Desenli Sucuklar...

şık Mihneti, “Dünyanın Hali" şiirini yollarken, şunları yazmış:
"Yüce bir gazetede adımın çıkması çabasında olduğumu sanmayınız lütfen. Kimi zaman öylesine kahırlanıyorum ki, dert dökecek birisini arar oluyorum. Halden bilen, dertten anlayan birisini..."
"Dünyanın Hali" de şöyle
"Bir bak ki şu dünyaya ne hale geldi/Köpekler kendini file benzetir/Sanki sam yel esti, bağ bahçe soldu/Dikenler kendini güle benzetir...
Nasırlı el yine belde, kürekte/Mutluluk özlemi yanar yürekte/ Kaba kumaş nazlı durur terekte/İncelir kendini tüle benzetir.
Acı duyulmuyor dil yarasından / Kusur aranmıyor yüz karasından/Çıkar bir madrabaz halk arasından/Camide kendini kula benzetir!..
Mihneti der, şu yabanın sürtüğü/Namuslanmış zamparalar artığı/Hiç gelin olmadan elin pırtığı/Utanmaz kendini dula benzetir"
Nihat Subaşı eleştirdi:
Yazına başlarken, “Ankara Notları"nın çatısını çatarken, deme, biz biliyoruz zaten çatı çattığını yavrucuğum!
Teoman Erel'se takılıyordu:
Senin çatı tuttu, taa Kıbrıs'a gitmiş! Kıbrıs'ta çıkan bir gazetede okudum; Yazar "Bisikletimde giderken yazımın çatısını kuruyordum." diye başlamış... Demek, hem gidip hem çatı kuruyor...
Vedat Dalokay, önceki gün Çeşme'ye gitti. Gitmeden, söylemiştik telefonda. Vedat Bey, sözü Limni silahlanmasıyla tepkilerine getirdi. Şöyle dedi:
Azizim, ne yazar Limni'nin silahlandırılması? Teknoloji, uzay çalışmaları bu denil ilerlemişken. Olayın gerisinde. Limni'deki, Ege Denizi'ndeki petrol alanları yatıyor biliyor musun? Ben gözümle gördüm azizim!
Nasıl?
Azizim, 1973 yılında, Paris’te, Concorde’un Rüzgâr Tüneli'nde, benim caminin testi yapıldı. O testi yapan profesör, aynı anda Limni testini yapmış biliyor musun? Uzay araştırmalarıyla orada petrol bulunmuş. O zaman öğrendim yav! Ve Kıbrıs'taki Sampson darbesi, Amerikan çokuluslu şirketlerinin, azizim, albaylarla yapmış oldukları bir şeydir. Anımsar mısın, Amerikalılardan vazgeçtiler, Yunanlılarla çıkarmak istediler petrolü...
Anladığım, Vedat Dalokay, gözlemleriyle, bu yeni yaklaşımı, SODEP toplantılarına getirebilir.
* * *
27 kasım salı günü Meclisten geçen, “kıyı" yasası, olayları yakından izleyenleri gerçekten üzdü. Yasa, kıyıları iyiden iyiye halka kapatmakta, kumların üzerinde fabrika kurulmasına izin vermekteydi. İzleyenlerden biri, "kıyılar dingonun ahırı değil!” dedi.
MDP'li Ülkü Söylemezoğlu, Mazhar Haznedar, HP'li Reşit Diker, sürekli önergelerle, tasarının anayasayla çelişen yönlerini belirttiler. Ülkü Söylemezoğlu, vaktiyle Kocaeli'nin nasıl mahvedildiğini anlattı.
Biri, o sırada bakanlıkta konuyu kimin izlediğini düşündü.
Öyle, ya da böyle; kişiler kimileyin doğruları savunurlar. Salı günü de öyle oldu. Mazhar Haznedar, komisyonun da üyesiydi. Tasarı ile ilgili olarak, şu karşıoy yazısını yazmıştı özetle:
“Özel mülkiyete konu olamayacak yerlerde, böyle bir yasa uygulamasına olanak yoktur..."
Mazhar Haznedar'ın (MDP) da geçmişte tutumu bu konuda bilenlere göre olumlu olmadı, doğrusu. Değinip geçelim.
Muhalefetin getirdiği hiçbir önerge benimsenmedi. ANAP’lılar, “tam kadro” oradaydılar. Daha, önerge oylanmadan, "ret oyları kalkan ellerden belli olmaktaydı. HP'li Hüseyin Avni Sağesen (Ordu), konuşmasının bir yerinde özetle şöyle dedi:
Ayın 22'sinde Başbakanlığı gelen bir tasarının iki gün sonra komisyondan çıkması, 26'sında Meclise gelmesi, bu işin ne kadar süratli yapıldığının, kimvurduya getirilmek istendiğinin en basit bir örneğidir? Nedir aceleniz?
Yasaya yeni terimler getirilmişti. Örneğin “dar kıyı" denilmiş, “kayalık" terimi ise çıkartılmıştı. Ülkü Söylemezoğlu, Devlet Bakanı Sudi Türel'e dönerek:
"...Kayalık tabirinin çıkarılmasının hiçbir mantığı yoktur. Ancak olsa olsa dimdik kayalarla oluşan Antalya kıyılarındaki birtakım yapılanmalara ön açmak, yol vermek olabilir. Kanunlarda böyle haksızlıklara yol açmayın..." dedi. Sudi Türel başkana:
"Söz almak istiyorum efendim, dediyse de başkan:
Hayır efendim... karşılığını verdi, Sudi Türel çıktı gitti...
MDP'li Ülkü Söylemezoğlu özetle şöyle konuştu:
İzmit ve İzmir körfezlerim böyle kaybettik. Şimdi tüm sahillerimize, deniz kıyısına fabrika yapacağız.. Rica ediyorum, minnet ediyorum, Türkiye'nin bu güzelliklerini, bu kıyılarını bir daha elimize geçmeyecek bu güzel vatanı korumak, işte milliyetçilik budur asıl, işte vatanseverlik budur...
HP'li Hüseyin Avni Sağesen (Ordu), kıyılarda geçiş özgürlüğü konusunda şöyle dedi:
Ben getiriciyim, kıyıya villamı sokacağım, tesisimi sokacağım ve seni de oradan geçireceğim, hiç olacak şey mi?
Salih Alcan (Tekirdağ HP): "Köpek var" diye tabela asarsınız.
Sonunda yasa çıktı ya, ivecenliğe getirilen bu yasa da. Çankaya'dan dönebilir diye düşündü yakından izleyenler...
Sümerbank Genel Müdürü Remzi Yücebaş. Et ve Balık Kurumu Genel Müdürlüğü'ne getirildi. Remzi Yücebaş, tekstilciydi. Olayı duyan Sacide Hanım, şöyle dedi:
Ne yani, bundan sonra sucuklar desenli mi olacak?