Çankaya’nın Şişmanı Kim?

SHP’lilerin çıkardıkları bir masa takvimi, Keçiören Belediyesinin baş çalışanının başını derde soktu. Masalara konan takvimin yaprağında “Çankaya’nın şişmanı, işçilerin düşmanı” yazıyordu. Altında da "Zonguldak atasözü” denmişti. SHP'den çıkarıldığı bildirilen bu takvimi dağıttıkları ileri sürülerek Keçiören Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Yurtsever, Zabıta Müdürü emekli Yüzbaşı Nedim Doğan, Komiser Yılmaz Yalçın, Komiser Yardımcısı Aziz Özger, Zabıta Mamurları Şenol Özhan ile Muhsin Alkan, Ankara Valisi’nin buyruğuyla açığa alındılar. 12 ocak günü bir gece de Ankara emniyetinde sabahlatılan Keçiören Belediyesi çalışanları, DGM’ye de çıkarıldılar. DGM Savcısı, bu arada Keçiören Belediye Başkanı Hamza Kırmızı’yı çağırıp bilgisine başvurdu. Savcı sordu:
Yahu Başkan ne yapmış sizinkiler böyle?
Ne yapmışlar efendim?
Çankaya'nın şişmanı, işçilerin düşmanı... diye yazan takvimi dağıtmışlar...
Eee, ne olmuş?
Daha ne olsun? Sayın Cumhurbaşkanı'nı küçük düşürmüşler!
Bence öyle değil, diye karşılık vermiş Hamza Kırmızı, Çankaya'nın şişmanı burada, Sayın Özal değildir!
Kimdir?
Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'dir efendim! Doğan Taşdelen tombulcadır. Geçenlerde birkaç işçinin işine son verilmiş. Belki onu kastediyorlardı efendim. Neden olmasın?
Savcı, Hamza Kırmızı'ya dik dik bakmış! “Benimle dalga mı geçiyorsun sen?" gibisinden. Çankaya’da kaç şişman var?
Sonunda DGM “görevsizlik” kararı verir, ama Keçiören çalışanları açığa alındıkları için üçte iki aylık almayı sürdürürler. Keçiören'de ne olacağını şimdi herkes merakla bekliyor. Anlaşılan bu işin sonu da Danıştay'da bitecek. Bir yandan da Asliye Ceza’da mı yargılanacaklar ne?
Hacı TÖ, savaştan yana diye “savaşa hayır" demek de suç sayılır mı oldu ne? Oysa savaş Hacı TÖ'yü dünyada yerinde tutamaz. Kaya Toperi, “savaşa hayır” diyenlere “Saddam’ın yağdanlıkları" mı demiş? "Savaşa hayır" demek, barıştan yana olmak, görevdir.
Sağlık Bakanlığı, sağınları (doktorları), hemşireleri bu kış kıyamette, Güneydoğu’ya gönderiyor. Hacı SÖ’nün başında bulunduğu "Papatya”ların "sağlık kervanı" nerede? TV'de seyrede seyrede bıktığımız çalışmalarını şimdi de Güneydoğu'da gösterseler ya.
Kimileyin Kenan Beyi arıyor gözlerim; konuşmalarını da özlemiş miyim ne? Duymadığım dedikoduları, onun açıklamalarından öğrenirdim. Hacı TÖ de onun gibi konuşsa bazı gerçekleri öğrenme olanağı bulsak. Örneğin:
Semra Hanım’ın Ahmet’le Efe'yi Amerika'ya götürüp bırakıp döndüğü doğru değildir. TV’de görünmediğine bakıp söylentilere inanmayın. Ahmet de Efe de Amerika'da değil Türkiye'deler. Semra Hanım da Çankaya’nın "halk gününde" görünmek için dönmedi. Efe de savaşa gidecektir!
Çankaya'nın sözcüsü, Büyükelçi Kaya Toperi, açıklayıp söylentileri yalanlayabilir. Neler söyleniyor neler? Elin ağzı torba değil ki büzesin. Kimi okullarda da öğretmenlere sıkı sıkı anlatıldı:
Sakın savaşa hayır demeyin!
Kamuoyu araştırmalarında da ortaya çıktı ki Türk halkı yüzde 90’a varan çoğunlukla savaşa girmek istemiyor. TÖRT(Turgut Özal Radyo-Televizyonu) baştan beri savaş çığırtkanlığı yapıyor. SHP’li bir grup milletvekilinin TRT Genel Müdürüne yaptıkları "protesto ziyareti’ni TÖRT nasıl da tek yanlı saptırarak yayımladı. Basın kuruluşları içinde bir Çağdaş Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu yayımladığı açıklamayla Kerim Aydın Erdem yönetimini ağır biçimde kınadı, istifalarını istedi Gazetecilerin, yazarların işi televizyonlara çıkıp boy göstermek değildir. Çankaya'nın çağrılarında görünmek hiç değildir. Basının da yayın kuruluşlarının da aksaklıklarını, yanlışlarını düzeltmek, biz gazetecilere, basın kuruluşlarına düşmektedir. Çankaya'ya ANAP’lıların oylarıyla tırmanan Hacı TÖ'nün, kimi yazarları çağırıp ayrım gözetmeye hakkı da yetkisi de yoktur. Oradan indirilip, demokratik yollarla indirilip, Side’ye çekildiği zaman istediğiyle görüşür istemediğiyle görüşmez. Çankaya'da danışmanlık görevi yapanlar, yalnız “yağdanlık”la mı uğraşırlar? Bunları anlatmalıdırlar...
Cuma günü öğleye doğru Hinthorozu Erdal Bey kimi yazarları, gazetelerin Ankara temsilcilerini SHP’ye çağırıp dertleşti. Cumhuriyet’ten Cüneyt Arcayürek, Ahmet Tan, üçümüz vardık. Emin Çölaşan da Çankaya’ya çağrılmayanlardandı. Aramızda Çankaya'ya çağrılmış, gitmiş olanlar da vardı. Onlardan kiminden şöyle bir öneri geldi:
Efendim, güzel şeyler söylüyorsunuz. Bunları Çankaya'ya çıkıp Turgut Beye de anlatsanıza...
Milliyetten Derya Sazak sordu, şöyle dedi:
Efendim, şimdi "Nereye gidiyoruz?" vatandaşın kaygısı bu değil mi? Bu sorunun muhatabı da Çankaya! "Nereye gidiyoruz?" sorusunu son defa Özal'a gidip sorabilirsiniz.
Peki konuşacağız; çıkacağız, diyeceğiz ki: “Sayın Özal'a gittik, bize cevap vermedi. Hiçbir şey öğrenmedik!" diyeceğiz. Sayın Özal çıkacak diyecek ki: "Konuştuk, politikamı açıklıkla, seçiklikle dinledikleri zaman benimsediler. Ama size bunu söyleyemezler. Çünkü onlar muhalefet partisidir, Vatandaşlarım bize güvenmeye devam etsinler!” O zaman ben ne diyeceğim? Ne faydası var? Ne Sayın Özal'ın kararını değiştirebileceğiz, ne de bir yarar sağlayabileceğiz...
Hinthorozu, umutsuz görünüyordu kimi gazetecilerin önerileri karşısında:
Yani siz daha umutlusunuz. Teşekkür ederim, memnun oldum! yanıtını verdi.
Hinthorozu, Çankaya'ya değil halka gidip ona anlatmak istiyordu...