Çalıyı Tepesinden Sürükleyenler…

Bush, Türkçede “çalı” anlamına geliyor. “Çalı" üstüne çok söz vardır bizde, “İte dalanmaktansa, çalıyı dolanmak yeğdir” gibi. Bir de “Çalıyı tepesinden sürüklemek” deyimi var; çalıyı tepesinden sürükleyenler, işi zora koşarlar. Çalıyı götürebilmek için tepesinden değil kökünden tutmak gerekir. Anam söylerdi:
Çalıyı tepesinden sürüme! diye.
George İbn-i Bush da Hacı TÖ’de sıcak savaştan yana mıdırlar ne? İkisinin de siyasal geleceklerini, bir sıcak savaş mı kurtarabilir uslarında? Hacı TÖ, çalının arkasına takılıyor...
Celal Başlangıç, Güneydoğudan güzel izlenimler yazdı. Diyarbakır muhabirimiz Ziya Aksoy’dan, zaman zaman ilginç haberler, izlenimler de alıyorum. Ziya Aksoy'un izlenimine göre Hacı TÖ'nün, Güneydoğuda askeri denetlemesi, Silopi’de yaptığı konuşma, kamuoyunda “Hacı TÖ, bizi kara savaşına sokacak” kanısı yaratmış. Halkta bir kuşku, bir bekleyiş başlamış. Gorbaçov, “Barış Planım" Türk yetkililere neden yollamadı? “Onlar nasıl olsa Amerika’dan alır; TÖ, George'a bir telefon eder öğrenir!" diye mi? Ne günlere kaldık!
Ziya Aksoy'da, gerçekte çoook haber var. Bir hafta önce, 15 şubat cuma günü, Diyarbakır'da, “Hekimevi”nde, çok önemli bir toplantı yapıldı. Sağlıkçıların katıldıkları bu toplantı, çok üst düzeydeydi; gizli tutuldu. Bu toplantıda, sağlıkçıların Doğu'ya, Güneydoğu’ya yollanmalarının gerekçesi de satır arasında açıklandı. Gerekçe şöyleydi: Sınırda, birkaç yüz bin (gerçek rakamı yazmıyorum) asker var; bunun arkasında lojistik sağlık desteğini sağlamak gerek; bunun için 3805 (gerçek rakam bu değil, çünkü çağrılıp da göreve gitmeyenler, geri dönderilenler var; rakam bunun altında) sağlıkçı göreve çağrıldı. Anlaşılan, sağlıkçılar, sınırdaki askerlerin sağlıkları gerekçesiyle oradaydılar.
Diyarbakır’daki toplantı saat 10.00'da başladı, 13.00'e dek sürdü. Öğleden sonra da saat 14.30'da başlayıp 17.00'de sona erdi. Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, toplantı ile ilgili olarak sürekli telefonla bilgi almaktaydı.
Toplantıda ilginç bir şey daha oldu; Doğu'ya yollanan sağlıkçıların orada ne kadar kalacakları, yani süre, hâlâ belirsizdi. Bu konuda cuma toplantısında, bir karar alındı. Sağınlar, bacılar, öbür sağlıkçılar, Doğu'da, Güneydoğuda iki ay süreyle kalacaklar, bunu da Bakan Halil Şıvgın, ertesi günü; cumartesi günü, açıklayacaktı TV'den. Bakan Şıvgın ise kararı açıklamadan Moskova'ya uçtu. Bakan, Moskova'dan 28 şubatta dönecekti. Karara göre sağlıkçıların, yerlerine 20 martta geri dönmeleri gerekiyor. Çünkü onlar Doğu’ya 20 ocakta geldiler.
Doğu'ya, Güneydoğu'ya yollamalarda 'kayırmalar' olduğunu yazmıştım, bu konuda küçük bir açıklama bile gelmedi. Kollamalardan yeni, somut örnekler veriyorum. İstanbul, Kartal Devlet Sayrıevi'nden gelen 14 bacıdan (hemşireden) 11'i başkasının yerine geldi. Kartal Devlet Sayrıevi 'Başhekimi' A.Y. açık açık, görevliye:
Filancanın yerine sen görevlendirildin. Doğu'ya sen gideceksin! demiş miydi? Kimin yerine kim gitti? (bacıların adlarının baş harflerini yazıyorum).
E.Ö. yerine F.K; YY. yerine O.K; S.D. yerine N.A. (“Savaşa Hayır” diyen N.A. değil, o daha lise öğrencisi); H.T yerine A.K.; B.Ş. yerine Z.Ö; S.1. yerine N.Y.; L.A, yerine G.Y.; M.A. yerine G.İ. (daha çok).
Kollamalar, sağınlar (doktorlar) arasında da var. “Ankara Notları”nda çıktı (7.2.1991) “Antalya Sağlık Müdürü bir bayan sağın; eşi de sağın, üsteden kocasının adı çizildi; onun yerine bir başkası yollandı, bu da iyi mi? Bu olay Hürriyetin Akdeniz nüshasında çıkmış mı ne?” diye yazmıştım. "Ankara Notları”nın çıkışından sonra Sağlık Müdürü Bayan, görevinden alındı.
Sağlık Bakanlığı’nın Diyarbakır Sayrıevi’nin bahçesinde kurduğu 'balon' sayrıevinin çöktüğünü yazmıştım. Emin Çölaşan da yazdı. Bu çadırda, iki iktisatçı görevlendirilmişti. Balon söndü diye, iktisatçılardan biri, adı Ü.K., Kızıldere’ye sürüldü.
Bölgede kan grubu araştırması başlatılıyor önümüzdeki hatta; gerekçe olarak da "Halkın yüzde 80'i kan grubunu bilmiyor" gösteriliyor. Bunun yanı sıra, “kan stokları" da araştırılıyor, stoklamaya hız veriliyor. Bu çalışmalar, sağlık personeli arasında kuşku yaratıyor. Şöyle söylentiler dolaşıyor
Son dakikada, Saddam'a, Türk sınırlarından bir tokat mı atılacak?
Bacılar arasında, çok sayıda Eskişehir'deki “Açık öğretim" üniversitesinden öğrenciler var. Bunlar yıllarını yitirmekle karşı karşıya kaldılar.
Birçoğu, 24 saatte görev yerlerine yollandıkları için sağlıkçılar arasında ciddi aile sorunlar çıkmaya başladı. Telefonlarda aile kavgaları oluyor:
Ben ne yapayım? Sen o borcu ödememiş miydin? Hiç aradığın da yok.
Geride bıraktıkları eşler de tedirginlik içindeydiler.
Önceki gün, Halkevlerinin kuruluşunun 59. yılı kutlandı Ankara'da. 59 yıl önce, İstanbul’da yapılan birinci kuruluş yıldönümüne katılan eğitimci Rauf İnan da toplantıdaydı. Ahmet Yıldız, Rauf İnan konuşmalar yaptılar. Daha sonra Tolga Çandar; Ruhi Su’dan, Kazak Abdal'dan türküler, taşlamalar söyledi. Çok alkışlandı. Seyrani'den (1807-1866) esinlenerek şu dörtlüğü çaldı, söyledi:
“Eyvah, fukarının beli büküldü, / Medet ticaretin gücüne kaldık / iyiler dünyadan göçtü çekildi, / Bizler zamanenin piçine kaldık!”