Doğan Öz Cinayeti: (5) Olacak Şey Değil!

Doğan Öz cinayetinin tanıklarından biri, ODTÜ Bilgisayar bölümü doçentlerinden Ziya Aktaş'tı. Olay sırasında, 1978’de 38 yaşında olan doçent Ziya Aktaş, Yenişehir'de İçel Sokak’ta oturmaktaydı. Olay günü, 24.3.1978’de, savcının sorularına şu karşılığı vermişti:
"Bu sabah eşim Jale ve 4.5 yaşındaki Orkun adlı çocuğum da arabamda olduğu halde Kızılırmak Caddesi’ne Oya Çocuk Yuvası yakınına geldim. Ben otomu Kızılırmak Sokak'ta, ön tarafı Bayındır Sokak’a olmak üzere ve sol tarafına park ettim. Eşim Jale, çocuğumuzu kreşe götürdü, ben otomuzun içinde gazeteye bakıyordum. Bir ara başımı kaldırdığımda, yine Kızılırmak Sokak'ta yönü Mithatpaşa Caddesi'ne doğru ve caddede Mithatpaşa yönüne göre, caddenin sol tarafına ve kaldırım üstüne park edilmiş Anadol marka steyşın tipli bir arabanın hemen ön cephesinde, tahminen 20-25 yaşlarında ve tahminen 170 cm. boylarında, gür saçlı, fazla şişman olmayan ve algılarıma göre, üzerinde koyu renkli kemersiz, mont ceket bulunan bir şahıs, sağ elini kaldırmış, tarifini yaptığım Anadol otomobil ile ön cepheden ve tahminime göre, bu şahıs 5-6 el bu tabanca ile ateş etti. Elindeki tabancayı da gördüm. Silah bilgim yoktur. Ancak şahsın elindeki tabanca, kanıma göre, cepte taşınan Kınkkale tipli tabancaya benzeyen bir tabanca idi. Mermiler peşi peşine atıldı. Bu sırada benim bulunduğum oto ile olayın meydana geldiği oto arasındaki mesafe, tahminen 10-15 metre idi. Tabancası ile ateş eden tarifini yaptığım kişi, geriye döndü. O anda tabanca elinde idi. Bu şahıs hızlı adımlarla Mithatpaşa kavşağına doğru yürüdü. Mithatpaşa Caddesi'nde, Meşrutiyet Caddesi yönüne doğru döndü ve benim nazarımdan kayboldu. Ben şaşırmıştım, önce otom ile Mithatpaşa kavşağına doğru geri geriye geldim. Mithatpaşa Caddesi'nden aşağı doğru kaybolan, silah atan şahsı göremedim. Bunun üzerine, tekrar otomobil ile olay yerine yaklaştım. Ateş anında, Anadol otomobilde bir kimsenin olup olmadığını ben ayırt edemedim..."
Tanıktan soruldu:
“Ateş eden şahsı ben yandan gördüm. Ve bu ateş eden şahsın siyah çerçeveli bir gözlük takmış olduğunu da gördüm. Ancak bu gözlüğün numaralı bir gözlük mü, yoksa güneş gözlüğü mü olduğunu anlayamadım. Ancak algıladığıma göre, ateş sırasında bu gözlük takılı idi." (Ziya Aktaş ile Jale Aktaş, sanığın gözünde gözlük olduğunu söylüyorlardı. Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nun 7 üyesi, karı-koca Aktaşlar'ın "her ne sebeptense, gerçeği söylemediklehni" belirtiyorlardı.)
İlk ifadeleri alındıktan sonra, duruşmalar sürerken, tanık Ziya Aktaş, bir yıllığına ücretsiz izinle ABD'ye gitti. Eşi Jale Aktaş da, çalıştığı işyerinden istifa etmiş, o da eşiyle gitmişti. Ziya Aktaş, ABD'de, ücretsiz izin süresini bir yıl daha uzattı. Mahkemece yapılan "olay keşfi"nde bulunmadı! Ziya Aktaş, Türkiye’ye döndü, profesör oldu; bir yandan da Devlet İstatistik Enstitüsü’nde yönetici olarak çalışıyor
Bir duruşmada. Ziya Aktaş’ın arabasına ''ülkücü"lerin patlayıcı madde koydukları, bu nedenle ABD’ye gittiği konusu tartışıldı. Savunmanlarının olmadığı bir duruşmada, sanık İbrahim Çiftçi, "Ziya Aktaş'ın arabasına patlayıcı maddenin, Doğan Öz’ün öldürülmesinden çok önce konduğunu" söyleyiverdi. Doğan Öz savunmanları, bu sözleri tutanağa geçirtemediler.
