Denktaş’ın Açıklaması...

Rauf Denktaş’tan 4 Eylül 1995 günlü bir açıklama geldi; şöyle diyor:
“27 Ağustos 1995 tarihli Cumhuriyet’te ‘Artık Yeter Be!' başlığı ile yayımlanan yazınızı ilgi ve ibretle okudum.
Bunca yılın muteber bir yazarı olarak şahsım hakkında, bana düşman kişilerden aldığınız bilgileri okurlarınıza duyurmak kuşkusuz hakkınızdır. Ancak bunca yıldır Kıbrıs'ta Türk olarak, insanca yaşamak ve uluslararası antlaşmalarla tescil edilmiş olan hak ve hukukunun gasp edilmemesi için muazzam bir mücadele vermiş olan Kıbrıs Türklerinin başlarına bunca pisliği bir çırpıda dökebilen bir yazıyı, ciddiyeti ve inanırlığı ile ün yapmış olan Cumhuriyet gazetesinde okumak hepimizi üzmüştür. Hiç kuşkunuz olmasın, bu pislik dolu yazınız Rumlar tarafından dünyaya yayılacak ve birçok beyni yıkanmış yabancı diplomatın ve gazetecinin elinde KKTC insanı hakkında bir bilgi kaynağı haline getirilecektir.
Ben burda kendi müdafaamı yapacak değilim. Halkımın, her seçimde bana vermiş olduğu güvenoyu benim için yeterlidir. Ancak, Sayın Ecevit’le beni Nikos Sampson 'la aynı kefeye koyabilen bir karakter, sizi bir an için düşündürmeli ve elinizi vicdanınıza koymanızı sağlamalıydı.
Sayın Özker Özgür ün Türkiye'de yaptığı temaslarda ‘Kıbrıs’ta önce çözümü' savunduklarını ve Hikmet Çetin’in, Erdal İnönü'nün, İrfan Gürpınar’ın, Mehmet Keçeciler ‘in, Cem Boyner’in ve Şinasi Altınel 'in kendisine 'Sizin gibi düşünüyoruz' dediklerini yazıyorsunuz. Peki, bugüne kadar biz ne dedik, ne diyoruz? Ekim 1994'te Klerides'le yaptığım görüşmede gündem ‘güven yaratıcı önlemler paketinin uygulanması ve meselenin özünün müzakereye açılmasıydı. Klerides, Avrupa Birliği'ne giriş için yaptıkları müracaatı desteklememiz önşartını masaya koydu. ‘Önce çözüm' cevabım verdim. Klerides masadan kaçmayı yeğledi. Çünkü ona göre Avrupa Birliği'ne ‘Kıbrıs'ın bütününü temsil eden meşru bir hükümet' olarak girebildikleri takdirde 1) Garanti Antlaşması işlerliğini kaybedecek, 2) İki kesimlilik gibi formüller de Avrupa Birliği ilkelerine ters düşecek, böylelikle, 3) Tüm Rum göçmenler yerlerine dönecektir
Ben Avrupa Birliği önşartını kabul etmediğim için bana günlerce saldıranlar şimdi ‘önce çözüm' diyorlarsa ben buna ancak sevinirim. Ancak işin bununla bitmeyeceğini de bilmek gerekmektedir. 1960 antlaşmaları ile Türkiye'nin Kıbrıs üzerinde garantörlük hakkına ek olarak Yunanistan’la eşitlik hakkı vardı. 1960 antlaşmaları sadece Yunanistan'ın üye olduğu, Türkiye'nin dıştan baktığı, herhangi bir uluslararası birliğe Kıbrıs’ın üye olamayacağına amirdir. Bu da, Kıbrıs'ın dolaylı yoldan Yunanistan'la Enosis yapmaması için varılmış olan bir mutabakattır. Aksı halde Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki hak ve yetkileri ortadan kalkmış olur. Avrupa Birliği 'ne üyelik için yapmış olduğu bu yasadışı başvuru ile Rum liderliği Kıbrıs meselesini leyhine halletmek için uğraş vermektedir ve Kıbrıs bizler için tehlikeli virajlara girmiştir.
Kıbrıs Türklerinin, Avrupa Birliği’ne üyelik için yol almış olan Rum trenine katılması mümkün değildir. Zaten Avrupa Birliği bunu imkânsız hale getirmiştir. Avrupa Birliği'ne göre; 1) Kıbrıs üniter bir devlettir, 2) 'Meşru Kıbrıs hükümeti’ Avrupa Birliği üyeliği için başlatılacak müzakerelerde yegane söz sahibidir, 3) Kıbrıs Türklerine temas 'meşru hükümetin’ muvafafatı ile yapılacaktır, 4) Avrupa Birliği Adalet Divanı kararına göre de iç mesele addettikten bölünmüşlüğü halletmek ‘Kıbrıs hükümetinin’ görevidir, 5) Kıbrıs Türkleri azınlıktır ve Kıbrıs hükümetinin yasalarına uymakla yükümlüdür!
Biz bunlara karşı mücadele vermekteyiz, bu yanlışları düzeltmeye çalışmaktayız. 1960 antlaşmaları ile vurgulanmış ve 20 yıl mücadeleden sonra BM Güvenlik Konseyi'nce de kabul edilmiş olan siyasi eşitlik, egemenlikteki haklarımız, Türk garantisinin devamı, iki kesimlilik gibi haklarla donanmış bir antlaşma için geliniz konuşalım diyoruz. Rum tarafı silahlarını yığıyor, milislerine silah cephane dağıtıyor. Yunanistan’a Kıbrıs'ta deniz ve hava üsleri veriyor, Yunanistan'dan paralı üç-beş bin asker alıyor ve Klerides, ulusal davaları için zamanında verdikleri yeminleri hatırlatarak ‘Kıbrıs’ta ulusal davadan taviz yoktur: kafi zafere kadar siperlerde mücadeleye devam’ diyor. Biz. Rumların, uzlaşmadan yana olmadıklarını, bütün bu delillere rağmen, dünyaya yayamıyoruz. Çünkü, arada sırada da olsa, size pislik dolu mektubu yazmayı barışa hizmet addedenler bizi kan ve barut kokusuna susamış canavarlar, barıştan yana olmayan faşistler olarak takdim ederek. Rumun eline en güzel silahı veriyorlar.
Biz ‘Kıbrıs Davası’nın bir Türklük davası olduğuna inanıyoruz. Enosis'i engellemek için benim neslim 45 yıldır her şeyini ortaya koyarak mücadele etmektedir. Dava, kendimizi kurtarma davası olsaydı Kıbrıs çoktan boşalır ve Rum da hedefine ulaşmış olurdu. Biz Rum’un ‘ulusal dava’ dediği Kıbrıs’ı Rumlaştırıp Akdeniz'de ikinci bir Yunan Cumhuriyeti kurma davasının karşısında kolonize edilmemek, Kıbrıs'ı, Türkiye’ye karşı silahlandırılmış bir ada haline getirmemek için kendi ulusal davamızı savunuyoruz. Türkiye, bu davadan vazgeçmişse lütfen bize de haber veriniz. Çünkü pislik dolu mektubu size göndermiş olan arkadaşınız (!) böyle bir davanın varlığından ve verilen mücadeleden haberdar değildir herhalde!.. Ya siz, Sayın Ekmekçi?
Saygılarımla
Rauf R. DENKTAŞ
Cumhurbaşkanı."