Doğan Öz Cinayeti: (6) Nadir Nadi'ye Mektup...

Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz, 23.11.1984 günü, Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı Nadir Nadi’ye, Ankara'dan şu mektubu gönderdi:
“Saygıdeğer Nadir Nadi Bey,
Size bir konuyu iletmek gereksinimini duydum.
Ben, 24 Mart 1978'de öldürülen Ankara Cumhuriyet Savcı Yardımcısı Doğan Öz'ün eşiyim. Halen Yargıtay'da Tetkik Hâkimi olarak çalışmaktayım.
Size bir hukukçu olarak söyleyebilirim ki katil İbrahim Çiftçi'yi mahkûm edecek yeterli kanıt dosyada bulunmakta ve bizce ülkemizin en seçkin ve değerli avukatları tarafından söylenmesi gereken tüm sözler mahkemede söylenmiş bulunmaktadır. Buna rağmen biliyorsunuz katil İbrahim Çiftçi beraat ettirilmiş ve serbest dolaşmaktadır.
Avukatımız en yürekli biçimde duygularımızı içeren bir dilekçeyle kararı temyiz etmiştir. Özellikle aydın kamuoyunun derinden ilgilendiği bu olayın haberini de hiçbir gazeteye, hiçbir ajansa vermedik; sadece Cumhuriyet'e verdik. Çocuk yaşlarımızdan beri ‘bizim bildiğimiz, sizler kadar sahipliğine hakkımız olduğunu düşündüğümüz’ gazetemize... Zira cumhuriyetin savcısı Doğan'ın inançlarıyla, Cumhuriyet’in savunduğu ilkeler arasında da tam bir özdeşlik söz konusudur. Ve bu yüzden gazetemizin Doğan'a ve O'nun anısına sahip çıkması kaçınılmaz görevidir.
Ama ne yazık ki bu davamızın başından beri pek de öyle olmamıştır. Yayımlanması için Ankara Bürosu'na verdiğimiz metnin gazetede olabilen en kötü biçimde yazılması bunun son örneği sayılsa yeridir, bizleri derinden üzmüştür. İstanbul'a geçilen haber metni ile çıkan bölümü değerlendirmeniz için birlikte sunuyorum.
Gazetemizin dost yöneticilerini size şikâyet ediyorum.
Bu vesileyle şahsınıza en derin saygılarımı sunanm.
Sezen Öz.”
Nadir Nadi, 27 Kasım 1984’te, Sezen öz'e şu yanıtı verdi:
“Sayın Öz,
Mektubunuz beni de çok üzdü. Değerli eşinizin anısını olsun haklı çıkarabilmek için daha etkili bir yazıyı gazetemizde görmek istedik, ne var ki teknik açıdan, gerekli ilgiyi vurgulamak bugünkü koşullar altında kolay olmuyor. Belli sahifelerin içine istenilen dikkati göstermek çok güç. Yargıtay'a sunulan bozma isteğinizi Ankara Büromuz özetleyerek İstanbul'a geçmiş. Buradaki arkadaşlar da bir daha özetleme zorunda kalınca, dediğiniz gibi, yazı anlamından daha da kaybetmiş.
Bununla birlikle mektubunuzu ilgili arkadaşlara verdim. Hasan Cemal’le temas ederseniz durumu düzeltme imkânı doğabilecektir.
Özür diler, size saygılar sunarım
Nadir Nadi.”
O yıllar İstanbul'da Cumhuriyet'in genel yayın yönetmeni Hasan Cemal’di. Sezen Öz, O’nunla artık görüşme gereğini duymamış. Yalnız Nadir Nadi, mektuptaki “müzakere" sözcüğünü “düzeltme" olarak el yazısıyla değiştirmiş.
Ankara Bürosu’nun geçip, İstanbul’un kuşa çevirdiği haberin Ankara'dan geçen biçimi şöyle:
“Doğan öz davası için Askeri Yargıtay'a başvuruldu.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- 24 Mart 1978 günü öldürülen Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ün Avukatı Veli Devecioğlu, Askeri Yargıtay'a başvurarak Sıkıyönetim 1. Numaralı Askeri Mahkemesi'nce haklarında beraat kararı verilip tahliye de edilen sanıklar İbrahim Çiftçi ve Hüseyin Kocabaş’la ilgili kararın bozulmasını ve sanıkların yeniden tutuklanmasını istedi.
Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü öldürmekten sanık olarak yargılanan İbrahim Çiftçi, Sıkıyönetim 1. Numaralı Askeri Mahkemesi'nce dört kez ölüm cezasına çarptınlmıştı. Dava, üç kez Askeri Yargıtay'ca 'eksik soruşturma' nedeniyle bozuldu, dördüncüsünde ise Askeri Yargıtay 1. Dairesi ölüm cezası kararını onadı. Askeri Yargıtay Başsavcılığı ise ‘keşfin, bütün tanıkların olay yerinde aynı zamanda bulundurularak yapılmamış olması’ nedeniyle, Daireler Kurulu’na itirazda bulundu. Ancak, Daireler Kurulu usul noktasından yapılan bu itirazı reddedip, işi esastan ele alarak ‘delil yetersizliği' nedeniyle, 1. Daire’nın onama kararını kaldırdı ve sanık Çiftçi'nin tahliyesine karar verdi.
Veli Devecioğlu, başvuru dilekçesinde kararın bozulması yolundaki gerekçe ve dosyadaki kanıtları şöyle sıraladı:
'Daireler Kurulu tek tanığın ifade ve teşhislerini mahkûmiyete yeterli ve kesin nitelikte görmemiştir. Acaba gerçekten tanık Hayati Erdoğan'ın ifade ve teşhisi yetersiz ve aleyhte başka hiçbir kanıt bulunmamakta mıdır? Oysa 18 tanığın verdikleri bilgiler ve öteki bulgular bir araya getirildiğinde sübut konusunda en küçük bir kuşku kalmamaktadır.
İbrahim Çiftçi, üç savcı önünde suçunu ikrar etmiştir ve bu ikrar maddi olularla da doğrulanmıştır.
Çiftçinin Doğan Öz'e yalnız kendisinin altı el ateş ettiği yolundaki sözleri, cinayeti işleyiş biçimini anlatışı, öteki tanıklar ve olgularla olduğu gibi, balistik incelemeyle de doğrulanmıştır.
Sanığın, kendisinden sabıkasızlık belgesini aldığını söylediği Kulu Savcılık kâtibinin, o tarihte asker olduğu ve bu göreve ancak iki yıl sonra atandığı resmi kayıtlarla saptanmıştır.
Doğan Öz'ün öldürülmesinde kullanılan tabancanın, Çiftçi’nin suç ortağı Kocabaş tarafından, bir başka cinayette de kullanıldığı, kendisinin o suçtan hüküm giydiği, bilirkişi raporu ve mahkeme kararıyla sabit olmuştur.
Olay günü, sanığın, giydiğini kabul ettiği, tanıkların da üzerinde gördüklerini söyledikleri beyazlaşmış Amerikan kot pantolon ikrarına uygun olarak sanığın evinde yapılan aramada polis tarafından ele geçirilmiştir.'
Dava dosyasındaki öteki kanıtları ve Mahkemenin bazı yanılgılarını da dile getiren Avukat Veli Devecioğlu, başvuru dilekçesinin son bölümünde şöyle dedi:
'Bu dava toplumumuzun en seçkin aydınlarından birinin, eşsiz bir Adalet adamının, Devlet’in Savcısının güpegündüz cadde ortasında katledildiği bir cinayetin davasıdır. Tümüyle siyasal bir davadır. Bir dosya dolusu kanıta karşı suçlular salıverilmiş, serbestçe dolaşmaktadırlar, insan soyunun görebileceği en büyük adaletsizliklerden biriyle karşı karşıyayız. Yüksek Mahkeme henüz son sözünü söylemiş sayılamaz. Adalet kapısı yüzümüze kapansa biz yeni kapıları zorlayacağız. Doğan Öz'ün katillerini mutlaka bulacağız. Ancak bu dava böyle biterse adalet onulmaz bir yara alacaktır. Sesimiz, adalet arayan mağdurların çığlığıdır. Katil Çiftçi'dir ve onu aklayan herkes tarih karşısında sorumlu olacaktır."