Dağdaki Tavşana Tava Kurulmaz

Nazif Arslan, ağır bir hastalık geçirmişti. Uğrayıp, bir “geçmiş olsun” diyememiştim. Evine uğrayıp, bir süre söyleştim. Nazif Arslan Sivas eski milletvekili.
Hacettepe Hastanesinde yatan Samim Kocagöz'e gittim, “geçmiş olsun”a, Cumhuriyet’te, Samim Kocagöz'ün ameliyat olduğuna ilişkin bir haber çıkmıştı. Henüz olmamış, ertelene ertelene ameliyatı bugüne kalmış. Samim Kocagöz de yata yata bıkmış...
Biz konuşurken, dışarıdan bir haber geldi, Samim bey'e:
— Alt katta yatan bir hasta, sizi ziyaret etmek istiyor: Gelebilir mi? diye sordular. Samim Kocagöz, yatağında doğrulmuştu:
— Tabii, buyursun, dedi.
Yirmi beş yaşlarında bir genç, bisikletli sandalyede oturuyor, genç bir bayan sandalyeyi yürütüyordu. Gencin ayakları kesilmişti, sandalyesinde öyle oturuyordu. Genç elinde iki gül tutuyordu. Şöyle dedi:
— Efendim, sizi rahatsız ettim; burada yattığınızı öğrendim de, bir ziyaret edeyim dedim…
Güller vazoya kondu. Kesilmiş ayaklarına bakmamaya çalışıyordum. O anlattı: Bir trafik kazası geçirmiş, felç olmuş, Hacettepe’de öğrenciymiş o yıllar. Şimdi bacakları kesilmiş, sandalyede oturabilir olmuş... Sandalyesinde ikide bir, genç bayan mendille terini siliyordu. Samim Kocagöz, tanıştırdı:
— Cumhuriyet Gazetesi’nden Mustafa Ekmekçi.
Gencin adı Özcan Ensari’ydi. Samim Kocagöz ameliyatını, derdini unutmuş: gençteki yaşam çabası hepimizi duygulandırmıştı…
— Sizinle tanıştığımı duyunca, annem çok sevinecek dedi.
— Benim de saygılarımı söyleyin…
Az sonra, izin istedi Özcan Ensari, Samim Kocagöz'e:
— Sizi fazla rahatsız etmeyeyim; dedi. Samim Kocagöz'ün eşi Sevinç Kocagöz onları kapıya dek uğurladı…
***
Mücap Ofluoğlu, 1945'lerden günümüze dek yazdığı şiirlerini “Fotoğraftaki Çocuk” adıyla yayınladı. Karacan Yayınları'nda çıkan yapıtta, annesi için yazdığı “Dilek” başlıklı şiir şöyle:
“Mutlu günler gelecek anne / mutlu günler özlediğin / gönlünce rahatsın / yaşadığından emin.
Bu topluluk bir topluluk anne / kadını kadın erkeği erkek / çocukları çocuk çocuk.
Sözleri sohbetleri memleket / gözlerinde yağmur yaşları / İstanbul geceleri Lacivert.
Söz verin kırlangıç kuşları / çok uzaklara uçmadan önce / mutlu günler gelecek deyin / siz dönmeden güz gelmeden önce..”
★★★
Mustafa Kemal, özel söyleşilerinde sık sık annesinden söz eder. Anaların önemini anlatır. TDK Başkanı Şerafettin Turan bir gün:
— Ekmekçi, sen sık sık anadan söz edersin ya, Atatürk de öyle, demiş, onun analardan söz eden bir özel söyleşisini okumuştu.
Atatürk kadına, toplumda öyle önem vermişti. Yazık ki, bu büyük devrimi anlaşılamadı yeterince. Toplumda göstermelik olarak kaldı. O, kadını hep ön plana, gerçek yerine çıkarmaya çalışmıştı. Bunun kavrandığını sanmıyorum. Bir kaç örnek vereyim: Sabiha Sertel anlaşılabildi mi?.. Yurt dışında öldü. Halide Edip Adıvar anlaşılabildi mi? Halide Edip, 1950-80 ortalarında, Demokrat Partiden ayrılmıştı. Demokratlar, ayrılışını umursamamışlar:
— Bırak şu mandacıyı, demişlerdi.
Bir özel söyleşi sırasında, buna değinen Halide Edip, kızmış, şöyle demişti:
— Mustafa Kemal mektup yazdı, Anadoluya çağırdı. Gittim, onbaşı oldum. Düşüncelerimi sordu, söyledim. O zaman o kadar düşünebiliyordum.
İlyas Seçkin, Ankara’ya gelip döndü, İlyas Seçkin eski Bakanlardan, yolda karşılaşmıştık. Oturup, bir kahve içimi konuştuk. Söz, yeni partilerin kurulmasından açıldı, İlyas Seçkin’in anası şöyle dermiş:
— Dağdaki tavşana tava kurulmaz, git tavşanı vur gel; tavayı ocağa öyle koyayım..
İlyas Seçkin’in anası, satır arasında ne güzel anlatmış..