Doğan Öz Cinayeti... (1)

Savcı Doğan Öz'ü tanır mıydınız bilmem. Benim arkadaşımdı. 24 Mart 1978'de, evinden çıkıp işine gitmek üzere, arabasına binip, arabayı çalıştırmaya başladığı sırada öldürüldü. Öldürüldüğünde, tabancası torpido gözündeydi. 1980 öncesi, terörün azdığı günlerdeydi. Faşolar cirit atıyordu.
Doğan Öz'le öyle sık filan buluşmazdık. Cumhuriyet'e gireli üç yıl olmuştu. Gazetede, akşam nöbetlerine ben de kalıyordum. Nöbetçi olduğum bir akşam, Doğan Öz telefon etti:
Ağabey oğada mısın? (r'leri ğ gibi söylerdi.)
Evet, gece nöbetçiyim!
Sana gelebiliğ miyim? Çok özledim...
Bekliyorum sevgili savcım gel!
Gelirdi, gelirken de büronun yakınındaki “Piknik"e uğramış, bir naylon torbaya, Rus salatası, yaprak sarması, peynir, bir şişe de votkayı koymuş olurdu.
Oooo, bu ne yav, sen çilingir sofrası hazırlatmışın!
Aman ağbiy, lafı mı oluğ? Bir yandan çalışır, bir yandan laflardık. Meğer, bütün arkadaşlara aynı biçimde davranırmış.
O gün önemli bir olay olmuştu: sanatçılardan bir grup, Kırşehir’de mi Nevşehir’de mi bir yerde saldınya uğramışlar, ancak polis de saldırganları yakalayacak yerde, sanatçıları tutup götürmüştü. Sanatçılardan haber alamıyorduk. Sağa telefon, sola telefon, ı-ıh yok.
Doğan Öz, işe el koydu, telefonda şöyle diyordu:
Oğlum, ben Savcı Doğan Öz, neğede bu sanatçılağ? Sizden bilgi istiyoğum!
Doğan Öz, hem savcı gibi hem gazeteci gibi çalışıyor, sanatçıların izini bulmaya çalışıyordu. Sonunda buldu da. Haberi İstanbul'a yazdırdık...
Geç saatte, gazeteden birlikte çıktık. İkimiz de nöbet tutmuştuk gazetede. Herkesin dostuydu Doğan Öz, örneğin Sofu Tuğrul, Uğur Mumcu, Kemal Aydar, Fikret Otyam, Orhan Duru, Bülent Dikmener, Ümit Gürtuna, Özgen Acar, Turan Ilgaz, Engin Karadeniz, Vural Saygılı, Naci Akın, Yılmaz Gümüşbaş'ın. Sofu Tuğrul'la Konya savcılığından dosttular. Büronun odacıları Şahin ile Mustafada Doğan Öz’ü severler, sayarlardı. Doğan Öz, gericilerin, laiklik düşmanlarının amansız bir karşıtı, gerçek bir cumhuriyet savcısıydı. Doğan Öz'ün öldürülmesi haberini alır almaz, evinin önüne koştum, ne yapılabilirdi ki?
Savunman Veli Devecioğlu, o yıllar Adalet Bakanlığı’nda Ceza ve Tutukevleri Genel Müdürü'ydü. Doğan Öz’ün yakın arkadaşı Veli Devecioğlu, olayı şöyle anlatıyor:
‘‘Tarih 24 Mart 1978... Ve biz o akşam, Doğan'ı her zaman çok sevmiş, O’na destek olmuş Yargıtay Başkanlarından Orhan Erdoğan'larla, yüzü ve sohbeti insana şiir tadı veren Doğan ve eşi Sayın Sezen Öz, hep birlikte akşam yemeğine çıkacak olmanın sevinci içindeydik.
Ama talih bize bunu çok görecekti. Sevgili Doğan, o sabah görevine gitmek üzere Bayındır Sokak’taki evinden çıkıp Kızılırmak Caddesi’yle sokağın kesiştiği kavşakta, kaldırıma parkettiği eski model Anadol'una henüz binmiş ve arabayı çalıştırmıştı ki uğursuz kurşunlara hedef olmuştu.
