Kapıdan, elimde çanta, daktilo çıkarken gören Ahmed Arif:
Nereye gidiyorsun diye sordu
Bursa’ya!
Niye?
Akşam yemeğine!
Yemek için Bursa’ya gidilir mi yav?
Bursa Halkevi Başkanı Ekrem Demiröz çağırmıştı, geceye. Usuma benim de o gelmişti; yemek için bir yere gitmek komik değil mıydı? Ama, ı-ıhh, değil. Bursa'da halkevi şubesi açılıyordu sekiz yıl sonra, bunun açılışını, böyle bir şenlikle yapmak istemişlerdi. Gitmemek olmazdı. İyi ki de gitmişim! Çokluk, halkevlerinden yetişenler çağrılmışlardı. Bizim kuşağımızdan olup da halkevlerinden yetişmeyenler mı vardır? Çocukluğumda, Karagöz gazetelerini ilk halkevinde okumuştum. Okumayı orada sevdim belki de sahneye ilk halkevinde çıktım, özgürce. Şinasi’nin "Şair Evlenmesı"nı oynuyorduk. Ben Ebüllâklaka rolündeydim. Molla giysisi deyince usumuza sarık gelirdi, bezi fese sarıp, bir sarık yapsak ya, ı-ıh gidip, camiden imamın sarığını aldık, sahneye öyle çıktım! Oyun bitti, salon alkıştan yıkılıyor; perde açılıp açılıp kapanıyor. Bir ara gözüm, imama takılmasın mı? Gözleri çakmak çakmak bana, bana değil de sarığa bakıyor! Ondan sonraki alkışlara çıkmadım, doğruca camiye koşup, sarığı yerine bıraktım! İmam, Yahya Bey'di; sonra gördüğünde de gülümsedi geçti. Çocuktuk, yaşlılar, Türkçe ezanı bize okuturlardı; bizler de minareye çıkıp, okumaya bayılırdık!
İlk dergileri, kitapları halkevinde okudum. Halkevleri kaç kez kapatıldı? İlkin Demokrat Partililer kapattı, 1950'de iktidara gelince. 12 Eylülcüler kapattı, halk bilinçlenmesin diye. 12 Eylül de ilk tutuklananlardan biri Ahmet Yıldızdı; Halkevi Başkanı...
Köy Enstitüleri üstüne çok yazı yazdım sanıyorum. Halkevleri üstüne pek yazmadım. Yazmalıymışım. Köy Enstitüler, köylü çocuklarını yetiştirmeyi amaçlıyordu, ya halkevleri? Oraları da sanki, okullara gidemeyenleri, bir yerde yakalayıp, eğitmek için oluşturulmuşlardı. İlçenin halkevinde, şatonun ucunda, bir piyano dururdu. Kimse çalmazdı piyanoyu. Çetin Altan, zaman zaman köylü kızları tenis oynadığı, piyano çaldığı zaman uygarlaşmış olacağımızı yazar dururdu ya; okuyunca, usuma hep o köşede duran piyano gelirdi!
Bursa'da, Kültür Park’ın içinde, Akarsu Lokantası'ndaydık, Ruhi Su'nun eşi Sıdıka Su. 1940'larda Nâzım Hikmet’in Bursa’da gidip oturduğu kır kahvesini anlatıyordu. Sözleştik. Nâzım’ın oturup kahve içtiği yere gidip biz de kahve içeceğiz! Sıdıka Su anlatıyor:
Nâzım, Bursa’da cezaevinden hastaneye gelirdi, siyatikleri vardı. Doktor, onu banyolara gönderirdi. Ben o zaman Bursa Kız Lisesi'nde okuyordum. 1945’te bitirdim. Sonra Dıl-Tarıh’te okudum, gidip geldim Bursa’ya...
Doktor Neşati Üster varmış o zaman, Nâzım’ı kaplıcalara gönderen; Hayrettin Şakır Perk varmış, savcı: ne anlayışlı insanlarmış! Sıdıka Su anlatıyor:
Nâzım’ı görürdüm o kahvede; yanında jandarma, kahvesini içerdi…
Gece bir çeşit Nâzım gecesi gibiydi. 1978’de yapılmış Nâzım için bir gece, Bursa’da. Çok görkemli olmuş. Bu da öyle oldu…
Gecenin sunuculuğunu Jülide Gülizar yaptı. Gelemeyenler, mesajlar yollamışlardı: Mahmut Tali Öngören, Tarık Akan, Yılmaz Onay, Nihat-Ataol-Namık Behramoğlu, Balaban, çeşitli sendikalar mesajlar yollamışlardı. Muzaffer Ilhan Erdost, İzmir'deki Eğit-Der toplantısından gelmişti Bursa'ya. Geceye katılan kalabalığın bir bölüğü şöyleydi: Sıdıka Su, Genco Erkal, Kerim Korcan, Ahmet Uğurlu, Vedat Türkali, eşi Merih Hanım, Halil Ergün, Nevzat Şenol, saz sanatçısı İsmail Demirci, Uluer Süer, Gökhan Mete, Şükrü Akmansoy, Şükrü Uyar, Alpay İzer, SHP İl Başkanı Kemal Ekinci... Daha çok. Yalnız gelenleri yazsam, sütun yetmez. Nâzım'ın hapishane arkadaşı Yakup Yıldırım. Nâzım'la tanışmasını anlattı Cezaevinde Nâzım’ın yemeklerini o hazırlarmış. Ona gençler, "Yakup Amca" diyorlar. Bursa'ya geleceğimi haber vermiştim; Dr. Hamit Özçelik de geceye gelmişti. Adnan Önürmen de oradaydı; okurlar, gençler...
Genco Erkal, Nâzımdan şiirler okudu. Güzel okudu. Halil Ergün, Gökhan Mete anılarını anlattılar. Alpay İzer, eski halkevcileri anlatırken, Sabahattin Eyuboğlu'nu, Azra Erhat'ı, Selâmı Güzel'i, Zekâi Özden’i de andı. Şükrü Akmansoy, İnsan Haklan Derneği Başkanı'ydı. TİP'te de il başkanlığı yapmıştı. Onunla da konuşacağım…
24 Kasım 1988, Cumhuriyet