Taşlama ustası Hasan Çelebi, şu dizeleri düştü:
Bu güçtü gerçeği kim yadsıyorsa asidir,
Bizim demokrasimiz en büyük demokrasidir.
17 martı 18 marta bağlayan gecede, saat 02.00 de ekonomi doçenti Fikret Başkaya’nın. Cebeci’deki evinin kapısı çalındı. Kapıyı açtılar. Gelen iki sivil, polis olduklarını, Fikret Bey'i götürmeye geldiklerini söylediler.
İşkence, Hüsnü Göksel’in dediği gibi, ille de tırnak sökerek olmaz, bu da bir çeşit işkence işte!
Fikret Başkaya, giyinirken, sivil polislerden biri şöyle dedi:
Biz hep böyle gece gidiyoruz. Biz de isteyerek, severek gelmiyoruz, ama görev; bizi gönderiyorlar, biz de geliyoruz! Biz de severek yapmıyoruz bu işi, ama bize geç bir vakit, bu saatte gitmemizi söylediler!
“Paradigmanın İflası” kitabından dolayı kesinleşen yirmi aylık hapis cezasını çekmesi için, gece saat 02.00'de önce Ankara Emniyet Müdürlüğü'ne götürülen Fikret Başkaya, cuma sabahı da Ulucanlar'daki cezaevine kondu.
Hinthorozu Erdal Bey, yanında SHP Ankara belediye başkan adayı Korel Göymen, Ankara İl Başkanı Yılmaz Ateş le birlikte, geçen günlerde Cumhuriyete gelmişti. Konuştuk, söyleştik. Erdal Bey’in, DEP'lilerle, Hasan Mezarcı’nın dokunulmazlıklarının kaldırılması sırasında yazdığı karşıoy yazısı ilginçti. Erdal İnönü, şöyle diyordu:
İlke ve pratik açılardan bu dokunulmazlıkların kaldırılmasının yanlış olduğuna inanıyorum. İlke açısından: Her zaman savunageldiğim bir ilke, düşünce özgürlüğünün, demokrasinin ve daha genel olarak insan yaşamının temel bir niteliği olduğudur. Bu bakımdan zararlı fikirlerin de söylenmesinden korkulmamasını, zararlı fikirler söylenmeden, hangi fikirlerin doğru ve yararlı olduğunun anlaşılamayacağını, bu yapılmadan sağlıklı fikirlerin toplumca içtenlikle benimsenemeyeceğini her zaman ve fırsatta öne sürdüm.
Dokunulmazlıklarının kaldırılması önerilen milletvekillerinin bu fikirleri yanlıştır, zararlıdır, gerçeğe uymayan yorumlarla doludur, ama milletvekillerinin bu yanlış fikirleri söyleme olanağını ortadan kaldırırsak, bu fikirlerin yanlışlığını vatandaşlarımıza gönül rahatlığıyla kabul ettiremeyiz.
Pratik açıdan: Hepimizin ortak amacı olan vatanın bütünlüğünü koruma davasına bu dokunulmazlıkların kaçırılması nasıl katkı yapar? Yararları mı, zararları mı daha fazla olur? Hem kısa vadeli, hem uzun vadeli bütün olası etkileri düşündüğümde zararın, yarardan daha çok olacağını görüyorum
Mezarcı'nın birçok konuşması, başta büyük Atatürk olmak üzere Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranların temel fikirlerine ve amaçlarına, karşı bir anlayış içinde olduğunu gösteriyor. Böyle bir anlayış benim siyasal görüşlerime taban tabana zıttır. İnanıyorum ki. toplumumuzun büyük çoğunluğunun sağlıklı değerlendirmesiyle de çelişmektedir.
Bu fikirlerin yanlışlığını göstermek milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırmakla olmaz. Atatürk ve arkadaşlarının Türkiye'de gerçekleştirdikleri devrimlerin açtığı yolda yürüyen kuşakların yılmayan çabalan, bugün ülkemizde bütün kurum ve kurallarıyla işleyen bir çağdaş demokrasiyi hayata geçirmektedirler. Söyle bir demokrasinin temel niteliklerinden biri olan düşünce özgürlüğü, tamamıyla karşısında olduğumuz fikirlerin bile söylenmesine izin vermekle kendini gösterir. Bu nedenle Mezarcı’nın dile getirdiği ters fikirler yüzünden dokunulmazlığının kaldırılmasına karşıyım. (Milliyet 3.3.1994)
Erdal Bey'in karşıoy yazısını kulaklara küpe olsun diye yazdım. Mümtaz Soysal ile Cemalettin Gürbüz de, Erdal Bey doğrultusunda “karşıoy yazısı” yazmışlardı.
Sonra ne oldu? Altısı tutuklandı, Mezarcı’yla Sadak dışarıda kaldı. Hatip Dicle, Leyla Zana, Sırrı Sakık, Ahmet Türk, Orhan Doğan, Mahmut Almak cezaevine kondular. Demokrasinin ne denli güçlü olduğu ortaya çıktı.
Seçimlere şunun şurasında bir hafta kaldı. Seçimler, demokrasinin güvencesidir Demokrasi Partisi’nin -bana göre- yanlışı, seçimlere katılmamaktı. 1950’de Demokratlar iktidara gelince, her çeşit yanlışı yapmışlardı. Ezanı Arapçaya çevirmek. Halkevlerini kapatmak, CHP'nin varını yoğunu elinden almak, diktaya giden yolları açmak yaptıklarının birkaçıydı. O zaman, CHP Gençlik Kolları’nda görev almış gençler, İsmet Paşa’ya giderek:
-1964 seçimlerini boykot edelim, girmeyelim! dediler.
Paşa onları azarladı:
Haydi bakayım, dedi, doooğru seçime!
İnönü, 1954 te, 1950'de olduğundan daha az milletvekili çıkardı. O da devede kulak. Ancak, her seçimde demokrasi biraz daha yerleşiyordu. DP ektiğini biçti, ülkeyi 27 Mayıs Devrimi’ne götürdü.
27 Mart seçimlerinde ne olur? Bugün saat 11.00'de “Kanal D 'de, “KONDA" yöneticisi Tarhan Erdem’i izleyeceğim. Ona göre, Zülfü Livanelioğlu geriliyor. Bunu seziyordum. Zülfü’nün kalp krizi geçirdiğim duydum. Geçmiş olsun diyorum.
Tarhan Erdem’e göre: İzmir’de Yüksel Çakmur, Ankara'da Korel Göymen kazanır
Çankaya’da Doğan Taşdelen, Altındağ da Ali Rıza Koç'un kazanacakları gün gibi ortada. Sosyal demokrat olduklarını söyleyenler, bari sandıkta birleşebilseler.