Cahit Eren’in Ölümü...

Cahit Eren’i son kez hesap uzmanlarının Büyük Ankara Oteli'ndeki kokteylinde görmüştüm. Böyle yerlerde, tanışanlar bir daha tanıştırılır.
Sayın Ekmekçi'yle tanışıyorsunuzdur tabii…
Tanımaz olur muyum? diye karşılık verdi Cahit Bey.
Son kez el sıkışmışız demek. Cahit Eren, birkaç gün sonra, Yenişehir Pazarı’nda, yarım kilo erik, yarım kilo kiraz alıp, arabasıyla evine gideceği sırada geçirdiği kalp krizi sonucu öldü.
Pazarı şöyle bir dolaşmış, eriğin, kirazın, domatesin ağu pahasına olduğunu görünce, içinden:
Haydi ben eve yarımşar kilo alabilirim. Yoksul vatandaş nasıl alır? Yarım kilo domates nereye yeter? diye geçirmiş, üzülmüş olmalıydı...
Yarım kilo erikle yarım kilo domatesi alıp arabaya bindi. Arabayı çalıştırdı. Kriz o sırada gelmişti. Düz yola sürse, birilerine çarpacak, ölümüne neden olacaktı. Arabayı kaldırıma çıkardı. Sayıştay'da çalışan Fevziye Hanım, oturduğu apartman dairesinden Cahit Bey'i gördü. Hızla aşağıya koştu...
Cahit Bey'in kızı Gülgün, eczacıydı. Babasını çok iyi tanımıştı. Belli ki, aldığı erikle kirazın iyi olup olmadığına bile bakmamıştı. Arabada kalan yarım kilo erik sararmış, kötü cinsindendi. Kirazlarınsa artık iyileri çıkmıştı, Cahit Bey'in aldığıysa, buruşuk buruşuktu. Cahit Bey:
Bu erikler sararmış, bu kiraz buruşmuş... demeyecek denli saygılıydı satıcıya da. Pazarın manavından da atmamış, herkesin alışveriş ettiği yerleri yeğlemişti. Gülgün, Sakarya Pasajı’ndaki manavdan almayı severdi. Orada kirazlar iri iriydi. Babasına bir gün söylemişti:
Baba, ben bu manavdan almayı seviyorum, oradan alalım...
Cahit Bey gülümsemiş:
Allah gönlüne göre versin kızım! Demiş.
Cahit Eren’in babası, Abdurrahman Bey, Kayseri’nin Pınarbaşı'nda Mal Müdürlüğü yapmıştı. Cahit Bey maliyeciliği belki babasından kaptı. İstanbul İktisat Fakültesini 1947’de bitirdi. Maliye Bakanlığı’nda müfettiş yardımcısı olarak göreve başladı. Orada müsteşarlığa değin yükseldi. 1978'de Sayıştay Başkanlığına seçildi. O zamanki Meclis Başkanı Cahit Karakaş'ın “nisap dolmamıştır” biçimindeki görüşleri uygulamaya koyması. Cahit Eren’in üç ay aylık alamamasına yol açtı .Tartışmalar sürdü gitti. Cahit Eren ilk kalp krizini haziran ayında geçirdi. Çok üzülmüştü. Ama, bir gün bir kokteylde, uzaktan Karakaş'ı görünce yanına gitti Konuştu. Haksızlığa uğradığı zaman da kin tutmayacak denli filozof yapılıydı. Cahit Eren bende hep gülümseyen bir adam izlenimi bırakmıştır.
Halktan gelmenin, yokluk görmenin özellikleri bunlar.
Cahit Eren’in cenazesi kaldırılmadan önce, Sayıştay önünde bir tören düzenlendi. Burada, Maliye Bakanlığı Müsteşarı Ertuğrul Kumcuoğlu bir konuşma yaptı. Sözlerinin sonunda şöyle dedi:
.. Sevgili üstadımız Cahit Eren, kamu hizmetlerini meslek edinmiş pek çoğumuz gibi, memuriyeti bir meslek bir misyon olmaktan öte bir hayat tarzı olarak benimsemiş bir kimse idi. İdeal bir kamu görevlisi olarak, bir yandan doğuştan sahip olduğu yetenekleri ve sonradan eğitim kurumlarında ve meslek içinde edindiği bilgi ve becerileri bedeni ve manevi gücünün elverdiği azami ölçüler içinde ülkesinin ve milletinin hizmetine sunarken: diğer yandan karşılığında devletin verebildiği kadarıyla iktifa etmesini bilmiş, işgal ettiği resmi makamların yüksekliği ne olursa olsun imkânları sınırlı bir toplumun, mütevazı bir hadimi (hizmetçisi) olma sanatında ustalaşmasını bilmiş bir bürokrat idi. Bugün 600 yıllık bir imparatorluğun yarısı Türkiye Cumhuriyeti’nin Yüce Sayıştay'ının Başkanı ve eski Maliye Müsteşarı pazardan dönerken filesi elinde ebediyetle kucaklaşmışsa, bu olgu üzerinde dikkatle ve önemle durulması gerekir diye düşünüyorum.
Ertuğrul Kumcuoğlu, onun ölümünden önce, arabasını kaldırıma çekişini de anımsattı, şöyle konuştu:
Ölümle burun buruna geldiğinde dahi, canının derdine düşmeyip, başkalarına zarar vermemek için önce arabasını kaldırıma çekip, durdurmayı düşünen karakter sağlamlığını, merhumun bir hayat görüşünün küçük bir ayrıntısı olarak zikretmeye değer buluyorum...
Kumcuoğlu, konuşmasına şöyle başlamıştı:
Bugün burada, sadece bir üst bürokratı, saydığımız bir büyüğümüzü, sevdiğimiz bir yakınımızı ebedi yolculuğuna uğurlamak için toplanmış değiliz. Bugün burada, ebedi yolculuğuna uğurladığımız kişi aynı zamanda belli bir tarih kesitinin, belli bir dünya görüşünün, belli bir yaşam tarzının ilginç ve seçkin temsilcilerinden biridir...
Cahit Eren’in yakınlarından edindiğim bilgiye göre, o yumuşak, gülümseyen yüzünün yanında, haksızlıkları bağışlamayan, sürekli dersler vermek isteyen bir yapısı da vardı incelikle tartışır konuşur, yanlışları vurgulaya vurgulaya söylemekten çekinmezdi. MC döneminde görevinden alınmış, odası kilitlenmişti. Eşine bir gün:
İstesem kilidi kırıp odama girebilirim. Ama, yapmam! demişti
Cahit Eren’in ölümü, kalanlara verdiği son ders oldu...