Dilde 12 Mart-12 Eylül!

Ankara'da 8-9 mart günlerinde, Dil Derneği'nin düzenlediği “Dil Devriminden Bu Yana Türkçenin Görünümü" konulu Beşinci Bilimsel Kurultay gerçekleştirildi. Kurultayın oluşmasını, eski Kültür Bakanı Fikri Sağlar destekledi.
Milli Kütüphane Salonu'nda yapılan toplantıda açış konuşmasını yapan Dil Derneği Başkanı Prof. Şerafettin Turan, geçmişten örnekler vererek, 1929'da, o zamanki Başbakan İsmet İnönü'nün bir konuşmasını andı. İsmet Paşa'nın 17 Şubat 1929’da bir MİLLİ LÜGAT (Ulusal Sözlük) hazırlamak için düzenlenen toplantıda yaptığı konuşma ilginçti. İnönü, bunda öz Türkçe sözcüklere yer veriyordu. İsmet Paşa’nın konuşması özetle şöyle:
“Ünlü Efendiler,
Türkçemizde SÖZ KİTABI bizim çok yüzlükten (yüzyıllardan) beri sezdiğimiz bir eksiktir. En nihayet bu eksik de tamamlanmak için cumhuriyet yaşayışına kavuşmayı beklemiştir. Acı ile anmalıyız ki, şimdiye kadar dilimiz sınırlan açık bir yurt kalmıştır. Bu yurdun içine girmek suçsuz bir dalış idi. Daha fena ve acıklı olan, vatan çocuklarının bu dalmayı kendilerinin arayıp özlemesidir. Bir dilin sının Söz Kitabı ile çevrilip çerçevelenir. Yüce toplanmanız, ilimizin sınırını çizmek, onu zorlanmaktan korumak için kurulmuştur...
... Türk dilinin sözlerini şimdiye kadar alışılandan başka biçimde verirken, eğer anlatışları biran evvel doğrulamazsak dilimiz çok tehlikelere açık bırakılmış olacaktır. Yazılışı Türk harflerine uymayan birçok sözleri bırakmak eziminde kalan isteli, kendi ekimine ve tadına göre söz bulmaya ve yaratmaya hak kazanmış oluyor. Bu bütünümün sürekliliği az zamanda dilimizi, eskisinden başka yönlerden, ayrıca dalış ve kaplayışa açık bırakmış olacaktır. Eski Şark sözlerinin kaplayışından kurtulmada, yeni Garp sözlerinin düşüncesiz ve ölçüsüz dalışına uğrayacağız. Bununla Türk ekimlerinin çevresinde, yabancı ağlar içinde boğulmuş, örtüsü ile kısır kalmış, tohum beneklerine ödenecektir. Bu yayışlarımla sakınılacak köşelere işaret koyduktan başka, kitabımıza çabuk varlık verilmesindeki değimi kabarıntı ile göstermiş oluyorum..." ( Mahmut Goloğlu, Devrimler ve Tepkileri, 263-265)
Prof. Şerafettin Turan, ayrıca İnönü'nün Ankara Hukuk Mektebi'nde 8 Temmuz 1929’da düzenlenen diploma töreninde yaptığı konuşmaya da değindi. İsmet Paşa bu konuşmasına, “Değimli Hanımlar, Değimli Efendiler!" diye başlamaktaydı.
İsmet Paşa'nın kullandığı sözcüklerden “değimli" sözcüğünü burada “değerli" anlamına kullandığı düşünülebilir. “Yayış" sözcüğünü, “yayım" ya da, “duyuru" anlamında kullandığını sanıyorum. Paşa'nın konuşmasında geçen sözcüklerin kimi bugün kullanılmıyor, onların yerine başkaları tutunmuştur. Ancak, Paşa'nın 1929 yılında, özleştirmeye verdiği önem göze çarpıyor. Elbette, bunu önderi Mustafa Kemal'den alıyor.
