Bosna sürgünü, Bosna eski Başbakan Yardımcısı Muhammed Çengiç’in anlattıkları, daha ilk günden yankılar uyandırdı. Telefonlar aldım:
Muhammed Çengiç bize, Bosna 'da olup bitenlerin içyüzünü anlatıyor... diyorlardı.
Ankara’da salı günü, yerel radyo Radyo Kulüp'te, sorulan tur soru üzerine, Bosna'da olup bitenleri anlattım, Cumhuriyet’te çıkanları, dinleyenlere duyurdum.
Muhammed Çengiç, sorularımı yanıtlıyor, anlatmayı sürdürüyordu: şöyle diyordu:
-Bosna'da halk kendi yaşamını kurtarmaya çalışıyor. Boşnak halkını öldürüyorlar. Bunlann Müslüman olup olmaması önemli değil. Boşnak halkı olması, “Müslüman" ulusundan (!) olması yeter. Onlar, yanı Sırplar için ateist, dinsiz, Müslüman olması önemli değil. Yeter ki Boşnak ulusundan olsun. Boşnaklar, dinsiz de olsa, dinci de olsa öldürülüyor. -Belirttiğim gibi- Bosna'daki insanlar, yaşamlarını kurtarmak için savaşıyorlar, bir de, az da olsa varlıklarını kurtarmak için...
-Türkiye'de basının soruna yanlış yaklaştığını söylediniz, sözlerinizin başında. Ölçü ne olmalıydı?
-Öncelikle, nasıl başlamalıydı bu tanıtma? İşte, tarihiyle, coğrafyasıyla, içinde bulunduğu siyasal koşullarla önce Bosna ile ilgili bilgiler verilmesi gerekirdi. Maalesef, Türkiye halkı, Bosna-Hersek tarihini pek az biliyor. Özellikle, Bosna'dan Türkiye'ye çeşitli tarihlerde göç etmiş Boşnaklar bile, Bosna tarihini bilmiyor. Mitinglerde, toplantılarda Bosna ile ilgili olarak ne denli çok şey konuşulursa konuşulsun, ne denli özlemler Bosna'ya yönelik olursa olsun, yardıma dönüşmüyor bu özlemler. Doğrudan yardıma dönüşmedi. Bundan sonra gelecekte mitingler, böyle toplantılar ya da Bosna'ya yönelik çalışmalar olacaksa şayet, bunların gerçekte yardıma dönüşmesini arzu ederim.
-Ne gibi yardımlar örneğin?
-Her çeşit yardım gerekli. Bu yardımlar ilaç, gıda, giyecek yardımlarıdır. Çok önemli bir nokta; şu anda Bosna’da 4-5 bölge tamamen enterne edilmiş durumdadır. Yardım alamıyor böyle yerler. Türkiye'den yardımların ulaştırılması biçimi de çok önemli. Yani, Türkiye, yardımlarını Hırvatistan üzerinden ya da Hırvatistan kanalıyla yapıyor. Bunu yapacağına yapacağı yardımı doğrudan Bosna'ya göndermesi daha akılcıdır. Bu, BM marifetiyle olabilir, yardımın doğrudan Bosna’ya ulaşması. Yardımın doğrudan Bosna'ya ulaşması için şunu önerirdim. Zenica'da (zenitza okunuyor) bulunan Türk birliğinin, yardım konvoylarını ulaştırmak için denizden başlayan, Saraybosna’ya değin giden bir yol açması çok yararlı olur. BM Barış Gücü'nün gerçekte temel görevi de budur. Temel görevi, insanı yardımların güvenlikle gereksinim bölgelerine ulaştırmasıdır, ulaşmasının sağlanmasıdır.
-Avrupa ülkelerinden, özellikle İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerin, ABD’nin Bosna ‘ya bakış açıları değerlendirildiğinde ne söylenebilir?
