Duvarlara Bakmak…

Kurtuluş Savaşı yılları, İsmet Paşa Batı Cephesi Komutanı..

Mustafa Kemal, Mecliste muhaliflerince sıkıştırılmakta... Mustafa Kemal, cepheyi arar, İsmet Paşa'yı bulur. Aralarında şöyle bir konuşma geçer:

— İsmet, bunaldım, sıkıştım, burada şunlar şunlar, sıkıştırıyorlar, bunaltıyorlar.

— Peki, ben ne yapabilirim?...

— Ben onları sana göndereyim, sen bir şeyler yap.

— Peki, gönder...

İsmet Paşa anlatıyor şimdi:

— Gelirlerdi, bende cephede üç-dört gün kalırlardı.. Sonra ben onları gönderirdim... Atatürk'e sorardım Ankara'ya:

— Nasıl durum?

— İyi, iyi, şimdi iyi...

İsmet Paşa, gelenlerin yakınmalarını dinler, yakınmalar da zaten İsmet Paşa'dan ve Batı cephesindendir. Paşa onlara söz arasında «Ordu böyle istiyor...» der.. İsmet Paşa, bu anıları anlatırken «Gelenler kös kös dönerlerdi..» der. Bu sık sık olur. Atatürk, yine başvuracaktır arada bir, İsmet Paşa:

— Sen onları bana gönder, der.

Gelenler kim mi?... Ali Fuat Paşa, belki Kazım Karabekir Paşa, bu anılarını anlatırken:

— Az çektirmediler bana... diye konuşur..

İsmet Paşa, tek tük notları dışında anılarını yazmadı.. Damadı, Metin Toker bazılarını derledi. Ama, onlar da devede kulak niteliğinde..

İsmet Paşa'yı yakından tanımış kişiler yaşıyorlar. Onlara anlattığı olaylar, fıkralar olabilir. Belki yazıyorlardır yaşayanlar, ben bilmiyorum..

Zaman zaman, onu dinlemiş olanlara sorup öğrenmek istiyorum.. İlginç şeyler çoğu..

Birinci Dünya Savaşında, Almanları hiç sevmiyor. Almanların savaşı kazanırlarsa Türkiye'yi sömürge yapacaklarını düşünüyor. Sovyetlere düşman olmuyor. Alınanlara kızıyor daha çok.. O sıralar, cephelerde Alman generaller var. Onlarla karargah ilişkilerini düzenleyen o. Biliyor iç yüzlerini de. Enver Paşa'nın da yanında çalışmakta. Enver Paşa'yı da iyi biliyor. İsmet Paşa'nın yakın çevresinde anlattığı şu sözü ilginç:

— Enver, dürüsttü, vatanseverdi.. Ancak ikinci adamdı.. Birinci adam oldu, imparatorluğu batırdı.

Çerkez Ethem'le çatışmalarına ilişkin ilginç öyküler dinledim. Çerkez Ethem, bilir herkes, gerilla savaşından yana, İsmet Paşa'ysa düzenli ordudan.. Çünkü, karşıdaki Yunan ordusu düzenli ordu. Ona, ancak düzenli bir orduyla karşı çıkılabilir. Anlaşamayan İsmet ile Ethem, Mustafa Kemal'e giderler. Anlaşmazlıklarını anlatırlar.. Mustafa Kemal, dinler:

— İsmet haklı, der..

Mustafa Kemal'in İsmet Paşa'yı haklı bulması, çıngarın başlamasıdır. Bir gün Çerkez Ethem, beyliklerini alır, Ankara'ya gelir. Mustafa Kemal ile İsmet Paşa, Ethem'in beyliklerini denetleyecekler. Ethem'in amacı, gösteri yapmak, iki komutana gücünü göstermektir, denetlerler...

Tümü silahlı, asker, asker, asker.. Önlerinden geçerlerken İsmet Paşa Atatürk'e sorar:

— Bunlarla ne yapacağız?...

— Yeneceğiz.

— Ama, neyle?... Görüyorsun, ne kadar çok var..

— Aklımızla, bizim aklımız var, onların yok.

İlkeyi koymuşlardır. Kanunsuz, mahkeme kararı olmadan adam asılmayacak.. Halktan askeri, parayı ancak devlet toplayacak.. Ethem'in yanaşmadığı budur. Bir gün tartışırlar İsmet Paşa'yla. Ethem şöyle der:

— Senin paran yok.. Benim askerimi besleyemezsin.

İsmet Paşa, karşılık verir:

— Para var, yoksa bulacağım, besleyeceğim.

— Haydi ver, o zaman bana ver, ben dağıtayım.

— Olmaz, devlet öyle para vermez; askerlerinin hepsi bordroya girecek tek tek. Her biri aylığını devletten alacak.

İsmet Paşa, bunu naklettikten sonra şöyle der:

— Gitti, bir daha gelmedi.. Çünkü, listeyi vermek istemiyordu.

İsmet Paşa, 25 Aralık 1973'te öldü. Köşkünün önünden geçenler bu tarihsel köşkü göz ucuyla selamlayıp, çevresinin beton yığınıyla donatılmış olmasına üzülüyorlar.

Zaman zaman, «Ankara Notları»nda İsmet Paşa'dan anılar aktarıyorum.. Demokrasiye öylesine emek vermiş bir adam unutulur mu?...

1960'lara doğru, Mecliste soruşturma komisyonları kurulmuştu. İnönü, buna karşı çıktığı zaman Bayar, Menderes ve DYP sözcüleri şu mantığı savunuyorlardı:

— Canım, diyorlardı, ne olmuş tahkikat encümeni kurulduysa.. İstiklal Mahkemeleri de vaktiyle kurulmadı mı?...

İstiklal Mahkemeleriyle, tahkikat encümenleri arasında dağlar kadar fark var.
İsmet paşa, aşağı yukarı şu sözlerle karşılıyordu bu mantığı.
— 1930’larda bir takım usuller uygulamışız.. Ben o zaman bu usuller uygulanırken, utancımdan duvarlara bakamazdım. O zamanların uygulamaları, 1960’lara girerken yapılıyor..