Büyükkarıştıran Köyünde....

Yazın Ayvalık'ta Alibey Adası'nda bir garsona sormuştum:
-İşler nasıl, iyi mi?
-Avaracı papaz dirileri gömer abi, diye karşılık verdi..
Bizim halkımız, yalnız bizim halkımız mı, dünyadaki toplumların tümü güzel şeyler söylemişlerdir. O sözler, bizim kuşaklarımıza değin geliyor, kalıyor işte.
İstanbul'a gelir gelmez, gazetenin mutfağına uğradım. Çalışan arkadaşlarımı gözledim. Yazı işlerine, “gazetenin mutfağı” denir. Kim bulmuş söylemişse güzel söylemiş. Dünyanın dört bir yanından gelen haberler, burada süzgeçten geçirilir, incelenir, yazılar gözden geçirilir, yayınlanacak duruma getirilir. Yazılarda, döneme göre, sakınca görülen yerler olursa bunlar çıkarılır. Pişecek duruma getirilir anlayacağınız.
Gazetelerin ilk provalarını görseniz, elinize almak istemezsiniz. Üzerinde iyice işlendikten sonra, gazete pırıl pırıl duruma getirilir. Pırıl pırıl dediğime de pek bakmayın, yine de kusurlar, eksiklikler olur. Bunlar üzerinde ertesi günü tartışılır. Daha güzel bir gazete çıkarmak için kollar sıvanır. İlerde, -gazetenin mutfağı- üzerinde yine durmak istiyorum, mutfakta çalışanları tanıtmak istiyorum..
İlhan Selçuk akşam arkadaşları ile buluşacakmış. Yaşar Kemal'le söyleşiyorlardı yanına vardığımda. Yaşar Kemal:
— Haydi Ekmekçi, bu akşam birlikte olalım. Nereye gideceksen götüreyim.
— Çınar Oteli’ne gideceğiz arkadaşım Deniz Som’la. Sabah erkenden Lüleburgaz'ın Büyük Karıştıran köyünde Trakya Şişe Cam Fabrikasının açılışını izleyeceğiz.
— Tamam. Ben sizi otele bırakır dönerim.
Çınar'da bir süre oturup konuştuk. Yıllar önce görüp, izlediği Köyceğiz ormanlarındaki yangını anlattı. Gözümüz açık dinliyorduk. O anlatıyordu:
— 50 kilometre boyunca, yanıyordu orman. Yangından yılanlar, ok gibi fırlayıp kaçıyorlardı. Kaplumbağalar kaçamıyorlardı...
Tavşanlar can havli ile fırlıyorlarmış, yangından dışarı. Bir hafta boyunca gözlemiş yangını. Bu Yaşar Kemal’in ilk büyük yazılarından biri olmalıydı. Antalya'da Orman Mühendisi Lütfü Büyükyıldırım'dan dinlemiştim. Yaşar Kemal'in oralara gelip orman yangınını izleyip yazdığını. Lütfü Büyükyıldırım bir süre önce öldü.
Sabah saat altıda kaldırılıp götürüldük Trakya’ya. Büyükkarıştıran köyüne, köyde iki açılış bir temel atma töreni vardı. Başbakan Bülend Ulusu, Sanayi Bakanı Şahap Kocatopçu, Eneji Bakanı Serbülent Bingöl gelmişlerdi. Devlet Başkanı Evren, Konsey üyeleri mesajlar göndermişlerdi açılışlara. İş Bankası Genel Müdürü Cahit Kocaömer, Yönetim Kurulu Başkanı Memduh Aytur... Aytur, bir ara fenalaştı, kriz geçirdi, ambulans onu hızla İstanbul'a Amerikan Hastanesi'ne götürdü. Telefonla soruldu, durumu iyiydi. Şişe Cam fabrikaları,0 Türkiye İş Bankası’nın gibi bir şey. Bu yatırımcı kuruluşta büyük hissesi var. Orada birçok eski dostu da gördüm. İsmail Hakkı Birler çağrılılar arasındaydı. Açılan fabrikanın temelini o atmıştı. Osman Nuri Torun, Ferruh Bozbeyli, İlyas Kılıç, İbrahim Ökten, Tarhan Erdem, İstanbul Valisi Nevzat Ayaz, Tekirdağ. Kırklareli Valileri, Kırklareli Savcısı Osman Nuri Karateke, Emniyet Müdürleri, yakın 3 köyden gelen kalabalık bir topluluk sandalyelere oturup açılışı izlediler Fabrikanın Genel Müdürü Hulusi Soykut. Çok eski bir şişe-camcı. Bayramoğlu'ndaki Çayırova Cam Fabrikası'nı, Mersin deki Anadolu Cam Fabrikası'nı da o kurmuş. Şimdi, Trakya Şişe Cam'ın Genel Müdürü. Acıları da var, bu serüvenin, oğlunu geçtiğimiz yaz, burada trafik kazasında yitirmiş. Bir süre önce hidrojen patlaması sonucu bu fabrikada iki mühendis öldü.
Başbakan, bakanlar açılıştan sonra fabrikayı geziyorlar, biz de koşuşturuyorduk.
Törenlerden sonra şölen başladı. Alaettin Asna şöyle dedi:
— Mengü Ertel, yukarıda seni arıyor.
Grafik sanatçısı Mengü, bize verilen dokümanların grafiğini çizmiş. Emeği geçen herkes çağrılmış demek açılışlara. Şişe Cam'ın Basın Danışmanı Ayhan Hûnalp'ı da şölende gördüm.
Mengü Ertel'le uzun uzun konuştuk Şişe Cam Genel Müdür Yardımcısı Selçuk Tuzlalı’nın arabasıyla akşamüstü döndük İstanbul'a. Mutfağa..