Doğan Öz Cinayeti: (3) Yüzleştirme...

24.3.1978 günü evinden çıkıp, işine gitmek üzere arabasına binip çalıştırdığı sırada altı kurşunla öldürülen Ankara Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü öldüren katil sanığı İbrahim Çiftçi hemen ele geçmedi. Dava önce Ankara'da Ağır Ceza Mahkemesi'nde açılmıştı. Bir gün, biri telefon etti:
İbrahim Çiftçi, Adliye koridorlarında dolaşıyor! diye. İbrahim Çiftçi yakalandıktan sonra, dava sıkıyönetime devredilmişti. Aradan uzun bir süre geçtikten sonra başka fiillerinden dolayı aranan sanık İbrahim Çiftçi, ifadelere benzediği görüldüğünden, bu yönden soruşturma başlatıldı.
25.12.1978 tarihinde, savcı Doğan Öz’ün eşine “teşhis” için gösterildiğinde İbrahim Çiftçi suçunu kabul etmiş, 26.12.1978'de aralarında C. Savcısı Demirel Tavil'in de bulunduğu üç savcıya ifade verirken, şunları söylemişti:
Olaydan bir gün önce, yani 23.3.1978 tarihinde Hüseyin Demirel ile Hüseyin Kocabaş beni bularak... C. Savcısı Doğan Öz'ü öldürmem gerektiğini söylediler, anlaştık. Ertesi sabah saat 07.00 sıralarında Hüseyin Demirel ile buluştum.. Hüseyin Demirel bana tabanca verdi... Hüseyin Demirel benimle birlikte adres bilmediğim için geldi ve bana savcının otomobilini gösterdi, kendisi yanımdaydı, oralarda dolaştık.. Arabasına binmiş olacak ki Hüseyin Demirel "Tamam ateş et! "dedi. Kendisi benden 2-3 metre kadar yan tarafta idi. Ben savcıya altı el ateş ettim... Mithatpaşa Caddesi'ne doğru kaçtım.
Bu sırada, üç savcı yardımcısı, olayın tanıklarından Hayati Erdoğan'ın ifadesine başvurduklarında, Hayati Erdoğan şöyle der:
Saat 8.30, kömür çekiyordum, 6 el silah sesi duydum, o tarafa doğru koştum, bulunduğum yerle olay yeri arası 150 metre kadardı. Cinayetin işlendiği otomobil tarafından kaçan şahıs bana doğru koşuyordu. 5-6 metre uzaklıktan karşıdan gördüğüm şahıs 1.65-1.70 cm. boylarında, zayıf yapılı, 25-27 yaşlarında gözüken siyah gür saçlı, saçları uzun arkaya taranmış, alnı açık, şahin burunlu, kalkık ve biçimsiz bir burun yapısına sahip, yüz yanak kısımlarında kemik çıkıntılı, geniş görünümde, yüz uzunluğu normal, saçları dökülmemiş, bıyıksız, esmer ve Çingene görünümünde, kuru tipli birisiydi. Üzerinde pantolon dizleri beyazlanmış dar paça Amerikan kotu görünümünde bir pantolon, pantolondan daha koyu renkte bir mont vardı. Montun önü açıktı.. Boynunda gri renkli veya bordo olduğunu sandığım kaşkol... Ayakkabılarının biçimi ve rengi hakkında görgüm yok... Bu şahsı nerede ve ne zaman görsem rahatlıkla, duraksamasız tanıyabilirim...
Savunman Veli Devecioğlu, "Bu tanımın boy dışında, katile tıpatıp uyduğu, duruşmaları izleyen herkes tarafından hayretle gözlenmiştir” diyor. Sıkıyönetim 1 Numaralı Mahkemesi, bu şaşırtıcı uygunluğu şöyle değerlendirir.
