Dokunaklı Şarkı...

1983’e girdiğimiz gün, bu “Ankara Notları”nı İnönü'nün öğütlerine ayırmak istedim. Politikayı bırakmak isteyen bir parlamenter dostuna, İnönü şöyle diyor:
“... Sonra bir noktayı daha gözden kaçırma.. Bugün benim yanımda, bana en yakın olan insanlar var ya, bunlardan bir kısmı, 15 — 16 yıl önce “Ben İsmet Paşa ile ……… 'e bile gitmem” diyecek kadar İsmet Paşa düşmanı, partizan kişilerdi. Ama yıllar geçti, partime girdiler. Görev aldılar. Hatta kabinemde Bakanlık yaptılar. Bu, politikanın anlaşılması güç bir gerçeğidir. Bu bir hayat tecrübesidir. Üzülme diyemem. Ama göreceksin, bir gün sen de aynı adamların senin dostluğunu kazanmak için gayret sarfettiklerine şahit olacaksın. Ama politikada bazı şeyleri unutacak ve affetmesini bileceksin... Fakat bir şartla; politikadan çekilmemek, siyasi gücünü kaybetmemek şartıyle. Ayrılıp giden adamı kimse aramaz. Hayatlarında hiç düşme dönemi yaşamayanlar, ikbalin değerini bilemezler.
İşte bu yüzden her zaman derim ki, “ahlak ve fazilet erbabı da, ahlaksızlar kadar aktif ve medeni cesaret sahibi olmadıkça, ahlaksızları ve ahlaksızlığı önlemek mümkün değildir. “Böyle olunca, sen de ömrün boyunca hücuma uğrayacaksın. Senden yana olanlar söylenenlere inanmayacak, ama en azından susacaklardır. Tabii bu durumda olan yalnız sen değilsin. Bir sürü insan var senin durumunda olan, senin gibi düşünen. Öyle ise ne den yalnız bana ve sadece birkaç kişiye saldırıyorlar durmadan? diyeceksin. Neden olacak korkuyorlar da ondan……
Şunu unutma, işe yaramayan adam kötü bile olsa kimse sataşmaz? Mücadele eden insan ise, ağzı ile kuş tutsa kurtulamaz bu cins hücumlardan. Ama bunların hepsini açıklayacağın gün gelecek senin...
Bir de benim durumumu düşün. Benim çok özel bir durumum var. “Hatıratını neden yazmaz İsmet Paşa? diyorlar değil mi? Ben bilmez miyim bunu? Bilirim ama yazamam. Bizim dönemimizin özellikleri var. Fakat sen yazacaksın, konuşacaksın. Utanacaklar bir gün, aleyhinde konuşanlar. Hiç olmazsa çoğunluk öğrenecek gerçekleri ve kimin ne olduğunu...
... Sonra yine bir tecrübemi söyleyeyim sana. Bırak şöyle böyle dostluğun olan bazı kişilerin ufacık bir çıkar çatışmasında bu ölçüde insafsızlaşmalarını, en yakın olduğun, kendileri için her fedakârlığı yaptığın, ya da yapabileceğin; hatta belki hayatlarının yönünü değiştirdiğin insanların bile, bir gün çıkarları için seninle çatışınca bile değil, onlara bir çıkar sağlayamayacağını anladıktan anda, hele seninle görülmek onlar için bir tehlike getirecekse, yanından ayrılıp gittiklerini de göreceksin. Bu hâl politikada çok görülür. Çünkü iniş ve çıkışlar çok kesin olur.
Bunların hepsine kızma. Hatta bir kısmı namuslu insanlardır. Herşeye rağmen seni sevebilirler. Fakat korktukları için sokulamazlar. Ama bir başka kısmı vardır ki, kendilerini kurtarabilmek için, ya da yeni ikbal sahiplerine yaranabilmek için, söylemeyecekleri söz, yapmayacakları fenalık yoktur. Bunlar tehlikelidir. Alıştır bunun gibi olaylara kendini...
Dürüst insanlar çok kez biraz katı olurlar. Ama seninki biraz fazla değil mi? Bana “çetin ceviz” dersiniz. Sen benden betersin. Dünya değişti. Yumuşak olmak zorunludur yöneticiler için...” (Sadi Koçaş, 12 Mart Anıları”, sa. 556—561).
Bu yıl Türkiye'de, siyasal yaşamın yeniden başlayacağı, demokrasi fidesinin yeşerip boyatacağı, ilk meyvelerini vereceği yıldır. Kendilerini buna hazırlayanların, geçmişten alacakları pek çok dersler olsa gerektir. İnönü’nün sözlerindeyse, daha yıllarca eskimeyecek özdeyişler var. Bunların da birlikte tutulmalarında yarar var, demokrasimiz açısından...
Fransız ozanı, François Villon 1431'de doğmuş. Ne zaman öldüğü belli değil. Bir rahibi öldürmüş, soygun olayına karışmış, ölüm cezasına çarptırılmış. Cezası sonra sürgüne çevrilmiş, başı boş bir yaşam sürmüş... Ergin Günce, François Villon'un iki şiirini çevirmiş, çok güzeldi ikisi de. “Dokunaklı Şarkı” şöyle başlıyordu:
“Süt üstünde sineği / Bir bakışta tanırım / Kılığından bilirim adam olanı / Berbat mı havalar limoni mi / Ossaat anlarım bendeniz / Ben elmaya ağacından değer biçerim / İşte derim, ağaç böyle olur usta / Görür görmez reçinesini, kedi balım / Bana sor kimdir arı gibi çalışkan / Kimdir somun pehlivanı, boş gezenin kalfası / Herşeyi bilirim de / Bir kendimi bilemem...”
“Kalbim, Emekli Bir Avcısın Ormanda” şiiri de şöyle başlıyor Villon'un:
“Kalbim, benden büyüksün, gün görmüş deneyimli / Emekli bir avcısın ormanda / Beyaz bir de köpeğin vardır / Eski bir haydutsun anılarınla / Bir felsefe olmuşsun kendini seyrederek / Gül kökünden bir pipo yasemin ağızlık / Bana bıraktıkların...”
Yeni yıl, tümünüze kutlu olsun.