Demokrasi: Analık, Babalıktır

Fedai takma adıyla şiirler söyleyen Mehmet Bağdaş, Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesinde otururdu. Kırk sekiz yaşında, sekiz çocuklu bir baba. Çocuklar için şöyle düşünürdü:
— Çorba tenceremiz haylice büyük, çaydanlık da epeyi su alır. Birer kaşık, birer bardak sofrada bulunmuş, fazlasından ne çıkar? Buncacık bir masraf için Allahın yarattığı kulları, evimize neden almayalım? Varsınlar çoğalsınlar. Onları yaratan rızkını da düşünür...
Eh, geceleri sevişmek de var! derken, çocuk sayısı sekizi buldu.
— Eyvaah, dedi Mehmet, bir kaşık, bir bardak almakla sorunları karşılamak olanaksız...
Didindi, uğraştı, bir türlü gereksinimleri karşılayamadı. Bir saflıkla, elinde avucunda olanları oğlu çıkageldi. Baba sevindi, torunlarından bilgi vücutça da çöktü. Kaçmaktan başka yol bulamıyordu usunca...
Şimdi, gurbette perişan dolaşıp duruyor...
Ancak çocukları, nereden bulmuşlarsa bulmuşlar, adresini öğrenmişlerdi. Bir gün büyük oğlu çıkageldi. Baba sevindi, torunlarından bilgi almak istedi. Oğlu şöyle dedi:
— Baba, gözün aydın, bir kızın oldu. Adı, Çilem kondu!
Gülse miydi, ağlasa mıydı? Kızı Çilem’e verecek bir şeyi yoktu. Oturdu, “Çilem'e Selam”ı yazdı. Şöyle:
“Duydum bizim eve misafir gelmiş / Hane katarına ulaşsın dursun / Yolda çok eylenmiş, hayli geç kalmış. / Kepaze hayata kol açsın dursun
Gıdasını alsın havayla suda / Doyursun karnını toz yuta yuta / Göz koymasın elma ile armuta / Hayal pilavıyla güreşsin dursun
İki günahkârın olsun kurbanı / Akıllıymış, iyi seçmiş zamanı / Anlaşılan geniş bulmuş meydanı / Çıplak ayaklarla dolaşsın dursun!
Fedai'yem eyi olur inşallah > Bir öğrense la ilahe illallah / Nazar değer sonra lâkin maşallah / Yokluk illetine bulaşsın dursun”
Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı boyunca, “Çilem”i, Çilem'in babası Mehmet Bağdaş'ı düşündüm durdum...
Necati Yıldırım, İzmirli ozanlardan. “Gökyüzü Çiçeği” kitabını yollarken adres olarak P.K. 63 Basmane, İzmir adresini vermiş. Kitabına da “İnce bir ova gibi işlenerek yazılan “Ankara Notları” için Mustafa Ekmekçi’ye saygıyla” diye yazmış. İlk şiiri 1965'de Varlık dergisinde çıkmış. O yıldan beri yazıyor. “Çocuklar da Büyür” başlıklı şiiri şöyle:
“Okula giden çocuklar / Yeni fışkıran ince fidan /Hepsi de gül tomurcuğu / Ekmek, peynir, süt gibi / Hem macun hem oyun / Hem sevgi ister.
Okula giden çocuklar / Kedere, korkuya, geceye karşı / Sevgi için, ışık için / Gün gelir hepsi de büyür.”
Necati Yıldırım'ın “Ekmek Getirsem Eve” şiirini de aktarayım:
-Sabah uyanınca babam / Evden gitmeden önce / Tozunu siler faytonun / Atları doyurur / Ve okşar güzelce.
Büyüsem / Ekmek getirsem eve / Bey amcalar, hanım teyzeler için / Canım gibi sevdiğim atlar / Yine kırbaç yer mi babamdan / Böyle yorgun döner mi?”
***
İsmet Paşa bizde demokrasinin babası gibidir. Gazeteci olarak Paşa'yla ilk karşılaşmamız şöyle oldu:
Ankara'da Karanfil Sokaktaki CHP Genel Merkezi'ne gitmiştim: Gazeteden “Toplantı dağılmışsa, bak sor bakalım ne görüşmüşler?” demişlerdi. Toplantı odasına daldım! Meğer toplantı bitmemiş, çalışıyorlar. Paşa, başını kaldırdı:
— Kim bu kapkara çocuk? dedi.
Bozulmuştum. Yanında oturanlardan biri, belki Kemal Satır'dı. Paşa'nın kulağına yüksek sesle:
— Gazeteci Paşam. Vatan gazetesinden Mustafa Ekmekçi
— Yaaa, öyle mi?
Gülümseyen gözlerle bakıyordu. Toplantıya, böyle paldır küldür girişimi de hoşgörüyle karşılamış gibiydi. Çıktım. Onlar çalışmayı sürdürdüler...
Ondan sonra, yaşamı boyunca Paşa'yı izleyecektim...
Siyasal Partiler Yasası, yayımlanıp yürürlüğe girdi. Demokrasinin vazgeçilmez öğesi olan, siyasal partilerin kuruluşunu gözleyeceğiz.
Mustafa Kemal, demokrasi ilkelerinin niteliklerini anlatırken şöyle der. (Bazı sözcükleri ben Türkçeleştirdim).
“Demokrasi esas itibariyle siyasal içeriklidir. Demokrasi, bir sosyal yardım veya bir iktisadi kuruluş sistemi değildir. Demokrasi, maddi reraf meselesi değildir. Böyle bir görüş, vatandaşları siyasal özgürlük gereksinimini uyutmayı amaçlar.
Bizim bildiğimiz, demokrasi siyasaldır, onun amacı, ulusun yönetenler üzerindeki denetimi sayesinde, siyasal özgürlüğü sağlamaktır.
Demokrasinin birinci özelliğiyle ortak, esas itibariyle ikinci bir özelliği daha vardır. O da şudur: demokrasi düşünseldir. Bir kafa sorunudur. Herhalde bir mide sorunu değildir. Hükümet ilkesi de bir adalet, sevgisini ve ahlak düşüncesini gerektirir.
Demokrasi memleket aşkıdır, aynı zamanda babalık ve analıktır.
Demokrasi, gerçekte bireyseldir, bu nitelik, vatandaşın egemenliğe, insan sıfatıyla katılmasıyla olur…
En sonunda demokrasi, eşitliktir. Bu nitelik, demokrasinin bireysel olması niteliğinin zorunlu bir sonucudur. Kuşkusuz bütün bireyler aynı siyasal hakları haiz olmalıdırlar. Demokrasinin bu bireysel ve eşitlikçi niteliklerinden, genel ve eşit oy ilkesi çıkar.” (1029).