Cumhuriyet Çocukları...

Taşlama ustası Mustafa Eşref, şu dörtlüğü düştü:
"Sözünün eri adam, Her ne dediyse oldu, / Özal gidecek dedi, ne yani gitmedi mi? / 500 gün verin bana, dertler bitecek dedi / 600'e varmadan dertleri bitmedi mi?"
7 şubat günlü Cumhuriyet'te. "Yücel Kanpolat’la Söyleşi"nin sonuna, şunları yazmıştım:
"Oruç ayı gelince, din sömürüsü de başlar, din tecimi de. Politikacılar ‘iftar’lar verirler. Gitmem hiçbirine. Süleyman Bey de Çankaya’da 'iftar'lara başladı, milletvekilleriyle konuşuyor. Oruç tutmayanlar da oruçlu gibi gözükürler böyle zamanlarda. Süleyman Bey'in hem laiklikten söz edip hem de politikacı olarak 'iftar’lar vermeye ne hakkı var? Bir de sorar dururlar, ‘Süleyman Bey değişti mi?' diye. Kolay mı öyle değişmek?
Politikacı iftar veremez, yemek verir, orada içki de içilir.”
Süleyman Bey iftar verir de öbürleri durur mu? Onlar da verdiler Hüsamettin Cindoruk, Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, doğum yeri Sinop’ta “Arap hâkimin oğlu" diye tanınan Necmettin Erbakan... Daha daha kimler?
Mesut Yılmaz'dan bana da geldi çağrı. Sheraton Oteli’nde, 14 şubat salı akşamı "iftar" verecekti, katılamazsam, bildirecektim. 13 şubat günü, Mesut Yılmaz'a şu faksı çektim:
" 14.2.1995 akşamı vereceğiniz iftarla ilgili çağrınıza teşekkür ederım. Politikacıların iftar vermelerine ilke olarak karşı olduğum için, katılamayacağıma üzgünüm. Bir başka akşam yemeğinde buluşmak üzere, saygılarımı sunarım."
Çankaya'ya yerleşeli, dertlerinin bittiğini sanan Süleyman Bey'e en güzel dersi kendi uğraş arkadaşları, mühendisler verdi. Süleyman Bey, Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği’nin (TMMOB) Başkanı Yavuz Önen ile tüm yönetim kurulu üyelerini, 18 şubat cumartesi akşamı (dün) için "iftar”a çağırıyordu. Mektuplar herkesin adına ayrı ayrı yollanmıştı. 3 Şubat 1995 Cuma günü toplanan TMMOB Yönetim Kurulu, Çankaya'dan, Süleyman Bey'den gelen "iftar" çağrısını görüştü. İftara gidilecek miydi gidilmeyecek miydi? Gidilmeyecekti!
TMMOB'nin 22 üyeden oluşan yönetim kurulu, ülkenin içinde bulunduğu koşullarda laikliğin giderek yara almakta olduğunu göz önünde tutmuş, bu kararı almıştı. Şimdi bu kararı Çankaya’ya bildirmek kalıyordu. TMMOB Başkanı mimar Yavuz Önen, Süleyman Bey’in genel yazmanı, 12 Eylül öncesinin Enerji Bakanlığı Müşteşarı Necdet Seçkinöz’e kararı anlattı. Seçkinöz:
Olmaz efendim, Sayın Cumhurbaşkanı’nın çağrısına gelmemek olmaz. Bu bir geleneksel yemektir, adı "iftar”dır, lütfen, arkadaşlarınıza söyleyin, kararı bir daha gözden geçirin.. falan dedi. Bunun üzerine 16 şubat perşembe günü toplanan TMMOB Yürütme Kurulu, yönetim kurulunun aldığı kararı değiştiremeyeceğini belirledi. İftara katılmayacaklardı. TMMOB'nin yürütme kurulu şöyleydi:
Mimarlar Odası'ndan (Başkan) Yavuz Önen, Makina Mühendisleri Odası'ndan (2. Başkan) Hasan Akalın, Maden Mühendisleri Odası’ndan (Genel Yazman) Alpaslan Ertürk, TMMOB Yürütme Kurulu üyeleri: Kimya Mühendisleri Odası'ndan İhsan Karababa, Jeoloji Mühendisleri Odası ‘ndan Mehmet Yüksel Barkurt, Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası’ndan Reşat Ünal
"İşte, cumhuriyet çocukları" dedim içimden.