"Doğan Öz Cinayeti"nin belli başlı tanığı, kapıcı Hayati Erdoğan'dı. Hayati Erdoğan, duruşmalarda:
Ateş eden İbrahim Çiftçi idi. Eğer İbrahim Çiftçi’nin ikizi varsa bilemem... diyordu.
İbrahim Çiftçi ile yüzleştirildiğinde de, tanık Hayati Erdoğan şunları söyledi:
Olay sırasında benim, elinde tabanca ile kaçtığını gördüğüm şahıs, şimdi bana gösterilen sanık İbrahim Çiftçi idi. Kendisini tanıdım. Yalnız olay sırasında sakalı ve bıyığı yoktu, sırtı hafif kamburca idi. Yüz hatları ve saçlar benziyor, kesinlikle tanıdım. Fakat belki yanılabilirim.
Davanın ilerleyen bölümlerinde, Yargıtay Başsavcısının tutum değiştirmesi ilgi çekici. Doğan Öz ailesinin savunmanlarından Veli Devecioğlu, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’na yaptığı temyiz itirazında, bir yerde şöyle diyordu:
"Evet, başsavcılığın, son ve 4. idam hükmüne kadar hiç değişmeyen katilin İbrahim Çiftçi olduğu yolundaki düşüncesi, bundan sonra acaba neden değişmiştir? Dosyaya Çiftçi lehine yeni kanıtlar mı girmiştir?
Mahkemeye göre, ‘ilk tebliğnamenin yazıldığı 9 11.1979 tarihinden itibaren dava dosyasına sanık İbrahim Çiftçi lehine hiçbir delil' girmemiştir.
O zaman da bu değişikliğin nedeni, bizce açıklamasız kalmaktadır. Aradan geçen yıllar içinde her biri Türkiye'nin bir yerine dağılmış, hatta ikisi Amerika’ya gitmiş olan, ne zaman dönecekleri de bilinmeyen tanıkların hepsinin aynı günde keşif yerinde hazır bulundurulmalarındaki olanaksızlık apaçık ortada iken, buna uyulmadığı gerekçesiyle kararın bozulmasının istenmesi, 1. dairece hükmün onanması üzerine de sanki çok önemli bir kuralın ihlali söz konusuymuş gibi daireler kurulu katında itiraz edilmesi, mantığı zorlamaktadır. Nitekim, daireler kurulu, ‘Sonuç olarak keşif tutanağı ve krokilerde daireler Kurulunun araştınlmasını istediği bütün hususlar kesinlikle saptanmış ve Askeri Yargıtay Başsavcılığının bu hususa ilişkin itirazı varit ve kabule değer görülmemiştir’ diyerek istemi reddetmiştir.
Durum böyleyken, başsavcılığı itiraza götüren nedenler bizce hiç anlaşılamamıştır..."
Askeri Yargıtay Başsavcılığının itirazının böylece çürütüldüğünü anlatan Veli Devecioğlu, 7'ye karşı 8 oyla 1984’te alınan daireler kurulu kararını sert biçimde eleştirerek. "Karar, bilimsel görüşlere, yüksek mahkeme içtihatlarına aykırıdır" dedi. Son duruşmada Doğan Öz ailesinin savunmanlığını üstlenen savunmanların adları şöyle:
Veli Devecioğlu, Nezahat Gündoğmuş, Niyazi Ağırnaslı, Emin Değer, Nevzat Helvacı, Güzin Andaç, Tuğrul Çakın, Erşen Sansal, Nihat Toptaş, İbrahim Acar, Dilek Dermancıoğlu, Zeki Tavşancıl, İsmail Çevik, Ali Ulvi Ortanca, İbrahim Özhan.
Süleyman Bey, Abdi Ipekçi'yle konuşurken, öldürülen Şili Cumhurbaşkanı Salvador Allende için:
Toparlandı gitti! demişti.
Şimdi Şili’de, Bu sözlerini düşünüp tepesi kızarmış mıydı, ne bileyim? Allende Marksist, üstelik masondu!