Cenaze SHP'den Çıktı!

Torbalı Belediye Başkanı Ertan Ünver, söyleşimizde, sosyal demokrat üç partinin birleşme koşullarını anlatıyor. Sürdürüyor konuşmasını; son sözlerini yineliyor:
-... Bir evrensel barış söylemi, bugün ne sosyalistlerin elindedir ciddi olarak, ne de kapitalistlerin. Yalnızca sosyal demokratların. Bir taraf sabıkalı değil ama, adı sabıkalıya çıkmış, -ki o sosyalist blok-, "Sosyalist Blok" dedikleri, az önce söylediğim gibi, "Sovyet Bloku"; o sistem. Ama, sosyalistler sabıkalı blokları yıkıldı, "işte, ne oldular belli!" falan diye küçümseniyor. Kapitalizm belli! ABD'nin 1993 ödemeler dengesi açığı 256 milyar dolar. Yani, ne oluyor, kapitalizm ne yapıyor? Bir Japonya var biraz, geri kalan yerler hep aynı. Yani, kapitalizmin önkoşulu olan üretim katsayısını geometrik düzeyde artırma bir tek Japonya'da var. Amerika Japonya'ya yalvarıyor: "Aman, sen biraz ithalatım artır da, ihracatını biraz kıs da ödemeler dengesindeki fazlan kapansın!" Oysa, 256 milyar doların 94 milyar dolan Japonya’da yalnız fazlalık olarak. Şimdi, bu koşulun önüne önemli bir -belki de ilk başta soyut görünecek- konumu çıkarmak zorundayız. Sosyal demokratlar bunu çıkarmak zorunda. Aslında soyut da değil. Dünyada 5.8 milyar insan var. Bu, 5.8 milyar insanı kaç milyon insan yönetiyor? ABD'nin başındaki, devletlerin başındaki... Parlamentolara bak, topla, 100 milyon parlamenter dünyada yoktur. (Diktatör rejimler dahil.) Bakan, talan filan meselesi çıktı mı 50 bin tane yoktur. Yirmi bin tane anca vardır, bakan, işte intelijans örgütler vs. 20 bin tanedir; topla 2 bin tane "ileri giden" böyle, devlet adamı, onun sekreteryası vs. vardır. Topla, elli tane adam çıkar sonunda, işte o da tek dünya kaldı, "kapitalist dünya"nın önde geleni. Topla ABD’de, biraz güçlü olan yerlerde, beş tane adam kalır, onun başında en büyük zirvede Clinton oturuyor. Ama, onun arkasında Kennedy’yi öldüren Kontrgerilla! P-2 Locası; örgütlenmemiş, ama onları da seçen. Az önce o yüz milyondan, tee Clinton'a geldiğimiz çizgiyi belirleyen bir yeraltı ekonomi ve siyasa dünyası var.
Şimdi sosyal demokratlar kalkıp da Meclis te Kontrgerilla arayacaklarına, halkla diyalog kurabilecekleri veya dünya halklarına mesaj verebilecekleri bir öze, içeriğe gitmedikten sonra, birleşseler ne olur, birleşmeseler ne olur? Yüzde 48 oy alıp da, iktidara gelseler ne olur, gelmeseler ne olur? Bu anayasayı değiştirseler ne olur, değiştirmeseler ne olur? Benim derdim bu, söylediğim bu! Yoksa, birleştik sosyal demokratlar, seçildik geldik, çıkardık 315 tane milletvekili: anayasayı nasıl değiştireceğimizin planı yok elimizde! Dolu dolu mevcut değil. Haydi o soyut bir kavram, yaptık diyelim. Geçti! Efendim, bizim şu anda döviz politikamız belli değil. Biz, Özalcı ANAP politikalarının peşinde mi gideceğiz, Margaret Thatcher’cı, Friedmancı politikaların peşinden mi gideceğiz? Yoksa bizim bir döviz politikamız mı var? Bırak, onu da geçtik, Merkez Bankası Başkanı adayımız kim, belli değil. Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarımız kim, belli değil!
Sosyal demokratları söylüyorsunuz?
Evet Üç parti birleşti varsayıyorum. Bunlar belli değil. Birleşse, bu kez içeride kafalar çok olacak. Hemen Murat Bey "Ben çokbaşlılığı sevmem!", "Diyalogdan yanayım ama, çokbaşlılık!" Partiler birleştiği zaman bu kez "poliçokbaşlılık" olacak. "Poli" biliyorsunuz Latince bir sözcük, "çokçokbaşlılık" olacak üç parti birleşince. Neden? Özle, mantıkla, mesajla, ciddi oluşumlarla, projelerle uğraşılmıyor. Herkesin ağzında bu son zamanda bir "proje" lafı var. Hamam yapan projecibaşı oluyor. Şengül Hamamı'nı yapan projecibaşı oluyor. Lafla oluyor! Oysa, sosyal demokrasinin bir projeye gereksinimi var. Kendi projesi yok sosyal demokrasinin! Bu bir kadroyla olur. Kadrosu yok sosyal demokrasinin. Yani, bu işin mantığında bunlar var. Bu mantık ortaya çıkarsa, o mantığı kimin götüreceğini. SHP'nin tabanı ve Türkiye halkının tabanı çok iyi biliyor.
Öyle aptal maptal da değildir Türkiye halkı. Ben hiç kabul etmiyorum. Dünya halkı ne kadar aptalsa ya da bizim meridyenlerimiz üzerindeki hava sıcaklığında, şu topoğrafyada insanlar ne kadar aptalsa, Türkiye'nin halkı da o kadar aptaldır. Ne biraz fazla aptaldır, ne biraz az aptaldır. Yunan halkı ne kadar aptalsa örneğin, İtalyan halkı, Portekiz halkı.. Türkiye halkı da, biraz daha ileri gittik mi, İran, Pakistan geliyor; tam tersine ben Türkiye halkının onlardan biraz daha az aptal olduğuna inanıyorum. Çünkü; yaptığı tercihlerden belli. Nerden belli? 1991, 20 Ekim seçiminden belli.
Nasıl?
Şöyle: Yüzde 21 biz aldık, yüzde 11 de -yaklaşık söylüyorum rakamları- DSP aldı, yüzde 32 oy aldık. Soruyorum: "Yüzde 32 oy alacak ne mesaj verdi sosyal demokrasi, iki parti tarafından Türkiye'ye?" O halde, bu halk aptal, oy verdi! Hayır, tam tersine. "Sosyal demokratlar Meclis’e girerlerse denge sağlarlar, dürüsttürler, doğrudurlar, darbeye karşı direnirler, demokrasiyi savunurlar!" dedi halk. Türkiye halkı aslında, bu denli öngörüsü güçlü bir halk. Sonra; “İSKİ”ler, "Miski”ler çıktı, parti paniğe kapıldı. Olur mu öyle şey? İçi dolu olan sosyal demokrasi, üç kuruşluk bir ....nin yarattığı İSKİ bunalımı içinde erir mi? Hayır, erimez, içi vardır, doludur onun içi. Biri, 65 yaşından sonra sapıtıyor, bir sürü olaya alet ediliyor, senin SHP'ye cenaze çıkarmak düşüyor. Oysa, yıldırım başka yere düştü. Ama, SHP’den cenaze çıkıyor!