Çingene Kızının Sakızı...

«Ankara Notları”nda, birkaç kez Ferda Güley’in adı geçmişti; telefonlar geliyordu:
- Partiyi Ferda Bey mi kuruyor?..
- Bilmiyorum, nerden çıkardınız?...
- Sen adından söz ediyorsun ya. herkes partiyi onun kuracağını sanıyor.
- Ferda Bey parti kuracak diye yazmadım ki.
- Olsun, satır arasından öyle anlıyorlar...
Ferda Bey’in adını bir süre yazamadım doğrusu. Yıllardan beri tanırım, sayar, severim. Dürüst kalmış politikacılarımızdandır. Parlamentoda aşağı yukarı çeyrek yüzyıl bulunmuş, hâlâ kira evinde oturur...
Ferda Bey'le zaman zaman, çoğu telefonla, görüştüğümüz olur. Bu görüşmeler, söyleşiler bencillikten uzak, güzel şeyler üzerinedir. Bir arkadaşı, Ferda Bey'in defterine şöyle bir not düşmüş:
- Büyük insanları acı koç, küçük insanları hiç yapar.
Söz asıl kimin bilmiyorum, belki Oscar Wilde'nin. Ferda Bey aktarmıştı; o yazar şöyle dermiş:
- Tanıdıklarım içinde en akıllısı terzimdir; çünkü, insanların değişeceğini düşünerek her seferinde ölçülerini alır.
Önemli olanı insanların iyiye doğru gelişmeleri, değişmeleri...
Köprülerin altından çooook sular geçti, yılların kavgaları, kırgınlıkları bile unutuluyor. Daha önce kavgalı olanları görüyorsunuz, şimdi can ciğer kuzu sarması; barış gibisi var mı?..
Demokrasi ile barış, tavukla yumurta gibi. Biri, öbürü olmadan gerçekleşemez...
Bizlere, yani gazetecilere, yazarlara da bu konuda görevler düştüğünü düşünürüm. Kişilerle, kişiliklerle uğraşmanın demokrasiye de, barışa da hiçbir yarar getirmeyeceğini bilirim. Bir Erdal İnönü çıktı, tutucular kaç koldan saldırıya başladılar. Yıpratacaklar, ocutacaklar (üzecekler) çekip gidince de:
- İyi korkuttuk, diyecekler...
İsmet Paşa, Sadi Kocaş’a, 12 Mart’tan sonra Öğütler verirken şöyle der:
- …Sonra bir noktayı daha gözden kaçırma. Bugün benim yanımda, bana en yakın olan İnsanlar var ya. bunlardan bir kısmı 15-16 yıl önce «Ben İsmet Paşa ile ......... e  bile gitmem diyecek kadar İsmet Paşa düşmanı partizan kişilerdi. Ama yıllar geçti, partime girdiler. Görev aldılar. Hatta kabinemde bakanlık yaptılar. Bu, politikanın anlaşılması güç bir gerçeğidir. Bu bir hayat tecrübesidir. Üzülme diyemem, ama göreceksin, bir gün sen de aynı adamların, senin dostluğunu kazanmak için gayret sarfettiklerine şahit olacaksın. Ama politikada bazı şeyleri unutacak ve affetmesini bileceksin... fakat bir şartla, politikadan çekilmemek, siyasi gücünü kaybetmemek şartı ile, ayrılıp giden adamı kimse aramaz. Hayatlarında hiç düşme dönemi yaşamayanlar, ikbalin değerini bilemezler.
İşte bu yüzden her zaman derim ki, «ahlâk ve fazilet erbabı da, ahlâksızlar kadar aktif ve medeni cesaret sahibi olmadıkça, ahlâksızları ve ahlâksızlığı önlemek mümkün değildir.» Böyle olunca, sen de ömrün boyunca hücuma uğrayacaksın, senden yana olanlar söylenenlere inanmayacak, ama en azdan susacaklardır. Tabii bu durumda olan yalnız sen değilsin. Bir sürü İnsan var senin durumunda olan, senin gibi düşünen, öyle ise neden yalnız bana ve sadece birkaç kişiye saldırıyorlar durmadan? diyeceksin. neden olacak?... Korkuyorlar da ondan...
Şunu unutma, işe yaramayan adam kötü bile olsa kimse sataşmaz. Mücadele eden insan ise, ağzı ile kuş tutsa kurtulamaz bn cins hücumlardan» (Sadi Kocaş. «12 Mart Anıları» s: 556- 557).
Halkımız, demokrasinin tadını almıştır. Halk arasında güzel bir söz var:
- Herkes sakız çiğner ama. çingene kızı tadını çıkarır.»