-Yanıtlamak çok zor. Hem Sırplar, hem Hırvatlar, yurtdışında diplomaside çok büyük propaganda yapıyorlar. O ülkelerde, eskiden çok sayıda hem Sırp, hem Hırvat vardı. O ülkeler de kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar, bir bizim tarafı, bir onların tarafını tutuyorlar, ikili oynuyorlar sürekli! Bosna-Hersek'in yaptığı en büyük yanlışlardan biri, savaşın başladığı ilk günden başlayarak, yurtdışına kendi temsilcilerini göndermesi gerekirken, göndermemesi oldu. Bunlar politikacılara ilk elden Bosna'nın durumunu aktarmış olacaklardı. Şimdi, zaman zaman olaylardan dolayı (liderin) yurtdışına çıktığı zamanlarda verdiği demeçlerden edinilen bilgiler aktarılıyor. Doğal ki, İngiltere ile Fransa’nın tutumu dürüst (korekt) değil. Nedenini ben söyleyemem, bilemiyorum! Fransa ile İngiltere'nin Bosna’ya yönelik politikalarındaki bu tutarlılık (!) ya da tutarsızlık... Bu konuda yorum yok (nedenlerden) bir tanesi, bizim Bosna-Hersek hükümeti olarak, bu ülkeleri yeterince bilgilendiremememiz; öte yandan da politikaları ya da çıkarları, ona uygun olduğu için (öyle davranıyorlar).
-Yugoslavya ‘daki halkların bu durumu nasıl bir sonuca varacak? Artık bir arada yaşayamaz mısınız?
-Kendi düşüncemi söylüyorum: Birlikte yaşamaktan başka çaremiz yok. Sırplarla Hırvatlar, Müslümanlar bir arada yaşayacaklar. Hırvatlar, Sırplar, Müslümanlar, bu üç grup, bir araya gelip bir anlaşmaya varma noktasında çalışma başlatabilirler. Böyle bir anlaşmayı garanti edecek başka güçlerin de devreye girmesi gerek. Bunu ancak, Bosna-Hersek'i kendi korumasına (patronajına) kabul edebilecek bir süper güç gerçekleştirebilir. (Muhammed Çengiç, bir tanım getiriyor aslında.) Onun dışında, kendi aralarında bir anlaşma da sağlanabilir ama, halkın kendi arasında böyle bir anlaşmaya saygı göstermesine, halkın da anlaşmayı benimsemesine bağlı. Bu arada ilk beş yıl içinde, belki ülkenin yönetim biçimi, diktatörlük de olabilir. Ama bu yasalara uymayı, bu diktatörlük sağlayacaksa şayet, böyle bir şey de düşünülebilir. 1940-45 yıllarında esasen biz Bosna-Hersek olarak böyle bir evre geçirdik. Komünistler iktidara geldiklerinde, geçmiş alışkanlıklarımızın unutulması ve halklar arasındaki sorunların yürütülmesi yönünde baskılar da olmuştur. Ancak, şimdi bugün yaşadığımız günde böyle bir şeyin de şansı yok, yani ne komünistler gelebilir, ne böyle bir diktatörlük olabilir. Bunun dışında ancak, benim korumasından (patronajından) söz ettiğim büyük bir süper güç ancak bu yolu açabilir. (Patronajı tanımlıyor Muhammed Çengiç.) Benim için üç tane ülke var: Avusturya, Rusya bir de Türkiye. Ancak bu üç ülkenin bir araya gelerek, bundan sonra Bosna-Hersek Cumhuriyeti olacaksa şayet, bu cumhuriyetin devlet yapısı, uluslararası konumu noktasında, oturup bir arada ağız birliği etmeleri gerek!
★★★
Ankara'da yayımlanan aylık düşün, kültür dergisi "Neden“in ikinci sayısı da çıktı. Bir avuç aydının çıkardığı “Neden" için bugün saat 14.00’te Kızılay'da Mithatpaşa Cd. 8/31 'de bir tanıtım toplantısı yapılıyor. Katılamayacağım için üzgünüm. Neden'i desteklerseniz sevinirim. Tel: 2296684/Ankara.
★★★
İlhan Selçuk, yarın saat 14.00te, ODTÜ'de. Mimarlık Salonu'nda gençlerle konuşacak. Gençler, İlhan Selçuk'a sahip çıkarlarsa, bu Cumhuriyet'e sahip çıkmaktır. Cumhuriyet, 70 yaşında, en genç gazetedir.