DYP’nin Ayağındaki Diken...

DYP kurucularından bir bölümü güzel bir girişim başlatmışlardı. Bunun için Hürriyet gazetesinde, DYP'lilere iki “duyuru" ilanı yayımlattılar. Üçüncüsü de bugünlerde çıkacaktı, çıkmadı. Cumhuriyet’ten Bülent Sanoğlu, 1 Mart Cuma günkü Cumhuriyet'te, “3" numaralı duyuruyu özetle yayımladı. Şükrü Sezar Aygen, Mehmet Dülger, Mehmet Muhsinoğlu adlı kurucular, arkadaşları adına yaptıkları açıklamada özetle şöyle diyorlardı:
"... Sessiz milyonların üzerindeki fukaralık, işsizlik, cehalet ve çaresizlik örtüsünü sıyıran, ihtilallerle biçilmek istenen, darağaçlarının altında gözünü kırpmayan bu hareket, bugün siyaseten bir zaaf içine düşmüştür.
Türkiye, mahkemelerinde adalet sağlanamayan, okullarında eğitim yapılamayan, hastanelerinde sağlık hizmeti görülmeyen, yatırımları atıl bırakılmış, sokaklarını milyonlarca işsizin doldurduğu, piyasalarında dolar ve markın hükümran olduğu bir ülke haline getirilmiştir. Kendisinde kitleler adına karar verme selahiyeti gören kaba ve ezici bir zihniyet, parti içinde hür ve serbest tartışma mekanizmalarını susturmuştur. 'A takımı, B takımı, ağzı çorba kokanlar’ gibi yakışıksız nitelemeler ile parti içinde bugüne kadar görülmemiş ayrılık tohumları ekilmiş ve partinin küçülmesine sebep olunmuştur. Partide korku dağları beklemektedir..."
Duyuruyu imzalayan 42 kurucu adına açıklama yayımlayanlar, duyurularının bir yerinde de şöyle diyorlardı:
"... Ülkemizin içinde bulunduğu dev sorunlar ve ihtiyaç duyduğu acil çözümler, tarihi misyonuna sadık, geleceği isabetle öngören, düşünce ve eylem ahengini tesis etmiş, kudretli bir DYP gerektirmektedir. Bu zaruret, sadece bir parti meselesi değil, öncelikli bir ülke meselesidir.
DYP, tökezlediği yerden kalkacak, ayağına batan dikeni kendi çıkaracaktır. Misyonuna yeni yorumlar getirecek, kişi tahakkümüne bir daha geri gelmemek üzere son verecek; genç, dinamik, inançlı kadrolara imkân ve sorumluluk tanıyacaktır...
Mart ayında yapacağımız ve kurucularımızın da hazır bulunacağı basın toplantısı, partimiz ve ülkemizle ilgili ayrıntılı gerçeklerin aktarılacağı bir forum niteliği taşıyacaktır..."
DYP kurucularından büyük bölümünün yapacakları basın toplantısı, DYP-ANAP-DSP ortaklığı kuruluş aşamasında, -hiç değilse şimdilik- ertelenmiş görünüyor. Yazık!
Duyurudan anlaşıldığına göre DYP’nin ayağındaki diken, Tansu Çiller'den başkası değil. Tansu Çiller, DYP kurucularının girişimiyle, başının derde gireceğini sezmiş, Mesut Yılmaz’ın kollarına sığınmayı yeğlemiştir.
Konunun üzerinde -hiçbir köşe yazan durmazken- iki kez durdum. Bu üçüncüsü. Kimi:
Sen DYP'ye ne karışıyorsun, sola bak! diyebilirdi. Umurumda değildi. Ta ilkokul çağından başlayarak:
Sağa bak, hizaya gel! diye öğretmişlerdi bize. Ülkede, her zaman çoğunlukta olan sağ düzelirse, solu düzeltmek daha kolay gibi geliyordu bana.
Dana bir gün bostana girmiş, sahibi öküzü dövmeye başlamış. Sormuşlar:
Niye onu dövüyorsun? Bostana giren öküz değil, dana!
O öğretti, diye karşılık vermiş adam.
Tutumbilimciler (ekonomistler): “İktidar, ihtikâra mütemayildir” (Güçlü, yolsuzluğa eğilimlidir) derler. DYP’lilerin bu eğilimleri, taa DP'den, AP'den, ANAP'tan beri gelir mi ne? İşbaşına gelince bırakmak istemezler. Hep güçlü kalmak isterler. O yüzden demokrat olamazlar. Nabi'nin (1642-1712) “ihtikâr”la ilgili iki dizesi şöyle:
“İhtikârın sonu iflasa çıkar
Yapar evvel bir evi sonra yıkar!"
"ANAYOL"u, çıkar hesaplarıyla kuranlar, gerçeği er geç görecekler. Onu dışarıdan destekleyen Ecevit'in de saçları önüne dökülecek; ak mı kara mı, görülecek!
Bir anımsatma: Bülent Ecevit’in, kırk yıldır kullanılan, tutunmuş “çekimser" sözcüğü yerine, “çekinser"! kullanması, kafaları karıştırdı. İletişim Fakültesi, öğretim görevlisi, yazar, dilbilimci Emin Özdemir, dün uzgöreçte (televizyonda) konuya şöyle açıklık getirdi:
“Sayın Ecevit, Türkçe Sözlük'te, 'çekinser' diye bir sözcük olmadığını bilir. Çekinser yerine dilde kullanılan ‘çekimser'dir. ‘Çekinser’ sözcüğü Meclis İçtüzüğü’nde, kabul ret oyları arasında kalan, genellikle oylamaya katılmama ya da oyunu belli etmeme anlamında kullanılmaktadır. Bu, tüzükte kalmıştır. Bunun günlük dilde kullanımı 'çekimser'dir. Dilimizde iyimser, kötümser, karamsar gibi aynı kalıp içerisinde oluşturulmuştur. Oysa, çekinser sözcüğü, çekinmek fiiline yaslandırılır ki, yapılış yönünden de yanlıştır. Çünkü, Türkçemizde ‘çekinmek’ diye bir fiil vardır ama, çekinsemek diye bir fiil yoktur. Bunun yanı sıra dilimizde 'çekimsenmek' diye bir fiilimiz vardır. Bu, Arapçadan dilimize geçmiş olan 'istinkâf’ etmenin karşılığıdır. Yine Arapçadan dilimize girmiş olan ‘müstenkif’ sözcüğü yerine önerilen ve dilde kullanılan ‘çekimser’ sözcüğü de 'çekim' sözcüğünden türetilmiştir. 'Çekim', ‘çekimse’, 'çekimser'. Çekimser varken ve günlük konuşma dilimize girmişken ve hiçbir anlam ayrılığı olmadığı halde 'çekinser'i kullanmak, bir bakıma kafaları karıştırmak olur. ”
Bir düzeltme: Pazar günü çıkan “Vehbi Koç ile Rauf İnan" yazısında, Fuat Bayramoğlu’nun, Vehbi Koç’un yeğeni olduğu yazılmıştı; doğrusu yeğeninin eşi olacaktır. Düzeltirim. M.E.