Demokratçılık Oyunu...

Adama sormuşlar:
Cumhurbaşkanı olur musun? diye.
Olmam! demiş.
Neden?
Terfisi yok! yanıtını vermiş.
Süleyman Bey de Çankaya'da sıkılmaya başladı: bir yere yükselmesi olmayan yerde oturuyor. Hacı TÖ de sıkılmıştı da "Ne yapıp etsem de şu politikaya bir ucundan bir daha dalsam" diye düşünüp durmuştu ölümünden önce. Hoş, politikadan hiç ayrılmamıştı, hiç yansız olmamıştı. Süleyman Bey de öyle. Alışmış bir kez, bırakamaz politikayı, partizanlığı da. Kendi kendime düşünüyorum, ne işi vardı Ağa Ceylan'ın yatında, neyde? Yakışır mıydı? Aylar oldu, anlattılar da yazmadım o zaman. Ankara'da bir üniversitede, bir öğretim üyesinin hakkı yeniyor. Sonradan öğreniyor ki, etki çok yukarılardan gelmiştir. Bu öğretim üyesinin geleceği yere, Ağa Ceylan'ın ricası üzerine, Diyarbakır'dan biri atanıvermiştir!
Bugün 14 Mayıs, 45 yıl önce, çok partili yaşamda ilk kez özgür seçimlerle, iktidar el değiştirdi, 27 yıllık CHP iktidarı yıkıldı, yerine beş yıllık DP geçti. O gece, İstanbul'da gencecik bir üniversite öğrencisi, sabaha değin gözyaşlarını tutamıyor, ağlıyordu!
Demokrasi bu değil! diyordum.
14 Mayıs’ta, 45 yıl önce, demokrat olmadıklarını çok geçmeden öğrenecektim. "Demokrat Parti'nin devamıyız!” diye kurarak “Kırat"ı simge olarak alanların da demokrasiyle uzak yakın ilişkileri olmadığı görülecekti. Hacı TÖ demokrat biri miydi? Süleyman Bey'in bir ilişkisi var mı? Neden kişi kendine “baba" dedirtir, hiç usum almaz bunları...
Necdet Uğur'un Yapı Kredi Bankası Yayınları arasında çıkan “İsmet İnönü" yapıtını su gibi okudum. Ondan söz edeceğim. Ben bugün asıl, Tarih Vakfı Yayınları'nda çıkan Haldun Derin'in "Çankaya Özel Kalemini Anımsarken" adlı yapıtından söz etmek istiyorum. Yapıtı yayına Cemil Koçak hazırlamış. Kitabı, kitapçılarda bulamayanlar, Tarih Vakfı Ankara Temsilciliği'nde Ülkü Özen’den sorup satın alabilirler. Ülkü Özen, vakfın Ankara temsilcisi (Telefonu: 426 16 54).
Kitapta Süleyman Bey'in kardeşlerinin çıkarını korumak için, Haldun Derin ile Yüksek Denetleme Kurulu üyelerinin “ayaklarını kaydırma" olayı da var satır arasında. Kitabı okuyun, daha neler var neler?
Kitabın daha açar açmaz beni asıl ilgilendiren yanı, 1950'ye nasıl girildiğiydi. İnönü ile görüşen İngiliz tarihçi Toynbee, verdiği demeçte şöyle demişti:
Köylü ile kentli arasında büyük uçurum açmışsınız. Buluşabildiğim erkek ve kadınlar arasında Batılılığı özümsemeyi hazmedememiş tipler gördüm.
Toynbee, İnönü ile görüşmesi sırasında da Doğu’da demokrasinin olup olamayacağı noktasında kuşkusu bulunduğunu dile getirdi. Tereddüdünün nereden kaynaklandığını şöyle açıkladı: "Doğu’da iktidara gelen allem ediyor, kallem ediyor, bir daha gitmeye yanaşmıyordu." (S. 228)
Haldun Derin şöyle diyor:
İki yıl sonra, 14 Mayıs 1950 seçimlerini yaşayışımızın ardından, Toynbee'nin değerlendirmesini merakla bekleyecektim.
14 Mayıs seçimlerinden bir yıl önce, İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olarak İzmir'e gider, Yeni Asır gazetesi Demokrat Parti’nin organı gibidir. Zaten demokratlar iktidara gelince, Yeni Asır örtülü ödenekten payını alıp palazlanacaktır. Yeni Asır, İnönü aleyhine haberler yayımlar. İzmir’in "Recep Peker'e siyasi mezar olduğu" benzetmesi yapılarak, İnönü için de “tekin olmadığı” üstü kapalı çiziktirilmektedir. İnönü, duygusunu tenhada şöyle belirtir:
Garp Cephesi Kumandanı olarak girdiğim İzmir'de, şimdi benden pasaport soruyorlar.
Bursa'da İnönü’ye "yuha" çekileceğinin duyulması üzerine, şöyle konuşur:
Bütün ömrüm, ta okuldan beri, hep külhanbeylerle mücadele içinde geçmiştir. (S. 235)
6 Ağustos akşamı İzmir'de, İkiçeşmelik’te Çakır Mustafa'nın kahvesindedirler. Demokratların alabildiğine sömürdükleri bir konu, bir yurttaşça dile getirilir. Yurttaş sorar:
Amerika'da çiftlikleriniz varmış, ne dersiniz?
Bütün memleketin bilmesini istiyorum ki, Amerika'da ne benim ne de kardeşlerimin bir metre arazisi vardır. İsviçre’de bir frank param yoktur. Memleket dışında herhangi bir bankada, herhangi bir müessesede para olarak ve Türkiye dışında herhangi bir ülkede bir dönüm arazi varlığım mevcut değildir. (S. 237)
(İsmet Paşa'nın Cumhurbaşkanı olarak bu yanıtı ajans aracılığıyla tüm Türkiye’ye duyurulur. Gönül ister ki açıklamanın bir benzerini Tansu Çiller, Özer Uçuran, Süleyman, Şevket, Hacı Ali ile Yahya beyler de yapsınlar!)
Haldun Derin, Reşat Nuri Güntekin'in "Tanrıdağı” adlı bir oyunundan söz eder. Oyun, diktatörlüğün iyi başlayıp kötü bittiği görüşünü bir ölçüde işlemektedir. Oyunun kahramanı Kantemel, yaptırdığı seçimi sonradan geçersiz sayıp “prova" olarak niteler. Buradaki prova, “Serbest Fırka" olmalı. Serbest Fırka prova, Demokrat Parti oyunun kendisi...
12 Mart'la 12 Eylül gibi...