Doğan Öz Cinayeti: (4) Tetikçinin İtirafları...

Doğan Öz cinayeti soruşturmasını yapan üç sivil savcı yardımcısı Demirel Tavil (şimdi Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkanı), Cemal Özer (şimdi Yargıtay üyesi), Orhan Demirburan(Konya’da Ağırceza Mahkemesi üyesi) İbrahim Çiftçi’nin 26 Aralık 1978 günü ifadesini almışlar, İbrahim Çiftçi'nin itiraflarını tutanağa geçirmişlerdi. Kamuoyunda geniş yankılar uyandıran "Doğan öz Cinayeti" konusuna açıklık getirmek için, tutanağı geniş biçimde veriyorum:
"İbrahim Çiftçi: Arap Hilmioğlu. Şemsi’den olma 1958 doğumlu, Kulu ilçesi Kömüşini Köyü nüfusunda kayıtlı olup Ankara'da Balgat Cevizlidere Mahallesi No. 976’da oturur. Ticaret Turizm Yüksekokulu 1. sınıf 935 no’lu öğrenci olduğunu söyledi. Soruldu:
-Ben, Hüseyin Kocabaş’ı 1977 yılı bahar aylarında okulumda bir öğretmenle kopya konusundaki çekişmem nedeniyle Ankara Kapalı Cezaevi 'ne düştüğüm sırada tanımıştım ve bu şekilde arkadaş olmuştum. Hüseyin Demirel'i ise, Ankara Ülkü Ocakları eski 2. Başkanı olarak 1977 yılı Aralık ayından beri tanıyorum. Ben Ülkü Ocakları’na üye değildim. Fikir olarak ülkücüydüm. Bu nedenle tanıyordum.
Ankara C. Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü tanımazdım. Olaydan bir gün önce, yani 23.3.1978 tarihinde, akşam üzeri, Mali Bilimler Yüksekokulu yanında Hüseyin Demirel ile Hüseyin Kocabaş beni bularak bana Ülkü Ocakları’nın kapatılması için uğraşan ve Site Yurdu ’nda haksız arama yaptırtan C. Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü öldürmem gerektiğini ikisi birlikte söylediler. Ben kendilerine nedenini sorunca, Site Yurdu'nun aranması ve Ülkü Ocakları’na karşı tutumundan başka bir şey söylemediler. Anlaştık.
Ertesi sabah 7.00 sıralarında Mali Bilimler Yüksekokulu'nun önünde Hüseyin Demirel ile buluştum. Hüseyin Kocabaş aynı okulda öğrenci olduğu için orada idi. Hüseyin Demirel bana, 14’lü, büyük bir şarjörlü silah, yani tabanca verdi. Bu tabanca yarı otomatik, yani tek tek atış yapan bir silahtı. Hüseyin Demirel benimle birlikte adres bilmediği(m) için geldi ve bana savcının otomobilini gösterdi. Kendisi yanımda idi. Oralarda dolaştık. Tahminen vardığımızdan yarım saat kadar sonra, gelip arabasına binmiş olacak ki Hüseyin Demirel, bana: ‘Tamam, ateş et!' dedi. Kendisi benden 2-3 metre kadar yan tarafta idi. Ben savcıya 6 el ateş ettim. Ben geri dönerek arabanın ön kısmının ilerisinde olan Mithatpaşa Caddesi’nden doğru aşağıya kaçtım. Sokak olarak bilmediğim bir yerden Libya Caddesi‘ne doğru saptım ve caddedeki Sivas Yurdu’na gittim. Orada kimseye durumu söylemedim. Hüseyin Demirel de benden ayrı olarak kaçmıştı. Kanımca Mali Bilimler'e doğru gitti. Fakat kesin olarak nereye kaçtığını bilmiyorum. Anlattığım gibi, C. Savcı Yrd. Doğan Öz’ü Hüseyin Kocabaş ve Hüseyin Demirel'in teşvik ve tehditleri sonucu ben öldürdüm. Sonradan pişmanlık duydum. Ancak beni öldürürler korkusuyla durumu ilgililere ihbar edemedim. Halen pişmanım. Olay yerine Hüseyin Demirel ile kiraladığımız taksi ile geldik ve taksi bizi orada bırakıp gitti. Olay hakkında bilgisi yoktur.
