Çanakkale'nin Biga ilçesi, Kahvetepe Köyü’ndeki domuz çiftliğinin mühürlenmesi sonucu, içeride kapalı kalan domuzların yavrularını yediklerini, açlıktan öldüklerini öğrendim. Böyle bir insafsızlığa, vicdansızlığa karşı, tüm dünyadaki, insan hakları, hayvan hakları derneklerini protestoya çağırıyorum. Azıcık vicdanı olan insanlar, canlıların göz göre göre ölmesine, yavrularını yemesine, çürüyüp kokmasına göz yumamazlar. "Ankara Notları"na başlarken, bu barbarlığı protesto ediyorum. Bu sözlerimi alaya alanlar, "Aman canım sen de, domuz değil mi, ölsün kime ne?" diyebilir. Bunlar canlı; domuz değil diyelim bir başka hayvan olsaydılar, ne denecekti? Hayvanat bahçelerinde domuzların türlü çeşitlileri var, bunların bakıcıları da var. Onlar ölüme, birbirlerini yemeye terkediliyorlar mı? Olay, 1986 yılında işlenmiş cinayetler arasında sayılmalıdır kanımca. Bunun sorumluları cezalandırılmalıdır.
Kahvetepe Köyü’ndeki domuz çiftliğinde, elli beş domuz vardı. Çiftlik, Çanakkale Valiliği'nin buyruğuyla mühürlendikten, domuzlar içeriye hapsolunduktan sonra, domuzların yavrularını, birbirlerini yemeye başlamalarından sonra, çiftlik sahibi Mediha Tavukçu ile eşi Yusuf Tavukçu, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na başvururlar. Dilekçede, çiftliğin 1.9.1986 günü mühürlendiğini, o günden beri mühür altında bulunan hayvanların bakımını yapamadıklarını, bazı hayvanların öldüğünü bildirirler. "Çiftlikteki hayvanların günden güne telef olması, hem kendimiz hem de ülke ekonomisi bakımından önemli bir kayıp teşkil etmektedir" derler. Mağduriyetin önlenmesi için üç aylık bir süre verilmesini, ayrıca bakanlıktan bir kurulun durumu yerinde görmesini isterler.
Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Çanakkale Valiliği’ne bir yazı yazar. Bakan adına, Müsteşar Vekili Dr. Adil Olcay imzalı, 11555 sayılı 19 Eylül 1986 günlü yazıda şöyle denir;
"Çanakkale Valiliği'ne,
İliniz Biga ilçesi Kahvetepe Köyü hudutları içinde domuz çiftliği bulunan Mediha ve Yusuf Tavukçu'nun bakanlığımıza verdiği dilekçe ve eklerinin fotokopisi ilişikte gönderilmektedir.
Dilekçe ve eklerin tetkikinden, bulunduğu yerde ruhsatlandırılması uygun görülmeyen domuz çiftliğinin kapılarının mühürlenmek suretiyle faaliyetinin durdurulduğu, domuzların içeride olması nedeniyle bakımlarına ve beslenmelerine imkân bulunamadığı, dolayısıyla telef olma durumu ile karşı karşıya kalındığı anlaşılmaktadır.
Dilekçede bu durumun önlenebilmesi için 3 aylık bir süre tanınması talep edilmektedir.
Konunun dilekçede belirtilen hususlar ve hayvanların telef olma durumu da dikkate alınarak gereğinin yapılmasını ve sonucundan bilgi verilmesini rica ederim."
Aç domuzlar, içeride yavrularını, birbirlerini yerken, acıdan kıvranan çiftlik sahibi, mahkemeye başvurarak, "durum saptaması" yapılmasını ister. Mahkeme saptamayı yapar. Biga Asliye Hukuk Mahkemesi’nin “tespit zaptın”nda, bilirkişi olarak görev alan, Veteriner Hekim Halil Cömert, raporunda özetle şöyle der:
"Bilirkişi tayin edilmem ve rapor hazırlamam isteği üzerine, ilgili mahkeme heyetiyle Kahvetepe Köyü'ne gidildi.
Veteriner hekim olarak konularımı inceledim. Ekte fotokopisini sunduğum çiftliğin kapılarının kapalı ve mühürlü olduklarını gördüm. Ahşap kapıların tabanlarında domuzlarca zorlandığı gözlendi. Kapalı ve mühürlü kapılardan bir şey görmek mümkün olmaması üzerine çiftliğin güneybatı yönü tarlalık tarafına gidildi. Domuz bokslarının(bölmelerinin) dış kuzey köşesinde erkek, kokuşmuş bir domuz kadavrası(leşi) görüldü, ölüm olayının 2 gün önce olduğu tahmin edildi.
Duvarın üst tarafından çiftlik kullanma alanı içinde iki baş domuzun öldüğü ve putrefaction(kokuşma) başladığı gözlendi. Ortalıkta nekrotik(çürümüş) kokuların müşahede edilmesi, göremediğimiz bazı ölülerin olabileceği tahmin edilmektedir.
Ölümde önce yavruların, sonra ana ve erkeklerin olabileceği, açlık nedeniyle, hayvanların ahşap kapıları kırabileceği, ölülerin nekrotik(çürümüş) kokuları yanında, aç hayvanların çevreye saldırabilecekleri düşünülebilir...
İşbu rapor yüce mahkemeye sunulmak üzere tarafımdan düzenlenmiştir."
Domuzlar hem ot, hem et yerler. Domuzların yavrularını yiyip yemediklerini araştırdım. Protein eksikliği nedeniyle yiyebilirlermiş. Bunlara “kötü ana" denirmiş, ördek, tavuk da, aç kaldığında yavrusunu yermiş. Yavrularını yiyen kötü analar, örnek olmaması için, doğruca mezbahaya götürülürmüş.
Muğla'dayken, yurtdışına yaban domuzu satan Teoman Doğu ile konuşmuştum; yaban domuzu ile ilgili dışsatım durdurulmuş. Tüm domuzlarla ilgili dışsatımın durdurulduğu anlaşılıyor. Dünyada milyarlarca insan domuzla besleniyor. Amerikan yardımı almakla övünenler, niye domuzla beslenenlerin yardımını aldıklarını düşünmezler? Bu ne bağnazlık?
Yaralı Turgut Bey, domuz çiftlikleri kurulmasına karşıdır. Atatürk döneminde, Şeker Fabrikaları'nın bulunduğu yörelerde, domuz yetiştirildiğini, her ay Çankaya'ya Atatürk’e, çiftliklerden bir domuz getirildiğini, o dönemi yaşayanlardan dinlemiştim. Bağnazlığın en büyük düşmanı Atatürk'tü.
Kimse kimseye "Domuz eti yiyin!" diyemez. İsteyen istediği eti yer, bulabilirse...
12 Ekim 1986, Cumhuriyet