Prof. Şerafettin Turan, Mehmet Akif in, 24 Şubat 1327'de (7 Mart 1911) “Sebilürreşat" dergisinde yazdığı “Edebiyat" başlıklı yazıdan da şu örneği verdi:
“Dilimizin şivesini -ister Napoleon çizmesi çekmiş, ister İngiliz çorabı giymiş olsun hiçbir ecnebi ayağına çiğnetmiyeceğiz. Bu hususta ne kadar taassup (bağnazlık) ne kadar muhafazakârlık (tutuculuk) kabilse göstereceğiz.
Evet, eskiler gibi Arapça, Acemce düşünüp, yahut yeniler gibi Fransızca, Almanca tertip eyleyip Türkçeye ondan sonra naklolunan yazılara karşı gücümüz yettiği kadar hücum edeceğiz..."
Mehmet Akif’i yıllardır bayrak yapan gericilerin, Akif’in bu yazısına ne diyeceklerini kişi merak ediyor doğrusu.
Kurultayın sabah oturumuna Kamile İmer başkanlık etmekteydi. İlk bildiriyi sunan Talat Tekin, “Dil Reformu ve öbür Türkçeler" konusunda ayrıntılı bilgiler verdi. Talat Tekin, sorular bölümünde, “çekinser" mi, “Çekimser mi demek doğrudur" biçimindeki bir soruya, “Çekimser, daha yaygındır, en yaygını en doğrudur; çekimser doğrudur" yanıtını verdi.
“Türkçe bilim dili üzerine" düşüncelerini açıklayan Ahmet Kocaman, fen kitaplarında, ekonomi kitaplarında bir yanda öz Türkçeleri kullanılırken, bir yanda da yabancı sözcüklere yer verildiğine değindi. Ahmet Kocaman şöyle dedi:
“Önce bir ekonomi kitabından bölüm başlıkları:
Ekonominin temel sorunları; temel kavramlar; emek gelirleri; üç önemli sorun ve etkinlik sorunu; ekonomik sorunlar ve toplum düzeni.
Fiyat ve üretim teorisi; bölüşüm teorisi, mülk gelirleri: rant, faiz, kâr, teori ve gerçek hayat; talep fonksiyonu ve talep eksikliği; firma kararları ve arz şedülü; alternatif maliyet.
Bir yanda üretim, bölüşüm, gelir, gerçek, etkinlik, sorun, toplum, düzen gibi Türkçe sözcükler, öte yanda teori, mülk, rant, faiz, kâr, talep, fonksiyon, şedül gibi Doğu-Batı kökenli sözcüklerden oluşan terimler ve söz öbekleri.
Şimdi de bir biyoloji kitabından alıntılar
Hücre çeperi, hücre çekirdeği, yağ yıkımı, solunum zinciri, kökün yapısı, besinin yıkımı ve emilimi, solunum, boşaltım, kalıtım, gelişme ve evrim.
Membran, plazmalema, mitokondri, proplastid, endoplazmik retikulum, ribozomlar, sitozomlar, lipidler, koenzimler, difüzyon, redüksiyon, genetik, mitoz, ko-evrim, grudualizm (yavaş gelişim) punktualizm.
Yine benzer bir durumla karşı karşıyayız; bir yanda son derece saydam Türkçe sözcükler, öte yanda ya olduğu gibi alınmış ya da Türkçeye uydurulmuş yabancı sözcükler. Fen bilimlerinde dil konusunda daha çok çaba göstermemiz gereken noktada olduğumuzu söylemek durumundayız.."
Türk Dil Kurumu, 15 Ağustos 1983'te çıkan bir yasa ile kapatıldı. Bugün 12 Mart! 12 Mart da, 12 Eylül'ün provasıydı. Sözcük yasakları 12 Mart'larda başlamıştı. 12 Eylül, Türkçeye düşmanlığın örneğini verdi. İşlenen, dilde cinayetti!