Meclis'in çarşamba günkü birleşiminde, öğleden sonra, milletvekillerinin yeni çalışma saatleri düzenleniyor, ona ilişkin konuşmalar yapılıyordu. Önerinin aslı, gerçekte, "iftar" saatlerinde, Meclis’in çalışmamasını getiriyordu.
SHP Uşak Milletvekili Ural Köklü, Meclis'in çalışması ile ilgili önergenin lehinde söz almıştı. Başkan, ANAP'lı Mustafa Kalemli. Saat 17.00'yi biraz geçiyor olmalıydı. SHP'li Ural Köklü, kürsüde konuşurken, önündeki su bardağından birkaç yudum su içti. Sen misin birkaç yudum su içen? Süleyman Bey iftar verir de onlar durur mu? (Konuşmaları izliyorum tutanaklardan).
Ural Köklü (devamla):
Önergenin amacı, Meclis’in daha uzun müddetli çalışabilmesini sağlamaktır.
Görüyorsunuz ki, bu önerge hakkında çıkıp konuşan arkadaşlarımız, her şeyden önce "Laiklik adı altında, köktendinsizlik yapmayın" diyorlar. Bakın, memlekette en büyük tehlike, işte "Laiklik dayatmacasıyla milleti bölüyorsunuz" diyorlar. Bu sözlerin hepsi de yanlıştır ve memleketin, gerçekten bölünmesine çanak tutacak olan ilkeler bu anlamda elden kaçmaktadır.
Elaattin Elmas (ANAP, İstanbul):
Onun için mi su içtin?
Ural Köklü (devamla):
Ben şunu söyleyeyim. Evet, bu toplumun...
Bahattin Elçi (Bayburt, RP):
Su iç su!
Ural Köklü (devamla):
Ben su içerim; oruç tutan insanlara da sonuna kadar saygılıyım ve oruç tutan insanlar da...
Selahattin Karademir (Kahramanmaraş, DYP):
Yaptığın, saygısızlık.
Ural Köklü (devamla):
Oruç tutanlar ile oruç tutmayanlar arasında, oruç tutanlar ile oruç tutmayanlar diye bir ayırım yaparsan, bu Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nın ilkelerini hiçe saymış olursunuz. Allah’a karşı yapacağım ibadetin sorumlusu benim. Sen ibadet yapıyorsan, sen oruç tutuyorsan, sevabını sen kazanıyorsun: ama ben şunu söylemek istiyorum: Bu memlekette şimdiye kadar uygulanmayan çifte standart başlamıştır. Tütün tarlalarında vatandaşımızın, köylümüzün, işçimizin, anamızın, babamızın ve bizlerin 20 saat çalışıp da oruç tuttuğu yaz günlerini biliyoruz. Lütfen beyler, dikkat edelim, söylemek istediğim konuya dikkat edelim. Orucu gerekçe göstererek çalışma saatlerimizi değiştirmek isteyen önergemizin, samimi niyetli olanlarının yanında, samimi olmayan niyetler de vardır. Onun için biz her şeyden önce, bu ipin ucunu kaçırırsak, Türkiye Cumhuriyeti'nin, her şeyden önce, ilkesi olan laiklik ilkesini elden kaçırırsak, resmi yaşantımızı, devletin işleyiş tarzını dini vecibelere dayandırmaya kalkarsak, biz bu ipin ucunu tutamayız, kaçırırız.
İsmail Sancak (İstanbul, ANAP):
Laikliğe zarar veriyorsun, zarar.
Ömer Ekinci (Ankara, RP):
Paspas oldunuz, paspas!
Ural Köklü (devamla):
Bağırmayın, sakin olun. Madem ki oruç tutuyorsunuz, saygılı olun lütfen... Ben konuşacağım, ben milletvekiliyim. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bir milletvekiliyim, elbette beni dinleyeceksiniz.
Elaattin Elmas (İstanbul, ANAP):
Sen bir bardak su daha iç, aklın başına gelsin.
Ural Köklü (devamla):
Evet içerim. Görüyorsunuz, su içene tahammülünüz olmuyor. Olur mu, olur mu? Buyurun içiyorum. (RP sıralarından "İç, iç" sesleri; RP, ANAP, MHP sıralanndan alkışlar)...