Dehşet verici haber, saat 9.00’larda Adalet Bakanlığı'na ulaşmıştı. O sırada ben, masamda günlük iş programını yapmakla meşguldüm. Bir anda canevimden vurulmuştum... Böyle haberler karşısında herkes etkilenir. Ama bu başka bir şeydi: en derinden sarsılmıştım. Bir türlü inanamadım. Hemen olay yerine koştuk. Kan gölüne dönmüş arabayı görebildik sadece, kendisini kaldırmışlardı.
Doğan neden öldürüldü? Doğan’ın neden öldürüldüğünü anlatmak uzun... Burada sadece şu kadarını söyleyeyim: Doğan’ın öldürülme nedeni asıl: aydınlık kimliği, kişiliği. Ama en yakın olay, somut 'vesile' şu:
19 Ocak 1978 günü, Ankara Ticaret ve Turizm Yüksek Öğretmen Okulu'ndan Levent Özyörük adındaki öğrenci öldürülmüştü. Doğan Öz de nöbetçi savcıydı, katilin bulunabileceği her yerde arama yapılması için polise emir vermişti. Ancak, emniyet işi çok ağırdan alıyordu. Toplanan bilgiler, cinayetin bir ülkücü tarafından işlendiğini gösteriyordu. Her cinayette olduğu gibi bunun da aydınlanması bakımından 'zaman'çok önemliydi. Polisin ayak sürmesi karşısında, Doğan, o zaman ülkücülerin yoğun olarak bulunduğu ve katillerin kaçtığını öğrendiği Site Yurdu’ndaki aramada bizzat hazır bulunmuş, bir grup kuşkulu ülkücünün de gözaltına alınmasını emretmişti.
Kısaca söylemek gerekirse, olayın yakın nedeni, Doğan’ın en iyi biçimde yaptığı Cumhuriyet Savcılığı göreviydi...”
Cinayetin nasıl planlandığını, Doğan Öz'ün öldürülmesinden sonra ailesi adına savunmanlığını üstlenen Veli Devecioğlu, “Biz Ölmeyiz" adlı yapıtta, şöyle anlatır:
"Sanık İbrahim Çiftçi’nin 3 savcı önündeki itiraflarına ve mahkeme kararına göre ülkücüler toplanıp, Doğan'ın öldürülmesine karar vermişler. Bunun için de 3 kişi görevlendirmişler. Bunlar, -gene itiraflarına göre- olaydan bir gün önce Maliye Bilimler Yüksek Okulu yanında buluşmuşlar, planın uygulanmasını yeniden gözden geçirmişlerdir.
Ertesi sabah saat 07.00'de okul önünde yeniden buluştuktan sonra ikisi bir taksiyle olay yerine gelerek Doğan'ı beklemişler, biraz yukanda belirtildiği gibi cinayeti işledikten sonra kaçmışlardır..."
Sanığın yakalanması ile insanın kanını durduracak yargılama bölümünü, gelecek yazıda anlatacağım.
***
“Demokrasi Umudu..." başlıklı “Ankara Notları"nın sonunda, İngiliz İşçi Partisi “gölge kabinesi"nden Ann Clywd ile Jim Cousins adındaki iki milletvekilinin Kuzey Irak'taki “harekât"ı yerinde görmek için Türkiye’ye geldiklerini yazmış, İngiltere’de Türkiye aleyhine girişimler başlayınca “gidip yerinde görelim, öyle karar verelim" demelerini alkışlamıştım. İki gölge bakan geldiler, Özdem Sanberk, onların Diyarbakır'a, oradan Kuzey Irak'a gitmelerine yardımcı oldu. Bn. Ann Clwyd ile Bay Jim Cousins, Kuzey Irak'ta, Görümlü köyünde, PKK'nin öldürdüğü üçü çocuk dört kişinin cesedini görünce, çok etkilendiler. Diyarbakır'da bir basın toplantısı düzenleyen iki “gölge” bakan, o yörenin güç koşullarını da yakından görmüş oldular. Ne derler? “Asılacaksan, İngiliz sicimiyle asıl!" Amerikan sicimiyle değil...