Dikili'ye bu ikinci gelişim; bu yıl Dikili Kültür Sanat Şenliği’nin de üçüncü yılı. Açılışta bulunamadım. SHP’lilerin burada nasıl birbirlerine girdiklerini görmedim. Burada anlatıldı. Bu, tam bir utanç, yani "skandal". Şöyle olmuş: Hinthorozu Erdal Bey açılışta bulunacakken, bulunamamış. Bergama'ya bir yerlere götürülmüş. “Türk-Grek dostluğu” üzerine yapılan basın toplantısında mı, bir açılışta mı, Dikili Belediye Başkanı Osman özgüven. Genel Başkan'la birlikte olanları sayarken Deniz Baykal'dan “Antalya Milletvekili" mi ne diye söz etmiş. Onun "genel sekreter" olduğunu söylememiş. Vay efendim sen misin bunu söylemeyen? Homurtular başlamış; Deniz Baykal'ın ekibinden biri:
Biz Osman Özgüvenin çanına ot tıkayacağız! diyesiymiş. Duymadım, bilmiyorum... Görmedim, bilmiyorum. Bir şey daha göze çarpmış. Erdal Bey'le Deniz Bey nedense, nasılsa bir araya gelmezlermiş. Ayrı ayrı gruplar halinde otururlarmış toplantılarda. Diyelim Erdal Bey, Cumhuriyetçilerle mi bir arada, Deniz Bey de "tayfasıyla!" Hani Turan Güneş bir CHP toplantısında:
Ban Ecevit'in tayfasıyım! dediydi ya, "tayfa" sözünü oradan esinlenip kullandım.
“Tayfa"yı herkes bilir. Açıklamaya gerek yok. Demokrasilerde kimse kimsenin tayfası değildir. Her yerde hizipler vardır, olmalıdır. Ama hiçbir şey üretmeyen, sadet» “tayfası" olmakla övünen kişiler, tayfası oklukları kişiye de zarar verirler bir gün. Deniz Baykal da gösterişten, komplekslerden kurtulmalıdır. Yoksa SHP'ye, demokratik savaşıma çok zarar verir. Ne demek, "yağızoğlan?" Ne demek "yakışıklı?” Onun yerine ben olsam, bunlardan hoşlanacağıma, hemen yalanlarım! Onu “ikinci Özal" olarak görmek isteyenler de mı var? Biri çirkini, öbürü yakışıklısı! Olmaz öyle şeyi
Demokrasiye giden yollar, yerel yönetimlerden geçiyor. Bütün dünyada böyle. Dikili Belediye 8aşkanı Osman Özgüvenin üç yıldan ben ötüştürdükten, yabana atılır şeyler değil. Osman Özgüvenin yaptıklarındır anlamda 12 Eylül faşizmine bir baş- kaldın niteliğindedir. Uç yıl önce başladı. Başladığı yıl da “polis videoları'' böyle ortalardaydı. Osman Özgüvenin yaptığı "ilerici" bir girişim. O da şöyle demeliydi:
SHP'nin yeni genel sekreteri Deniz Baykal da aramızda! Filan diye. Niye dememiş bilmiyorum!
SHP’nin eski Genel Sekreteri Fikri Sağlar burada. “Sol kanat”ın Kemal Anadol’u, Veli Aksoy, Fehmi Işıklar, Ömer Çiftçi burada. Fotoğraflarda gördüm. Fikri Sağlar. İstanbul kongresinde de vardı Ama öbürleri yoktu İzmir'in gençlik günlerinde olmayı yeğlemişlerdi. Kurultay bitti ya, İstanbul'un yenilenen il kongresinin artık önemi kalmamış mıydı?
Akın Birdal anlattı. Hinthorozu Erdal Bey, Dikili'de bulunduğu sırada “Antur Motel”de, İnsan Haklan Demeği Başkanı Nevzat Helvacı ve Genel Sekreteri Akın Birdal’la da konuşmuş. Burada "İnsan Haklan Sergisi" de vardı. Erdal Bey'e Nevzat Helvacı, sergiden söz edince Erdal Bey:
Her ne kadar sergiyi açtınız, ama ben yine bir açış yapayım demiş.
Olur! demişler. Apar topar, on beş dakika içinde kurdele takılmış; İnönü, Baykal, Ali Topuz tümü varmışlar. Hemen bir defter açılmış. Erdal Bey, Deniz Bey izlenimlerini yazmışlar. Ardından "Cafe Garden”da kokteyl var. Burada asıl Erdal Bey ayn yerde, Deniz Bey ayn yerde, ayrı “çatılarda" oturuyorlar. Genel Başkan Nevzat Helvacı’yla Genel Sekreter Akın Birdal ise hep bir aradalar. İlginç birer mesaj. Bir derneğin genel başkanıyla genel sekreteri bir arada da, iktidara giden bir partinin genel başkanıza genel sekreteri değil! Ya da o görüntüyü bir türlü silemiyor! Leyleğin ömrü lak lakla geçtiği gibi, Deniz Baykal'ınki de yalanlamakla geçecek gibi!
Dikili Şenliği'nin bir özelliği var, öbürlerine benzemiyor; burada "arabesk"e hiç yer yok. Konuşmalarda ilerici mesajlar var. Yer yer slogana kaçılmıyor değil; ama o denli çok değil. Tüm konuklar deniz kıyısındaki "Antur"da kalırken, biz kentin öbür ucundaki “Perla Otel”de kaldık. Kör itin öldüğü yer dedikleri. Otel lüks, turistler dolup taşıyor. Ama sabah erkenden denize girme olanağı yok. O daha çok "Antur"da var. Yüz yıkayacak su nerede var?
19 Temmuz 1988, Cumhuriyet