Cumhuriyet Kamyonları!

Yarından sonraki cumartesi, çok önemli bir tüze adamının, Cumhuriyetin ünlü Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un 51. ölüm yıldönümü (d. 1892, ö.21 Aralık 1943).

Mahmut Esat, bir Kuvayı Milliyecidir. 31 yaşında adalet bakanı olmuş; öyle gezici vaizlikten, tecimerlikten ; filan gelmiş biri değil. Avrupa’da tüze (hukuk) doktorası yaparken, Yunanlılar İzmir’e girince, öğrenimini yarım bırakıp bir kaçak gemiyle Ege’ye çıkar. Kuşadası’nda hemşerileriyle buluşur, Kuvayı Milliye çeteleriyle birlikte savaşa katılır, çarpışır. Meclis açılınca İzmir mebusu olarak Ankara’ya gelir, önce “iktisat bakanı” olur; I. İzmir İktisat Kongresi’ni düzenler. Ama en önemli görevi 1924-1930 dönemi adalet bakanlığıdır. Tüze devrimlerini yapar. Savcılara “Cumhuriyet” sanını veren odur.

Şimdilerde, cumhuriyet savcılarına baskılar yapılmaktadır. Son olarak, Mehmet Ağar soruşturmasını inceleyen Cumhuriyet Savcısı Nihat Arttıran’ın bu yetkisi elinden alındı, eski gezici vaiz, 10.12.1996 günlü bir genelgeyle bu yetkilerin o yerin cumhuriyet başsavcısına verildiğini bildirdi. Kimi savcılar, yargıçlar takılıyorlar:

Cumhuriyet savcıları görev yapamıyorsa üzülmeyin, “cumhuriyet kamyonları” var! diyorlardı.

Espri bir yana, ben Türkiye’deki tüm cumhuriyet savcılarının adlarına, sanlarına yakışır biçimde görev yapacaklarına inanıyorum!

Mahmut Esat, 1927’de Bozkurt-Lotus davasında Türk tezini savunmak üzere, Hollanda’nın Lahey kentine, Adalet Divanı’na gider. Bozkurt-Lotus davası özetle şöyle; Bozkurt adlı bir Türk gemisiyle Lotus adlı Fransız gemisi, 2 Ağustos 1926 gecesi Çanakkale açıklarında, Midilli’nin 5-6 mil açığında çarpışırlar. Fransız Lotus gemisi, Türk gemisi Bozkurt’u biçer. 8 Türk denizcisi ölür. Bozkurt’tan kurtulanlar vardır.

Fransız gemisi, hiçbir şey olmamış gibi, İstanbul’a gelir, Karaköy Limanı’na demirler. Fransızlar şuna güvenmektedirler: Kapitülasyonlar vardır, gerçi Lozan Barışı kabul edilmiş, kapitülasyonlar kalkmıştır. Mustafa Kemal’in, İsmet Paşa’nın, Mahmut Esat’ın girişimleri, çabalarıyla kapitülasyonlar tarihe karışmıştır. Ama öyle bir alışkanlıkları var ya, “Türk yargıcı bir şey yapamaz bize!” diye düşünmektedirler. Ancak, kazın ayağı öyle değildir. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı. Mahmut Esat’ın da yüreklendirmesiyle, Fransız Kaptan Desmond (AnaBritannica’da Desmond, kimi kaynaklarda Demonş diye geçer) ile Türk kaptan Hasan Bey’i mahkemeye verip tutuklatır; “Deniz kazasıdır, ama çarpma olmuştur, sekiz kişinin ölümüne neden olunmuştur” diye. Fransa başta olmak üzere, tüm Avrupa ayağa kalkar:

Vaaay, biz Lozan’ı kabul ettik, kapitülasyonları kaldırdık, yargı erki verdik; bak işte bize karşı kullanmaya başladılar; açık denizde olan bir olay nedeniyle bizim kaptanımızı tutukluyorlar! demektedirler. Olay İsmet Paşa’ya, Mustafa Kemal’e dek uzanır. İkisi de sıkıntıya düşerler. Mahmut Esat’ı çağırırlar:

Buna bir çözüm bul, derler. Fransız kaptanı tutukladık ama, doğru mu yapıyoruz burda acaba?

Mahmut Esat ısrarlıdır, şöyle karşılık verir.

Biz Lozan ‘da kapitülasyonları kaldırdık. Cumhuriyet savcısı bir işlem yapmıştır. Bunun arkasında duracağız. Geri adım atamayız. Tüzeye (hukuka) aykırı bir yön de yoktur yaptığımızda; sekiz Türk denizcisi ölmüştür. Türk yargısının hakkını savunmak zorundayız. Siz, bu işi sulandıracaksanız, ben yokum!

Mustafa Kemal’in de, İsmet Paşa’nın da Mahmut Esat’ı kırmaları olasılığı yoktur. Onun kimliğini de yakın dan biliyorlar. Bunun üzerine, Mahmut Esat, birazda Mustafa Kemal’i rahatlatmak için:

Sıkıntıya düşmeyelim, der, Lahey Adalet Divanı’na biz başvuralım. Konuyu oraya götürelim, orası uluslararası bir mahkemedir, aleyhimize de karar verse, buna uyarız. Bu bizi incitmez. Ama, biz savcıya, yargıca karışır, “bunu bırakın” dersek, biz devlet olamayız. Konuyu biz götürelim, ben adalet bakanı olarak, Lahey’e gidip Türk tezini savunacağım. Biz burada haklıyız. Eğer tezimiz kabul edilmezse, istifa edeceğim, Avrupa’da kalacağım, Türkiye’ye dönmeyeceğim!

Mustafa Kemal’le İsmet Paşa:

Siz senin ulusunu nasıl sevdiğim biliyoruz. Git, haklarımızı savun, davayı yitirsen de Türkiye’ye geleceksin, öyle şey olmaz! diye yüreklendirirler.

Mahmut Esat, Lahey’e birkaç uzmanla gider, ama Fransızlar ünlü anayasacılarla, uluslararası tüze adamlarıyla gelmişlerdir. “Divan” a çıkarken, tarafların “formüla” denileri bir formül üzerinde anlaşmaları gerekmektedir. Fransızlar bunu şöyle düzenlerler:

“Kaptan Desmond’un tutuklanması olayında, Türkiye uluslararası tüzeye uygun davranmış mıdır?”

Mahmut Esat, “Formüla’yı şöyle değiştirelim” der, önerir:

“Demons olayında, Türk yargıcı uluslararası hukuka aykırı hareket etmiş midir?” Bu, benimsenir.

Mahmut Esat, bununla saptama (ispat) yükünü karşıya yükleme ustalığını göstermiştir. Sonunda, davadan başarı ile çıkar. Başkanın oyu ile Türk tezi çoğunlukla benimsenir. Türk yargısı o olayda aklanır...

Mahmut Esat Bozkurt için, yarın saat 14.00’te Ankara Adliyesi Konferans Salonu’nda bir toplantı düzenleniyor. Burada Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Ramazan Aslan. CHP Grup Başkanvekili Önder Sav, savunman Atilla Elmas konuşacaklar.

***

21 aralık cumartesi günü, saat 14.00-17.00 arasında. Bayındır Sokak 23/6’da İlhan İlhan Kitabevi’nde, okurlara kitaplarımı imzalayacağım. (İlhan İlhan’ın telefonu: 433 14 22. faks: 432 56 86)