Ben olaydan sonra, Mithatpaşa Caddesi’nden Meşrutiyet'e indiğimde sola değil, sağa doğru Libya Caddesi'ne doğru kaçtım. Hüseyin Demirel, gazetedeki fotoğraflarından anlaşılacağı gibi, fizik olarak bana çok benzer. Belki o Meşrutiyet'e doğru kaçmış olabilir. Ben önce kaçtığım için onu göremedim, dedi
Soruldu: Öldürülen savcının eşinin anlatımında her ne kadar, olaydan bir süre önce, otomobilin bulunduğu yerde, kendini ve Doğan Öz’ü izlediğimi bildirmiş ise de, ben olaydan önce oralarda dolaşmadım. Ancak, yukarıda belirttiğim gibi, Hüseyin Demirel, bana benzediği için, onu görmüş olabilir. Esasen tertipçilerden birisi Hüseyin Demirel'dir. Ben Doğan Öz’ü öldürdüğüm yeri semt olarak bilmediğim için şimdi o bölgelere gitsem dahi neresi olduğunu kesinlikle belirleyemem. Ben Ankara'yı fazla tanımam. Acemisi sayılırım.
Ben ateş ettiğim sırada otomobil çalışıyordu. Fakat hareket etmemişti. Ben, Doğan Öz'e otomobilinin içinde otururken, kaldırım üzerinden, otomobilin önünden, bahçe duvarına yakın bir yerden 5 metre kadar uzaklıktan ateş ettim. Ben kafa kısmını hedef tutarak ateş ettim. Mesafe yakın olduğu için isabet ettirmekte güçlük çekmedim. Ateş ederken otomobilin içinde olduğu ve hemen de ateş ettiğim için Doğan Öz’ün tipini farkedemedim. Fakat otomobil beyaz renkli idi. Markasını bilmiyorum.
Benim olay sırasında, şimdiki gibi, pek de gür olmayan sakalım ve bıyığım yoktu. Bıyıksız ve sakalsızdım. Saçım da bugüne oranla o zaman daha uzundu. Olayda kullandığım silah sağ elimde bulunduğu için, montumun, yanlış oldu açık gri renkli ceketimin sol etek ucunu kaldırarak belimin kenarında ve eteği de örterek saklayıp kaçtım. O sırada sokaklardan gidip gelen oluyordu. Fakat rastladığım kişilerin şimdi tiplerini belli olarak bilemem. Ateş ettiğim sırada yol tenha idi. Gören olup olmadığını bilmiyorum. Yolun her iki tarafındaki kaldırım kenarında durur vaziyette otomobiller vardı. Olay sırasında giydiğim ceketim ve pantolonum halen evdedir. Boynumdaki kaşkolü, sonradan silahla beraber Hüseyin Demirel'e geri verdim. Ceketim olduğu gibi duruyor, fakat pantolonumun üzerine asit döküldü, eski durumdadır.
Olaydan sonra, beni bu işe teşvik edenler, benimle görüşmediler ve hiç de ilgilenmediler.
Ben olay günü gecesi Sivas Yurdu'nda kaldım, sonra evime gittim. Ülkü Ocakları Ankara Şubesi’nin altındaki kahvenin tuvaletinde boynumdaki kaşkolü ve tabancayı Hüseyin Demirel'e verdim. Çünkü, bu konuda bana Hüseyin Demirel, olay yerine gittiğimiz sırada talimat vermişti. Ve ertesi günü Maltepe'de G. M. Kemal Bulvarı üzerinde belirttiğim kıraathanede buluştuk. Bir daha da ne onu ne de Hüseyin Kocabaş’ı görmedim..."
(Tetikçi İbrahim Çiftçi'nin itirafları daha uzundu. Burada kestim. Savcı Yardımcıları Demirel Tavil, Orhan Demirburan, Cemal Özer ile yazman Tevfik Fikret Evin ile İ. Çiftçi tutanağı imzalamışlar.)
***
Antalya'dan yazan Eşarsel Dilek, "Ben 8 Nisan 1976'da Kurtuluş'ta katledilen devrim şehitlerinden Eşarı Oran’ın kız kardeşiyim" diyor. Burhan Barın, Hakan Yurdakuler, Eşan Oran adlı gençler, siyasal amaçlı cinayetlerle öldürülmüşlerdi. Dursun Akçam, "Kan Çiçekleri"nde yazdı. Öldürenler bugüne değin bulunamadı. Server Tanilli, 7 Nisan 1978’de vurularak sakat bırakıldı. Onu vurandan da haber yok!