Bu İş, İş Değil!

DEP'lilerin geçenki duruşmalarına Yaşar Kemal da gelmiş­ti. Duruşmaya birlikte gittik. Bir gazeteci Yaşar Kemal'a mikro­fonu uzatarak:

Efendim, Kürtçe bir demeç verir misiniz? Bizim Kürtçe ya­yınımızda var..

Yaşar Kemal, isteği reddetti.

Demeç verecek kadar bilmiyorum, mu ne dedi

Yaşar Kemal, Kürt fıkraları anlatmayı seviyordu.

Nadir Nadi, bir gün sormuş:

Senin Kürtçen mi, Türkçen mi daha iyi?

Vallahi Nadir Bey, evde Kürtçe konuşuruz, dışarıda Türk­çe!

Hep Türkçe bilsen, kimbilir ne güzel yazardın? demiş Nadir Nadi.

Yaşar Kemal karşılık vermiş:

Öbür yazarlar gibi yazardım!

Yaşar Kemal'in bir de soğan ekmek fıkrası ünlü.

Anlattı ama, not almamışım. Meclis’te, yemekte Tekin İleri Dikmen’e sordum, Kürtçesini ondan öğrendim. Fıkra şöyle:

Bir Kürt yolda giderken, çeşme başında bir Kürdün öldüğü­nü görmüş. Adamın yanı başında, çıkının içinde ekmekle so­ğan varmış; şöyle mırıldanmış:

Nan heyepivaz heye, Hesoçıma miriye? (Ekmek var, so­ğan var; Haso niye ölmüş?)

Tekin İleri Dikmen. Kürtçeyi sonradan öğrenmiş. Ama, daha önce Zazaca biliyormuş. O da bir fıkra anlattı. Şöyle: Kürdün biri yalınayak dolaşıyormuş. Biri sormuş:

Ape çıma pegas diğeri? (Amca, niye yalınayak dolaşıyor­sun?)

Lave me mıdas bahane çarığa ji ez pe nakım ey be ji bovi pigas diğeri. (Oğlum, ayakkabı pahalı, çarığı da giymek istemi­yorum, ayıptır. Onun için yalınayak dolaşıyorum.)

Tekin İleri Dikmen'in bir fıkrası da şöyle:

Vaktiyle otorite filan yok, belki cumhuriyet öncesi bir hika­yedir. Bir Ermeni papazı geçerken, keşiş diyorlar; iki tane Kürt delikanlısı bir dağ yolunda yolunu kesmişler, üstünde ne var ne yok almışlar.

Hadi Allahısmarladıkl demişler. Keşiş:

Gitmeyin gençler, demiş, size söyleyeceğim bir şey var: İsa 'nın İncili hakkı için, Muhammet'in Kuranı hakkı için, bu yaptığınız iş iş değildir. Yani, ayda yılda bir papaz gelecek, biri geçecek; onu soyacaksınız. Geçineceğinizi sanacaksınız. Bundan bir şey çıkmaz. Gidin, kendinize bir tarla sürün, bir şey yapın. Yeni ciddi bir iş tutun...

Tekin İleri Dikmen, eski CHPli, eski Muş Milletvekili. SBP'li şimdi, bir yere ne gitmeye de niyeti yok...

***

Bayrampaşa'da DSP'li Bayan Arın Yüzbaşıoğlu Namal'ın "Ankara Notları"nda çıkan mektubuna açıklamalar geldi. Açıklamalar daha çok, DSP’nin Hilton’da yapılan il kongresine ilişkin. Arın Namal’ın gözlemleriyle ilgili bazı sözcüklere karşı­lık veriyor DSP'li gençler. Yazıda adları geçenlerden bir açık­lama -nedense- yok! İngilizler, "Tekzip haber değildir" derler. Buna karşılık, "açıklama "ya her zaman önem verdiğimi okur­lar bilirler. Gelen açıklamalardan biri, İstanbul İl Kongresi’nde görev alan Kadıköylü Demokratik Solcu Gençler adına Osman Buçukoğlu. Bir başkası DSP Üsküdar İlçesi Gençlik Kurulu üyesi Fatoş Özturna, Üsküdar Gençlik Kurulu üyesi Koray Konal, bir başkası da Duygu Kozak’tan!

Okurlara bir örnek vermek için Duygu Kozak'ın açıklamasını yayımlamak istiyorum. Söyle:

Sayın Mustafa Ekmekçi,

Sayın Arın Namal.

Gazetenizde çıkan bu yazıdan dolayı büyük üzüntü duydum. Orada görev alan, ayrıca görevinin bilicinde olan bir bayanım. Kendisini DSP'li diye adlandıran bu kişinin üç beş karalaması, ayrıca partimize yakışmayacak ağızla konuşması karşısında söyleyecek pek sözüm yok.

Çünkü böyle insanların aramızda işi yok. Ayrıca partiye gi­renler genç veya yaşlı, hiç fark etmez, itinayla seçiliyor. Kişi­likleri, davranışları, dürüstlükleriyle, kendi benliğiyle birleş­miş olması gerekir. Demek ki bu kişi sunduğum meziyetlerden uzak bir insan.

Zannediyorum gözden kaçmış olacak. Bize gönül verenler­den özür diliyoruz.

O kadar rahatım ki, çünkü diğer arkadaşlarım gibi kendim­den çok eminim. Hepimiz, belli meslekleri olan, kabiliyetli, kendini tanıyan, partisine ters gelecek hareketlerden kaçınan gençlerle dolu DSP.

Bu bilinci yıkmaya kimsenin gücü yetmez. Ayrıca kenar ma­halle diye adlandırdığı gençlik kimdir, nedir, ne anlama geldi­ğini anlamayacak kadar cahil bir insan; çünkü partimizde insan ayrımı yapmayız, nerede oturduğu bizim için önemli de­ğildir. Sorarım o kişiye, kendisi nereden geliyor. Hepimiz Ana­dolu insanıyız. Hiç bir Türk kendi insanını aşağılayamaz. Buna da hakkı yok.

Şunu bil ki, senin gibi düşünen zihinlerin aramızda işi yok. Bizler kafa yapılarına önem veririz, insanların kıyafetlerine, ayakkabılarına değil, ayakkabısı yeni olup kafası eski olan çok insan tanıdık...

Ayrıca böyle önemli bir gazetede saçma sapan bir yazının yayınlanmasından dolayı üzüldüğümü tekrar söylemeden ge­çemeyeceğim. Bu yazının, gerçekle uzaktan yakından bir ala­kası olmadığını bütün medya gördü. Çoğu gazete tarafından takdir edildik. Davranışlarımızla ve kıyafetlerimizle, modem bir hava estirdik.

Bunu gururla söylüyorum. Ayrıca yazımın ciddiye alınması dileğiyle. Saygılarımla.

***

Bugün Berilce Boranin ölüm yıldönümü. Dostları, arkadaş­ları onu bugün saat 12.00'de Zincirlikuyu'da anıyorlar. Gön­lümden ben de orada olacağım. Bu demokrasi savaşçısı dos­tu, ölümsüzlüğe ulaştığı günde anacağım. Bir gün şöyle demişti:

Sen senin yazılarını sonuna kadar okuyorum. Nerede ne yazdığını bilemiyorum ki!

Onu hiç unutmadık...