Düşünce Özgürlüğüne Katkı...

Güneri Cıvaoğlu boşuna uğraşıyor, DYP-ANAP ortaklı­ğı olmaaaz, hiç çırpınmasın, Süzer'den aldığı villasında.

Bir gün karşılaştığımda sormuştum Güneri’ye Meclis ku­lisinde:

Nerden çıkarıyorsun o dedikoduları? Neler yazıyorsun?

Senden öğrendik! diye karşılık verince;

Ben hiçbir zaman öyle şeyler yazmadım! demiştim.

Nasıl da dökülüp kaldılar, gördük işte, daha da döküle­cekler. Yalnız, genç gazetecilere kötü örnek oluyorlar; ga­zeteciliği yalnız mal-mülk edinmek, bol para kazanmak sa­nıyorlar. Hacı TÖ öleli, kimilerinin ne duruma düştüğünü görmedik mi? Daha da göreceğiz.

Önceki gün. Meclis’e gitmiştim. Önce SHP grubunun basına açık bölümünü izledim; SHP grubu tıklım dolu. Par­ti Meclisi üyeleri, gazeteciler, uzgörücüler (televizyoncular) sıraları doldurmuşlardı.

“Hükümet gitti gidecek!" başlıkları, manşetlerden düş­müyordu. Güneri Cıvaoğlu avucunu mu ovuşturuyordu? Daha kimler?

Basına kapalı olan bölümünde, SHP grubunda tartışma­lar çıkmış, Hinthorozu Erdal Bey deneyimli ya:

Böyle durumlarda Genel Başkan'a yetki verilir! öneri­siyle özelleştirme konusunu tatlıya bağlamaya çalışmıştı.

Erdal Bey, görüşünü soran arkadaşlarına:

Parti olamıyoruz, bir parti olabilsek! mi diyordu?

Çok kimsenin asıl amacı, solu iyice parçalayıp, SHP'yi yıkmaktı. Hacı TÖ, Bülent Bey’in DSP’sine hazineden yar­dımı, Bülent Bey'in kara kaşları, kara bıyıklan için mi ver­mişti? Solu, bölüp parçalasın diye mi? Hacı TÖ, Türkiye’nin dengesini öyle bir bozup gitti ki, nasıl düzelecek bakalım...

Salıyı çarşambaya bağlayan geceyarısı, SHP ile DYP ara­sında uzlaşma oldu. Tartışma “düşünce özgürlüğü" konusundaydı. DYP’liler, "Tamam, anlaştık" deyip ayrıldılar. Bu toplantılara. Mümtaz Soysal başta katıldı. "Ben gitmem!" demedi. Özelleştirme, zaten bir anlamda tamamdı. Müm­taz Soysal:

Evet, ben bunu kerhen kabul ettim ama, öbürü de gel­sin, birlikte çıksın! diye direnmiyor muydu? Ötekiler de:

Onun için de ayrıca anlaşırız! deyince, Soysal. “Olmaz" diyor, kıyamet oradan kopuyordu. Mümtaz Soysal, “Ortak­larımız kazık atacaklar" diye mi kuşkulanıyordu? Bana so­rarsanız, DYP'nin kazık atmayacağına elimi ateşe sokmam, kaç kez olmadı mı? Mümtaz Soysal çocuk değildi!

DYP, Genel Kurul'da madik atarsa, ne yapılabilir? O za­man Mümtaz Soysal:

Yemden Anayasa Mahkemesi'ne giderim! diye mi dü­şünüyordu? Biz daha. Bakanlar Kurulu’nda işin başında an­laşmıyorsak. ohooo...

Erman Şahin. Genel Başkan Murat Karayalçın'a verilen yetki için şöyle demişti:

Bu SHP grubunun verdiği yetki, Mümtaz Soysal'ın söy­lediği eşzamanlı bir biçimde yasa tasarılarının getirilmesi­nin sağlanması yolunda bir yetkidir.

Murat Karayalçın, bunu böyle yorumlamıyor, yasa tasarılarını imzalatma yolunda bir “yetki" diye mi anlıyordu?

İş, bu noktaya gelince ne olacak? Öncelikle. DYP'lilerle SHP'lilerin önceki geceyarısı anlaşmaya varmış olmaları, konunun DYP grubundan da öylece geçeceği anlamına gelir mi gelmez mi? "Kabul edecekler" diye tahmin edile­bilir Yapılan değişiklikler arasında “din terörü"nün taslak­tan çıkması da var mıydı? O zaten Anayasa’da var deni­yordu. Mümtaz Soysal, “düşünce özgürlüğü" tasarısını. Haluk Gerger, Fikret Başkaya gibi. “Terör Yasası "ndan yatanların dışarı çıkmalarını ölçü alarak mı düzenlemek istiyordu? Benim de ÇGD adına katıldığım "Düşünce Özgür­lüğü" Yarkurulu'nda, taslak benzeri biçimde çıkmış, orada önerdiğim pek çok değişiklik benimsenmemişti.

Şimdi ne olacaktı? Murat Karayalçın, Mümtaz Soysal'a, “Özelleştirmeyi imzala!" diyecek, o yine de imzalamayacak. Ne diyecek?

İki tasarıyı da birlikte getirelim! Tamam, biz dün anlaş­tık ama, neden ikisi birlikte getirilmiyor? Ben yıllardır ina­namıyorum ki ortağıma.

Mümtaz Soysal, bozgunculuk yapmadı. Gitmesine gitti, ayağına erinmedi. Çırpındı. Mümtaz Soysal, gerçekte “zor" adamdı. Hinthorozu'ndan daha zor. İsmet Paşa’ya daha çok benziyor.

Özelleştirme konusunda. Mümtaz Soysal yine yumuşak gibi geliyor bana. Ben olsam, hiç yanaşmam. “Özelleştir­me hırsızlıktır" der, direnirdim!

Mümtaz Soysal, Ege'de, SHP bölge toplantısında 20 gün kadar önce, kalabalığa şöyle bir söz söylemiş miydi:

Ben bunu imzalamadım. İyi ki imzalamamışım. Şimdi­ye değin her şeyi satmışlardı. Bir de bunu düşünün. Ya imzalasaydım, ya da Anayasa Mahkemesi'ne gitmeseydim? Şimdiye Türkiye'nin yarısı satılmıştı!

Orada. Mümtaz Soysal, bir şey daha söyledi:

Ben, dedi, çok utanıyorum bu işten; çünkü beni kah­raman yaptınız!

SHP'lilere kızmıştı, bunu Kars'ta da söyledi:

Parti, parti olsa, buna partinin kendisi sahip çıksa, ben de bu duruma düşmezdim! demeye getiriyordu.

Bu nedenle, gerektiği gibi de savaşamıyorum. Çünkü, kişiselleşiyor iş.

Biri şöyle dedi:

Benim bildiğim Mümtaz Bey imzalamaz kardeşim. Az­ledeceklermiş, etsinler. Mümtaz Soysal. "Azlederlerse, evi­mize gideriz!" diyor.

Bir şey daha, Mümtaz Soysal’ın lider olmak filan gibi bir niyeti yok: Tansu Çiller’in de SHP-DYP ortaklığını bozmak gibi bir amacı. Çiller konuşmasını, özelleştirme, demokra­tikleşme yasalarını çıkaracağını belirterek bitirmedi mi?

Cıvaoğlu boşuna uğraşmasın...