Çankaya'da Kürt Sorunu...

Birleşik Sosyalist Parti (BSP) Genel Başkanı Prof. Sadun Aren'in, Çankaya’da Süleyman Bey’le görüşmesinden sonra, izlenimlerini merak ediyordum:
Ben olumlu izlenimler aldım, Cumhurbaşkanı'nın tutumu ile ilgili olarak...
Evet. (Ben tanıdığım Süleyman Bey’in yasak savdığını düşünüyordum!)
O zaten şöyle yapıyor konuşmaları: Kendisi bir şey söylemiyor. Diyor ki: “Memleketin makro sorunları hakkında partinizin görüşlerini dinleyeceğim.” Zaman zaman not alıyor söylenenleri. Ondan sonra da, işte çay ikram ediliyor. Çıkıp gidiliyor. Ordan da, basın bürosunda konuşmalarınız hakkında bilgi veriyorsunuz. Herkes öyle yaptı, ben de öyle yaptım. Fakat oldukça rahat göründü.
Ben tabii, bütün meseleler üzerinde konuşmaktansa, “iç barış" üzerindeki görüşlerimizi, işte Kürt sorununu, bu Terörle Mücadele Yasası’nın 8. maddesini söyledim. Esas itibanyla şu doğrultuda: Bunlar, Kürtler, Kürt sorunu, bir bölücülük nedeni olmaktan çıkmıştır. Yani, böyle bir manzara görünmüyor. Bu bakımdan, işte “Eğer TMY’nin 8. maddesini kaldınrsak memleket bölünür, tehlikeler uyandınr” filan gibi görüşler geçersizdir. Bu madde kaldırılırsa, bugün söylenenlerden fazla bir şey söylenecek değildir. Bu madde kadük olmuştur. Çünkü bu madde, “Bölücülük yapılamaz” diyor. Yani, bunun anlamı nedir? “Türkiye bölünmeye müsait bir ülkedir, onun için bu yapılamaz!” demek istiyor. Çünkü, böyle müsait bir şey değilse, zaten böyle bir şey söylenmez.
Evet!
Ben bunu Anayasa Mahkemesi'nde söylemiştim. Bu münasebetle değii de, işte partiler, TC'nin toprakları üzerinde dil, din, ırk farklarına dayanan azınlıklar bulunduğunu öne süremezler, diye bir madde, var ya, partileri ondan kapatıyorlar zaten. Yani, vardır da “söylemeyin" diyor madde. Diyor ki, “Gaile olur ilerde”, “Uyuyan yılanı uyandırmamak" gibi. "Hırsıza yol göstermeme" gibi laflar vardır ya hani?
Nasıl?
Hırsıza yol gösterme, pencereden girme! filan derler ya (gülüşmeler). “Bunları fazla söylemeyin, tehlikeli olur sonra!” Ben Anayasa Mahkemesi'nde sözlü savunma da yaptım, o zaman demiştim ki: “Bunun gerekçesi budur: “Bir gaile çıkmasın”dır. “İşte o gaile çıkmıştır” dedim. Adamlar dağlarda, konuşuyorlar. Kürt sorunu, silahlı silahsız savunulur filan bir hale gelmiştir. Bu arada, vaaay “Türkiye'de Kürt vardır, yoktur" demeyi cezalandırmak anlamsız kaçmaktadır. İşte siz Yüksek Mahkeme olarak “Kadük olmuştur bu madde” diyebilirsiniz. Yani, geçerliliği kalmayan bir maddedir.
Şimdi bu, “bölücülük” için de söz konusu. Ben şöyle düşünüyorum: Türkiye, yani Kürt halkı daha nekadar kışkırtılsın? Yani, içerden, dışardan Kürt halkı yeterince kışkırtılıyor, ayaklanmıyor! Yani bu açık; ayaklanmıyor! Bu kadar kışkırtıldığı halde ayaklanmıyor! Eee, şimdi “Yok ayaklanır!" diye, bir sürü baskı altına almanın, bölücülüğü yasaklamanın filan bir anlamı yok. Bu yasakladığınız şey, zaten herkesin bildiği, söylediği, fiilen gözleriyle gördüğü bir durum. Yani, gereksiz bir şey yapılıyor. Hatta, bölücülüğü tahrik edici. Yani, Kürt halkından bu kadar da korkmak, asıl bölücülük filan olmaya başlıyor; gerçekten böyle ayrı ırkı, dili filan olabilir, bölünmeyebilirsin. Farklılıkların olur, bunu tanırsın. Bunları anlattım ben. Onun için, Terör Yasası’nın 8. maddesi filan kalkabilir. Demokrasinin gereği olarak kalkması gerekir. Fakat, demokrasinin gereğine o kadar saygısı olmayan insanlar, bölünmeye neden olur diye, sadece bu bakımdan karşı çıkarılara da bunu söyledim... Bunlara tepki göstermedi. “Efendim olmaz!” filan demedi. Yüzünün ifadesinde böyle bir şey olmadı. O bakımdan genel tavrını olumlu buldum. Tabii, “şeriat”tan, sendikal yasalardan söz ettim. Yargısız infazlar, faili meçhul cinayetler, hapishanelerdeki kötü işlemler, iç barışı bozucu şeylerdir. Ve bunların çaresi kesinlikle bulunmalıdır. İşkenceleri de söyledim. İranlıları iade ediyorlar, bazen yakalayıp...
Konuşmanızla ilgili haberleri ayrıntılı olarak, gazetelerde pek göremedim!
Basına söyledim, ama Kürt sorununu, bu incelikleri anlatmak zor olacağı için onlan söylemedim!
***
Kemal Sarıibrahimoğlu Ankara'da öldü. Kadirli'de Küçükçınar köyünde toprağa verildi. Sanibrahimoğlu’nun babası Yakup Ağa, 1923'te oğluna Mustafa Kemal adını vermiş. Sanibrahimoğlu, Yaşar Kemal'in ilkokuldan sınıf arkadaşıymış. Yaşar Kemal, “Benim adım da Mustafa Kemal” dedi, “doğumumu Yavuz Abadan buldu benim. 1923 doğumluyum. Adımı da Ali Saip Ursavaş koymuş. Cumhuriyete değin Mustafa Kemal adı koymak yasaktı" diye ekledi. (Ali Saip Ursavaş 1923 yılında milletvekili oldu.)
***
Yarın 1 Mayıs! İşçiye, emekçiye, emekten yana olanlara kutlu olsun!