"Tanık Hayati Erdoğan olayı müteakip verdiği eşkal tarifleriyle olay sırasında sanki sanık İbrahim Çiftçi nin fotoğrafını çekmiştir. Santimetre olarak boy tarifi hariç, sanık İbrahim Çiftçi’nin tüm özelliklerini saymış olup sanık İbrahim Çiftçi, Hayati Erdoğan’ın C. Savcısı’na verdiği eşkal tarifine aynen uymaktadır." (Mahkeme Kararı, S. 16)
Mahkeme, fotoğrafları çektirilip dosyaya konan sanığın tanıma uygunluğu hakkında da daha ileri giderek tam bir güvenle şunları söylemekte:
“Şayet temyiz incelemesi esnasında sayın daire başkan ve üyeleri, sanık İbrahim Çiftçi’nin dava dosyasında bulunan fotoğraflarından tatmin olmadıkları takdirde, Mamak Askeri Cezaevi’nde tutuklu bulunan İbrahim Çiftçi’yi huzurlarına celbedip inceledikleri takdirde... tanık Hayati Emdoğan'ın... verdiği eşkal tarifine aynen uyduğunu müşahade edeceklerdir... Fotoğraflar tatminkâr görülmediği takdirde adaletin tecellisi için bu işlem zorunludur." (Karar s. 29)
Savunman Veli Devecioğlu, Askeri Yargıtay Daireler Kurulu’nun her şeyi bitiren kararından sonra, yaptığı itirazda, özetle şöyle dedi:
“Biz şahsen, bir ömür verdiğimiz meslek yaşamımızda böylesine aynntılı, doğru, tutarlı ve kesin bir tanıma hiç rastlamamış olduğumuzu söyleyebiliriz.
Tanık 'Ben bu şahsı ne zaman ve nerede görsem rahatlıkla duraksamadan tanıyabilirim' demiş, gerçekten de katil yakalanıncaya dek kendisine gösterilen 170’e yakın kişi ve fotoğrafın hiçbirine 'Katil budur'dememiş, ancak İbrahim Çiftçi yakalanıp emniyette 5 kişi arasına konarak gösterildiğinde, önce sararıp sendelemiş, sonra da 'Buydu, buydu...' demiştir. (Komiser Dürüst Oktay’ın mahkemedeki ifadesi.)"
Sezen Öz vekili, savunman Veli Devecioğlu itirazında, daha sonra şöyle diyor:
"Ama bu ifadeler, Daireler Kurulu'nun yarıdan bir fazla üyesi tarafından nedense ‘yeterli’ ve kabule değer bulunmamıştır. "
Sanık İbrahim Çiftçi, yakalandığında, suçu hemen kabul etmedi, inkâr yoluna saptı. Üç savcı önünde, tanık Hayati Erdoğan'la yüzleştirildikten sonra -belki suçu hafifler diye- suçunu en ayrıntılı biçimde söyledi, şöyle dedi:
-.. Savcı Yardımcısı Doğan Öz’ü... Ankara Ülkü Ocakları 2. Başkanı Hüseyin Demirel ve halen Muzaffer Üstünel adlı şahsı öldürmek suçundan hakkında gıyabi tutuklama müzekkeresi bulunan Hüseyin Kocabaş adlı şahsın verdikleri talimat üzerine öldürdüm. Suçta kullandığım tabancayı Hüseyin Demirel verdi. Kullandıktan bir gün sonra tekrar aynı şahıs tabancayı benden geri aldı... Bu şahıslar bana Doğan Öz'ün Site öğrenci Yurdu'nu arattığınj ve ayrıca Ülkü Ocaktan'nı kapattırmak için çalıştığını ve Ülkü Ocaktan için tahkikat açtığını söylediler. Bu nedenle savcının öldürülmesi için bana talimat verdiler.. Benim üzerimde mavi renkli kot pantolon, üzerinde gri renkli ceket.. vardı. Giydiğim kot pantolon ile ceket halen evimdedir. Kaşkolüm mavi siyah kanşımı kareli idi. Bu kaşkolü Hüseyin Demırel'den almıştım. Sonra kendisine geri verdim. Hüseyin tarafından bana verilen tabanca 14’lü idi. Yedek şarjörü yoktu. Hatırladığıma göre 6 el ateş etmiştim. Olay sırasında Hüseyin Kocabaş benim yanımda değildi. Benim yakınımda sadece Hüseyin Demirel vardı. Onların bu cinayeti nasıl planladıklarını bilmiyorum. Bana sadece öldürme vazifesi verdiler...