Dört Amerikalı senatörle iki milletvekilinin, 1984 martında Orhan Apaydın’ın durumu ile ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e bir mektup gönderdiklerini o zamanlar duymuştuk. Şimdi, mektubun imzalı metni elime geçti. Daha başka belgeler de. "İnsan Hakları Gözlemcilerinin Kongre Mensubu Dostları” (Congressional Friend of Human Rights Monitors) adlı derneğin üyeleri senatör Dave Durenberger, Claiborne Pell, Mark Hatfield, Daniem Patrick Moynihan, milletvekili Tony Hall, James Jeffords 15 Mart 1984 tarihli mektuplarında şöyle demişler:
“Sayın Kenan Evren,
Türkiye Cumhurbaşkanı
Ankara
Sayın Başkan,
Bu mektubu, halen Türkiye’de Metris Cezaevinde bulunan Orhan Apaydın hakkındaki kaygılarımızı dile getirmek için yazıyoruz.
İnsan Hakları Gözlemcilerinin Kongre Mensubu Dostları Amerika Birleşik Devletleri Parlamentosunun ve Senatosunun 104 üyesinden oluşan bir gruptur. Amacı, dünyanın her tarafında insan hakları gözlemcilerini ve onların çalışmalarını desteklemektir. Öğrendiğimize göre İstanbul Barosu Başkanı Bay Orhan Apaydın 14 Kasım 1983 tarihinde, Türkiye Barış Derneği'nin diğer üyeleriyle birlikte 5 yıl ağır iş cezasına mahkûm olmuş. Yine öğrendiğimize göre, Türkiye Barış Derneği 1975 Helsinki Sonuç Belgesine uyularak yasalara göre kurulan bir silahsızlanma ve insan hakları grubu imiş. Biz, Bay Apaydın’ın geçmişte diğer Türk siyasal tutuklularının savunulması yolundaki çabalarını destekliyor. Türkiye'nin de imzalayan devlet olarak benimsediği Helsinki Sonuç Belgesini gözlemesi hakkına saygı duyuyoruz.
Saygılarımızla sizden Bay Apaydın için müdahalede bulunmanızı ve kendisinin koşulsuz salıverilmesini rica ediyoruz. Bay Apaydın’ın sağlık durumu pek iyi olmadığı için, Türk hükümetince yapılacak insancıl bir jest, insan Hakları Gözlemcilerinin Kongre Mensubu Üyeleri'nce büyük memnunlukla karşılanacaktır Saygılarımızla (İmzalar)"
Amerikan Kongresi Parlamentosu’ndan, aralarında Howard Wolpe, Mel Levine, Michael Barnes, Robert Garcia, Edward Feigan, Gus Yatron, Don Edvards, Tony Hall, Jerry Peterson'un da bulunduğu 52 parlamenter, 2 Ekim 1984'te Başbakan Turgut Özal’a yazdıkları mektupta bir yerde şöyle derler:
"... Bundan önceki mektubumuzda da bildiğiniz gibi, özellikle kanserden acı çeken Mahmut Dikerdem ile kalp hastası olan ve bir böbreği de işlemeyen Orhan Apaydın için kaygı duymaktayız. Yalnız insancıl nedenler bile bu iki kişinin gereği gibi bakılabilmeleri için salıverilmelerini gerektirmektedir. Barış Derneği'nin bütün üyelerinin salıverilmeleri bizim çok sevinçle karşılayacağımız bir şeyin -Türkiye'nin insan hakları konusunda ilerlediğinin yeni bir kanıtı- olacaktır.
Bizim için büyük bir endişe kaynağı olan bu konuya gösterdiğiniz .... ilgiden dolayı çok teşekkür ederiz…"
Bu mektuplara, Dışişleri Bakanlığı’nın yönergesiyle olacak, Washington Büyükelçisi Şükrü Elekdağ yanıt verir. Elekdağ'ın Mel Levin’e yolladığı 3 Mayıs 1984 günlü yanıtta şunlar var:
"Sayın Kongre üyesi,
Cumhurbaşkanı Kenan Evren'e ve Başbakan Turgut Özal’a "Türk Barış Derneği " diye anılan dernek hakkında sizi mektup yazmaya yönelten kaygılar dolayısıyle, aşağıda vereceğim bilgileri yararlı bulacağınızı sanıyorum. Bu bilgiler, bu davanın ne gibi koşullar içinde oluştuğunu ve Türk adalet sistemince sanıklara ne gibi güvence sağlandığını anlamanıza yardım edecektir.
Türkiye son zamanlarda parlamenter demokrasiye dönmüştür. 1983 kasım ayında ve 1984 mart ayında yapılan ulusal ve yerel seçimler sükûnet içinde geçmiştir...
...."Türkiye Barış Derneği" üyelerinin davasına gelince: mahkemelerce bakılan öbür davalarda olduğu gibi bu davada da hükümetin sonuç hakkında yorum yapması doğru olmaz. Bununla birlikle, "Barış Derneği" davasında Askeri Mahkemenin Yargıtay usulüne ait kuralların uygulanmasına engel olduğu yolundaki ifadelerinizin aksine olarak. Yargıtay işlemlerine başlanılmıştır. Ve halen verilen karar Askeri Yargıtay'da incelenmektedir. Burada benim söyleyebileceğim tek şey, kovuşturmanın yürürlükteki yasaların çiğnenmiş olması dolayısıyla başlatıldığıdır.
Mektubunuzda Orhan Apaydın’ın ve Mahmut Dikerdem’in ağır iş cezasına -Türkiye'de böyle bir ceza yok- çarptırıldığından söz ediyor ve insan haklarının savunuculuklarını yapmış olmaları dolayısıyla, insancıl düşüncelerle salıverilmelerini istiyorsunuz. Ancak bunu isterken, kendileri aleyhine yöneltilen suçlamalara, hangi koşullar içinde ve neden suçlandıklarına ve masum mu, suçlu mu olup olmadıklarına herhangi bir atıfta bulunmuyorsunuz. Bu nedenle "Türk Barış Derneği”nin üyelerinin derhal ve koşulsuz salıverilmelerini istemenize şaşmaktan insan kendisini alamıyor.
Amerika’da olduğu gibi, Türkiye'de de bir mahkeme kararı, kesin hüküm haline gelip kesinleşinceye dek, Yargıtay’ın tüm yollarına başvurulabilir...
Bay Orhan Apaydın’ın böbrek rahatsızlığı geçirdiği teşhis edilir edilmez kendisi 23 Aralık 1983 tarihinde İstanbul’da Bayrampaşa Hastanesine kaldırılmıştır. Rahatsızlığının başarılı tedavisinden sonra da şimdi hastanede nekahat devresini geçirmektedir Keza, Bay Dikerdem de, aynı biçimde İstanbul'da Cerrahpaşa Hastanesi’nde doktor bakımı ve denetimi altındadır. Bu çeşit uygulamanın öteden beri Türk hükümetlerinin insancıl endişesi sonucu olduğunu vurgulamaya gerek görmüyorum.
Türklerin, yasaların koyduğu kurallara ve ilkelere bağlılık konusunda Amerikalılardan geri olmadıklarını size temin ederim. Doğruluk ve dürüstlük duygularınıza başvurarak, bu konuda hemen sonuçlara varmamanızı ve Türk adaletinin sonuna dek işlemesini beklemenizi sizden rica ederim.
Bu mektubumun size ve öbür meslektaşlarınıza konu ile ilgili gerçeklerin anlaşılması konusunda yardımcı olacağını umarım. Saygılarımla. Şükrü Elekdağ. Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçisi”(İmza)
18 Mart 1986, Cumhuriyet