Bulmamaca...

Meraklının biri, Karadeniz'e Trabzon'a gitmiş. Laz arıyormuş. Birine sormuş:

— Acaba nerede görebilirim?

Karadenizli karşılık vermiş Hopa yönünü göstererek:

— Laz bu yana. Laz bu yana...

Adam Hopa'ya Sarp'a değin gitmiş. Ortaya varmış, yine görememiş. Orada bir Karadenizli‘ye sormuş:

— Acaba, nerede bulabilirim? Öteki, aksi yönü göstermiş.

— Laz bu yana Laz bu yana...

★★★

Rıfat Ilgaz, Daday’dan Ballıdağ Sanatoryumundan telefon etti. Evden aradı. Şöyle dedi özetle:

— Ekmekçi, gözaltından çıktım. Pazartesi günü bir yüzbaşı geldi, kapıda bekleyen iki eri alıp gitti. Bana da «Haydi, geçmiş olsun!» dedi. Yani salıverildim.. Hemen size telefon ediyorum.

— Sağol. Sağlığın nasıl? Orada çok kalacak mısın?

— Baştabip bir ay daha kalmamın zorunlu olduğunu söyledi. Ciğerimde iki delik varmış. Bir ay boyunca, hastanede kalıp tedavi göreceğim...

— Gözaltına alınman iyi olmuş demek. Bak, hastalığın da ortaya çıktı!

— Herhalde iyi olmuş. Ben, hasta olduğumu bilmiyordum. Ama, elimde iki roman vardı. Onları bitirmeye çalışıyordum. «Şu romanlar bitmeden, doktora ne gitmeyeyim» diyordum. Ama gözaltına alınınca buradaki Garnizon Komutanı durumumu gördü. Hemen hastaneye kaldırttı. Yoksa ölecekmişim...

— Hay Allah.. Buradan bir isteğin var mı?

— Hayır yok. Bütün Cumhuriyet yazarlarına, çizerlerine teşekkürlerimi ilet olur mu?

— Olur. Sen bir an önce iyileşmeye bak. «Hababam sınıfı salıverildi...»

Ankara'da Merkez Komutanlığı Tutukevi'nde İlhami Soysal'la birlikte kalan Feyzullah Ertuğrul'un selamlarını alıyordum. Duydum, o da salıverilmiş. Evine çıkmış.

Mehmed Kemal gözaltından çıktı. Yazılarına başladı. Aynı köşede yazdığımız için, aynı evde oturuyor gibiyiz. Ankara'dayken altlı - üstlü otururduk Basın Sitesinde. Sonra o. «Ankara'da yazarın, şairin değeri bilinmiyor» deyip İstanbul'a taşındı.

★★★

Bir okurumun beni eleştiren mektubundaki, «Toplumumuz insanı artık bilmece meraklısı değil» sözüne takılı verdim. Cumhuriyet'te bulmacaları hazırlayan Şiar Yalçın, okurlardan hem eleştiri hem de övgü mektupları aldı. Bunları, bir bir yanıtlayacağını söyledi.

Kimi okurlar, bulmacaların çözülemez biçimde düzenlendiğini söylüyorlar, kimi de «Cumhuriyet'in bulmacaları çok ayrı, diyerek kutluyorlardı. Bulmacayı zor bulanlar arasında İlhami Soysal da vardı:

— Ben ona bir bulmaca yapacağım, çözsün bakalım, diye haber gönderdi.

Şiar, bulmacasını ansiklopedilerden, sözlüklerden yararlanarak hazırlıyordu. Kitaplıkları dolaşmadan, yerli yabancı sözlükleri karıştırmadan çözmek olanaksız gibi bir şeydi. Şiar’a:

— Seninki bulmaca değil bulmamaca.. dedim, gülüştük.

Şiar'ın bulmacasını, düşünürken, alın teri geldi usuma. Çaba, araştırı geldi. Tasa geldi...

Türkiye'nin karmaşık sorunlarını da çaba göstermeden çözemeyiz gibi geldi...