesin canlar…".
Bir başka türkü, Ruhi'den:
“Benim kâbem insandır/Hele nenni nenni, dost nenni/Kuran da kurtaran da/İnsan oğlu İnsandır/Benim kâbem sevidir/Hele nenni nenni, dost nenni/Kuran da kurtaran da/Hele nenni nenni, dost nenni/Sevidir, insanlardır/Benim kâbem emektir/Hele nenni nenni, dost nenni/Kuran da kurtaran da/Emekçi insanlardır/Hele nenni nenni, dost nenni...".