Dangalaklık!

İzmit'te yaşayan Oralp Basım çok öfkeliydi. Annesi Mesude Hanım’ın domuz çiftliği yüzünden onun da başına gelmedik kalmamıştı. Şöyle diyordu Oralp Basım:
"Aziz Nesin, ‘Bizim balkımız aptallaştırılmıştır, hayvansal protein alamadığı için domuz yemelidir’ deyince kıyamet koptu. Aslında, ona en çok ‘domuz eti yiyin’ deyince kızdılar. Gülmece, yazının en zor, en çok beyin gücü isteyen dalıdır. Beyazperdede bir tek Charlie Chaplin çıkmıştır, başka da yoktur. Dünyada da en önlerde olan Aziz Nesin’e ne oldu da, böyle canından çok sevdiği halka kızdı? Bu mantık şeytanı, söz ustası 77 yaşında, ne gibi bir mesaj vermek istiyor? (95 kitabından sonra) bütün eleştirel zekâsı yönünden karşısında pek durulamayan ünlü yazar us, mantık ölçüleri içinde Atatürk'ü de eleştirir, bulabilirse Tanrıyı da eleştirir. Ama kimi taşkafalar 'hainler' gibi yalanlarla, çamur atarak değil, çağdaş usun süzgecinden geçirerek, Sezar’ın hakkını Sezar’a, Ata’nın hakkını Ata'ya vererek yapar. Zaten eleştiri yapamayan kafa insan kafası değildir. Ben bir Kemalist olduğum halde, (zaten tutunacak başka hangi dal var) Aziz Nesin in eleştirilerinde kızacak bir şey görmedim. Dünya yazınının sayılı beyinlerinden biri olan yazar, bizim yıllardır çok büyük bir öykü gibi anlattığımız, İngiliz Kralı Edward’a, Ata'nın verdiği yemekte Türk garsonun yemeği yanlışlıkta dökmesini 'Ben bu millete her şeyi öğrettim, uşaklığı öğretemedim' demesi üzerine Aziz Nesin de haklı olarak, 'Ondan Önce Türk ulusu yok muydu ve hiçbir şey bilmiyor muydu?' diyor. Haklı bir eleştiri.
Atatürk bizim için Tanrısal bir insan, mazlum ulusların güneşidir. Hepsi onu örnek almıştır. Kuşkusuz 20. yy.'nin de en büyüğüdür. Bir ara Nesin Vakfı’nda, bana bu garson olayını anlattı, daha sonra da:
Atatürk, çok çok önemlidir! diyerek, onun 'Gençliğe Söylev'ini duvara astı. Hepimiz, bazen umutsuzluğa düşer, ağzımıza geleni söyleriz. Bu vatan bizim değil mi, yereriz de, överiz de. Aziz Nesin, gerçeği yüreklice dile getirdiği için, öbürleri de korkudan bunları açıkça söyleyemediklerinden, ona kızmaktadırlar.
İstatistik denen bir şey var; bir ulus pis midir, temiz midir nasıl anlarsınız? Önce, onun harcadığı sabun miktarına bakılır. Dünya ortalamasından çok düşükse pistir. Çünkü, temizlenmek için sabun kullanılır. Aynı şey zekâ için de geçerli; Türkiye'de adam başına düşen et miktarı, bir karganın bir günde yediğinden azsa (20 gram), ekmek, buğday tüketimi korkunç boyutlarda olursa (dünyada en yüksek) o ülkenin insanlarının zekâsı hakkında bir fikir verir. Aziz Nesin haklı çıkar; haklıdır!
Yalnız bunu biraz geç söylemiştir. Biz,1985'te Ekmekçi'yle birlikte domuz yüzünden ağır bir yobaz saldırısı altındayken söyleseydi çok daha mutlu olacaktık!
Avusturya’da Türk işçi çocuklarını özürlerle birlikte aynı sınıfa vermişler. Gel de Nazım’ın şiirini anımsama:
'Telgrafın tellerinde serçeler/Telgraftan habersiz biçareler/Bakar kör ettiniz milletimi/Yağlı urganlara gelesiceler"
Evet, ulus bakar kör olmuştur. Suudi Arabistan'da 1600 Türk hacı öldü, Öldürüldü, bir kuruş tazminat alamadık! Üstelik, kuşaklarındaki 'milyarlarca' döviz de alçakça soyuldu. Sonra da 'Allah verdi, Allah aldı!' deriz. Araplar da, 'Onlar orada ölmeselerdi, hepsi birden başka bir yerde aynı anda öleceklerdi!' dediler
Gelelim, hakkında en çok yalan söylenilen hayvana: Hala, Türkiye'de ‘domuz eti yenir mi yenmez mi' tartışması var. 'Yenmez!' diyen, okumuş bilgisizler de çok. Korkudan seslerini çıkaramayanlar, ortacılar da ayrı.
İnsan olan şöyle bir dünyaya bakar en ileri gelişmiş uluslardan tutun da, ormanda yaşayan ilkel kabilelere dek, hepsi domuzu yiyorlar. Neden? Çünkü en ucuz et en ucu2 hayvansal protein.
Yüzde yetmişi el yemeyen toplumda ne beyinsel ne de fiziksel gelişme dur. Başka ulusların yetiştirdiği sporcuları alıp, üzerine de milyonlarca dolar yetiştirme tazminat verip, başkalarının şeyiyle gerdeğe gireriz! Yetersiz, bilgisiz, vicdansız yöneticiler, politikacılar bu daya hâlâ gözlerini kapamaktadırlar. Kimi ilkokul bitirmiş 'hocalar' bile fetvalarında, ‘Domuz eti, zor durumda yenebilir' diyorlar. Yüzde 70 et yemeyen toplum da 'zor durumda' demektir.
Türk toplumunda hayvansal protein açığı yüzünden korkunç bir çöküntü ve gerileme var. Kısa ya da uzun dönemde çocuklarda ve büyüklerde ölümle sonuçlanan birçok sayrılığın (hastalığın) nedeni buna bağlıdır. Bu bir toplu kıyımdır. Bu kıyıma 'dur!' demeyenler, insanlara pahalı etin seçeneğini veremeyenler, hangi görevde olurlarsa olsunlar, toplu kıyımdan suçludurlar ve yargılanmaları gerekir. Şimdi olmasa bile, tarih odan, kendi halklarını protein açlığına mahkum ettikleri için, gelecek kuşakların da genetik gelişmesini bozduklarından dolayı acımasızca suçlayacaktır. Çok değil, 20-30-50 yıl sonraki kuşaklar, bizim şimdiki dangalaklığımıza çok gülecekler, bize çok sayacaklardır..."
Bir eczacı olan, kendi kendini yetiştirmiş Türk aydını Oralp Basım'ın mektubu uzundu, özetledim; şöyle bitiyor mektubu Oralp Basım'ın:
"Oscar Wilde'ın dediği gibi, İnsanlar arasında kederden başka hiçbir şey eşit değil!' Ben asıl. Aziz Nesin'in bizim toplumla ilgili görüşlerini değil; o, sokaklarda samba yapan, harikulade dans eden, çikolata renkli, beyaz yürekli cesur Brezilyalılar için ne düşündüğünü çok merak ediyorum..."