5-6 yıl önceydi; uçakla İstanbul'a gidiyordum; arka koltuklardan birinde oturuyordum. Uçak havalandı, enseme sanki soğuk bir şey dayandı. Ses:
Üç defa 'En büyük DSP, başka büyük yok!’ demezsen, uçağı havaya uçuracağım!
Kimdi şakayı yapan? Hemen dönüp baktım. Murtaza Çelikel!
Murtaza, eski arkadaşım.
Yahu, dedi, neden tutmuyorsun bu Bülent Bey'i? Vaktiyle 'Karaoğlan' diye sen yazmadın mı? Ona da yer ver, ne olur?
Ben bir şey demiyor, susuyordum. Murtaza:
Arabam var, dedi, seni istediğin yere bırakayım. Bu akşam birlikte yemek yiyelim!
Murtaza beni otelime bıraktı, anımsadığım kadarıyla. Bu hafta çıkan 'Nokta'da Atilla Akar’ın sorularına verdiği yanıtları okudum da, uçaktaki karşılaşmamız geldi usuma. DSP'ye gönül vermiş Murtaza Çelikel de kopmuştu. Konuşmanın sonunda Atilla Akar soruyor, sol partilerde birleşme olup olamayacağını. Murtaza Çelikel buna şu karşılığı veriyor:
Tabii bunun diğer partilerden kaynaklanan nedenleri de var. Ama DSP'de Bülent Bey sorun istemiyor. Bu partinin fizibilitesi iki kişiye göre yapılmıştır. İçinde örgüt yoktur. Bülent Bey in çizdiği çerçeve var. Bu en fazla yüzde onları getiriyor. Ben Bülent Bey in iktidar istediğini de zannetmiyorum. Çünkü Bülent Bey ebadında bir liderin Türkiye'de iktidarın hangi aşamalardan geçebileceğini bilecek kadar aklının ve tecrübesinin olduğunu herkes biliyor. DSP içindeki taassup insanlara ve partiye iktidar getirmez. İktidar isteyen büyümeyi göze alır. Büyümenin kendine göre sorunları da olur elbette. DSP kurumlaşamamıştır. Halen yeni doğmuş bir çocuğu konuşuyoruz dikkat ederseniz.
Yani küçük olsun benim olsun tavrı mı?
-Evet, ama bu benim söyleyebileceğim bir lef değil.
Yıl 1973, o zaman Ecevit başkanlığındaki CHP'nin iktidara gitmekte olduğunu sezenlerin başındayım. O konuda ilk yazımı anımsıyorum: "Karaoğlan İktidar Yolunda!"
Yazıyı Koru Motel’in dışındaki telefon kulübesinden yazdırmıştım. Bu başlığı attığım duyulmuş. Bülent Bey geldi:
Sayın Ekmekçi, bizim iktidar yolunda olduğumuzu yazmışsınız; çok teşekkür ederim!
O günlerdeydi. Kızılay’da Doğan Avcıoğlu’yla karşılaştım. Kucaklaştık
-Ben, dedi, Bilgi'den kitap parası aldım. Hadi Bulvar Palas 'a gidelim, yemek yiyelim!
Bulvar'a gittik, rakıları söyledik. Doğan Avcıoğlu:
Bak, dedi, bilirim seni etkilemek kolay değildir. Bildiğin yolda gidersin. Ama, bu Ecevit'i tutmakla büyük yanlış yapıyorsun. Ben, senden çok daha iyi tanırım. Bir kez, Ecevit doğru söylemez, yalan söyler! Bunu bir gün anlayacaksın...
Hoppala! Benim bildiğim Bülent Bey'in hiçbir şeyi olmasa, bir dürüstlüğü var. O da yalan söylüyorsa...
Doğan Avcıoğlu, kendisini dinlemediğimi biliyordu. Anlattı uzun uzun. Yemek yedik, rakıları içip kalktık. Aradan yirmi yılı aşkın zaman geçti, ilk kez yazıyorum, Şevket Süreyya'nın vasiyeti gibi!
Bir yeni yerel seçimlere giderken, herkesin şapkasını önüne koyup, düşünmesini istemek hakkımız olmalıdır. Demokrasiden yana olanların buna hakkı vardır. Denebilir ki:
Sen gazetecisin, sen bir yazarsın; nene gerek elin üç oğlakla beş keçisi! Sen, yansız ol. yansız...
Sosyal demokrat kimlikli üç partinin birleşmeleri bir türlü sağlanamadı. Sonunda bunların sandıkta birleşebilecekleri anlaşıldı, o sonuca varıldı. Öyleyse, bunları sandıkta birleştirme konusunda, eli kalem tutanlara bir görev düşmüyor mu? Türkiye'de tam bir demokrasiye kavuşsak, diyeceğim yoktu. Ülkede demokrasi olmayınca, sosyal demokratlar ne yapacak, sosyalistler ne yapacak? Bir yazımda belirttim, bırakalım sosyal demokrat üç partiyi bir yana, sosyalist kaç parti varsa, onların da demokrasinin oluşumuna katkıda bulunmaları, sosyal demokratın en büyüğüyle işbirliği, güçbirliği yapmaları gerekmiyor mu? SHP'nin 1991 seçimlerinde, HEP'lileri listesine alarak Meclis'e girmelerim sağlamasını Bülent Bey eleştiriyor. Bu eleştirinin demokratlıkla ne ilgisi var? HEP'lilerin SHP ile işbirliğinde Deniz Bey'in de etkisi var mıydı? Şimdi neden sesi çıkmaz? Demokrasi ile 70 yıllık CHP. Deniz Bey'in keyfine çalışan kurumlar mıdır? Deniz Bey'in demokrasiye de, 70 yıllık CHP’ye de katkısı nedir? İki hizip başı, Bülent Bey’le Deniz Bey bıraksınlar bu hırsı...
"Dost acı söyler!" deriz de, tatlı sözden hoşlanırız nedense.
CHP'den adaylıklarını koymuş kimi eski dostlarımız, arkadaşlarımız, arkadaşlarımızın yakınları var; kiminin adaylıkları, aileleri içinde bile tartışmalı. Kırmamak, kırılmışlarsa, daha çok küstürmemek için adlarını yazmak istemiyorum. Aday olmadan önce sorsalardı, şimdi yazdığım gibi. "yanlış yaptıklarını" söylerdim. Şimdi onlara bir şey söylemenin yararı yok.
Hasan Ali Yücede Hasan Hüseyin, aynı günde ölmüşler, biri 1961’de öbürü 1964'te, Şubat'ın26'sında...
Hasan Hüseyin'in "Açıldı başkent radyosu/besmeleyle açılır dükkânımız" başlıklı şiirinden birkaç dize: Tansu Hanımın biçemini nasıl da okşuyor:
Sevgili işçi kardeşlerimiz/grevlere boykotlara yüz vermeyiniz/bin verip bir alıp şükür deyiniz/ bulma şirketlerine güvenmeyiniz/bizdeki kuyrukları bırakmayınız/ Almanya 'da çok çok para biriktiriniz/biriktirip bize veriniz/iktidarınız sizi seviptirsindir/sürü sepet yurt dışına sürüptürsündür/size çok çok dua ediptirsindir/biz burda dalgamıza bakmaktayızdır/yeni yeni piyasalar açmaktayızdır/serpilip gelişmekte bitpazaaaarımız/sevgili işçi kardeşlerimiz/evlerinin önü kurna/ şimdi size davul zurna.