Daha Neler Oldu?

18 aralıkta çıkan “Bir seçim böyle geçti...” başlıklı “Ankara Notları” ile ilgili olarak, Üniversitelerarası Kurul Başkanı Prof. Cem’i Demiroğlu, bir açıklama gönderdi. Açıklama şöyle:
“Cumhuriyet Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne,
Gazetenizin 16.13.1981 tarihli sayısında Mustafa Ekmekçi tarafından “bir seçim böyle geçti” başlıklı yazıda Üniversitelerarası Kurul çalışmaları hakkında kamuoyuna yanlış aksettirilen bazı bilgiler gördüğüm için aşağıdaki açıklamayı yapmak zorunda kaldım.
1)YÖK'e Üniversitelerarası Kurulca seçilen öğretim üyeleri sorunu seçimden evvel tartışmaya açılmış ve bu konuda kurulumuzca alınan karara göre emekli olduktan sonra tekrar yüksek öğretim kuramlarında görev almış öğretim üyelerinin aday olabilecekleri karara bağlandıktan sonra seçimlere geçilmiştir.
2)Sayın Prof. Doğramacı’ya atfedilen olaylar hakkında ise, Kurul salonuna geldiğim sırada kendileri henüz gelmemişlerdi. Salonda bulunduğum sürece (10.15—13) Prof. Doğramacı riyaset makamının hemen yanında oturmasına rağmen yazınızda bahsettiğiniz olayları görmedim.
3)Üniversitelerarası Kurulun 1974'ten beri üyesi bulunmaktayım. Bugüne kadar basına açık bir toplantı yapıldığını hatırlamıyorum.
Saygılarımla.
Prof. Dr. Cem’i Demiroğlu üniversitelerarası Kurul Başkanı”
Bu, “Ankara Notları”nda, hükümette değişiklik çalışmalarından, son günlerde yitirdiklerimizden söz etmek İstiyordum. Örneğin Cemal Tural'dan, Muammer Uygur'dan...
Doktor Niyazi Tunga, Muammer Uygur’un cenazesinde bulunmak için hasta hasta İstanbul’dan geldi. Şiar Yalçın’la Hamdi Konur, Hacıbayram'daki törene yetişemedik, Karşıyaka mezarlığına gittik. Mezarlık yolu çamurlar içindeydi, ayakkabılarımız çamur içinde kaldı. Çoğunun paçalarda çamurlara bulanmıştı. Cenazeye, Fransız Kültür Merkezinden ilgililer de gelmişlerdi. Onlar da çamura belendiler. Mezarlıklar daha bakımlı olabilir, yolları onarılabilir, diye düşündüm...
Cemal Tural, bir süreden beri hastaydı. “Geçmiş olsun” demek için aradım Tural’ı. Zaman zaman konuşurduk. Aradığımda kırmaz, açıklamak istemediği bir konu olursa, “bu konuda konuşmak istemiyorum” derdi.
Dürüsttü, disiplini seviyordu. Orduda ağaç sevgisini aşılayanların başında geliyordu. Konya’da, Meram’da bir “Tural ormanı” vardır. Üreticiliği aşılamaya çalıştı.
1970’li yıllardan birinde, bir gün Şevket Süreyya Aydemir’le buluşturulmuş, ondan çok hoşlanmıştı. Atatürk'ü konuşmuşlardı ikisi de dürüsttü, ikisi de Atatürk'ü seviyordu. Şevket Süreyya Atatürk’ü araştırmış, incelemişti...
O toplantıda bulunan ev sahibine bir gün Cemal Tural:
— Ben okuyorum, biliyor musunuz? demişti.
Emekli olduktan sonra yalnız kalmış gibiydi. “İnsanlar yalnızdır!” dedi. Köşesine çekilmiş, içine dönmüştü:
— Tekrar orduya dönebilsem, su hissettiklerimle birşeyler yapabilsem.. demişti.
Emekli olduktan sonra, politikaya atılması, küçük bir partinin başına geçmesi yanlıştı. Genelkurmay Başkanlığı sırasında İlhamı Soysal’ın dövülmesi olayı geniş yankılar yapmıştı. Ama, İlhami'nin sitem ettiğini bile duymadım ..
Dürüst olmak, disiplini sevmek güzel şeyler. Ama yaşamda bu yetmiyor, iyi yetişmek, eğitilmek de gerekiyor. Tabii, daha çok gençleri iyi yetiştirmek. Ağaç yaşken eğilir de ondan.
Doğan Avcıoğlu’nun “Türkiye’nin düzeni”ni, Kara Kuvvetleri Komutanıyken okumuştu, 1967’de.
İnce çelebi bir yüreği vardı. Gerçekten efendiydi. Bir gün Genelkurmay Başkanıyken, Muhafız Alayı bahçesinde, arkasında kalmış bir bayana dönerek:
— Kusura bakmayın, size arkamı döndüm, dedi.
Yazının başında verdiğim. Üniversitelerarası Kurul Başkanının açıklamasına fazla bir diyeceğim yok. Açıklamayı da, basın özgürlüğünün bir parçası sayarım.
Ancak, olayların içyüzünü, perde arkasını araştırmak, gazetecinin görevidir. Bu anlayışı benimsediğimiz zaman, sorunların çözümü kolaylaşır.
4 aralık cuma günkü, Üniversitelerarası Kurul toplantısında daha neler oldu? Onu kurcalayayım, dedim. Daha önce değindiğim gibi. Türkan Hanım ile arkadaşları toplantıya geç girmişlerdi. Salona girdiklerinde, Bursa Üniversitesi Rektörü Nihat Balkır, Türkân Hanım’ın yanına gelerek.
— Türkân Hanım, New York Times'de çıkan demeci düzeltmeniz gerek, dedi. Anlattı.
Türkân Hanım’ın yüzü sapsarıydı. Üzülmüştü. Kulislerde, Türkân Akyol hakkında soruşturma açıldığı söylentileri yayılmıştı. Nihat Balkır da, onu söylemişti. Bir arkadaşı, onu teselli etti:
— Türkân Hanım, bu bir oyundur! dedi. Hakkında herhangi bir soruşturma açılmadığını Türkân Hanım, Rektörlüğe dönüşte öğrenecektir.
Prof. Cem’i Demiroğlu, açıklamasında, “yazınızda bahsettiğiniz olayları görmedim” diyor. Görmediğine, tanıklık ediyor!. Yazıda geçenlere sormak gereğini de duymuyor...