Bosnalı Sürgünün Anlattıkları: (3) Çözüm Yolu...

Bosna sürgünü, Bosna eski Başbakan Yardımcısı Muhammed Çengiç’in anlattıkları, daha ilk günden yankılar uyan­dırdı. Telefonlar aldım:

Muhammed Çengiç bize, Bosna 'da olup bitenlerin içyü­zünü anlatıyor... diyorlardı.

Ankara’da salı günü, yerel radyo Radyo Kulüp'te, sorulan tur soru üzerine, Bosna'da olup bitenleri anlattım, Cumhuriyet’te çıkanları, dinleyenlere duyurdum.

Muhammed Çengiç, sorularımı yanıtlıyor, anlatmayı sürdü­rüyordu: şöyle diyordu:

-Bosna'da halk kendi yaşamını kurtarmaya çalışıyor. Boş­nak halkını öldürüyorlar. Bunlann Müslüman olup olmaması önemli değil. Boşnak halkı olması, “Müslüman" ulusundan (!) olması yeter. Onlar, yanı Sırplar için ateist, dinsiz, Müslü­man olması önemli değil. Yeter ki Boşnak ulusundan olsun. Boşnaklar, dinsiz de olsa, dinci de olsa öldürülüyor. -Belirt­tiğim gibi- Bosna'daki insanlar, yaşamlarını kurtarmak için sa­vaşıyorlar, bir de, az da olsa varlıklarını kurtarmak için...

-Türkiye'de basının soruna yanlış yaklaştığını söylediniz, sözlerinizin başında. Ölçü ne olmalıydı?

-Öncelikle, nasıl başlamalıydı bu tanıtma? İşte, tarihiyle, coğrafyasıyla, içinde bulunduğu siyasal koşullarla önce Bos­na ile ilgili bilgiler verilmesi gerekirdi. Maalesef, Türkiye hal­kı, Bosna-Hersek tarihini pek az biliyor. Özellikle, Bosna'dan Türkiye'ye çeşitli tarihlerde göç etmiş Boşnaklar bile, Bosna tarihini bilmiyor. Mitinglerde, toplantılarda Bosna ile ilgili ola­rak ne denli çok şey konuşulursa konuşulsun, ne denli öz­lemler Bosna'ya yönelik olursa olsun, yardıma dönüşmüyor bu özlemler. Doğrudan yardıma dönüşmedi. Bundan sonra gelecekte mitingler, böyle toplantılar ya da Bosna'ya yöne­lik çalışmalar olacaksa şayet, bunların gerçekte yardıma dö­nüşmesini arzu ederim.

-Ne gibi yardımlar örneğin?

-Her çeşit yardım gerekli. Bu yardımlar ilaç, gıda, giyecek yardımlarıdır. Çok önemli bir nokta; şu anda Bosnada 4-5 bölge tamamen enterne edilmiş durumdadır. Yardım alamı­yor böyle yerler. Türkiye'den yardımların ulaştırılması biçimi de çok önemli. Yani, Türkiye, yardımlarını Hırvatistan üzerin­den ya da Hırvatistan kanalıyla yapıyor. Bunu yapacağına ya­pacağı yardımı doğrudan Bosna'ya göndermesi daha akılcı­dır. Bu, BM marifetiyle olabilir, yardımın doğrudan Bosna’ya ulaşması. Yardımın doğrudan Bosna'ya ulaşması için şunu önerirdim. Zenica'da (zenitza okunuyor) bulunan Türk birli­ğinin, yardım konvoylarını ulaştırmak için denizden başla­yan, Saraybosna’ya değin giden bir yol açması çok yararlı olur. BM Barış Gücü'nün gerçekte temel görevi de budur. Te­mel görevi, insanı yardımların güvenlikle gereksinim bölge­lerine ulaştırmasıdır, ulaşmasının sağlanmasıdır.

-Avrupa ülkelerinden, özellikle İngiltere, Fransa, Alman­ya gibi ülkelerin, ABD’nin Bosna ‘ya bakış açıları değerlendirildiğinde ne söylenebilir?

-Yanıtlamak çok zor. Hem Sırplar, hem Hırvatlar, yurtdışında diplomaside çok büyük propaganda yapıyorlar. O ülke­lerde, eskiden çok sayıda hem Sırp, hem Hırvat vardı. O ül­keler de kendi çıkarlarına göre hareket ediyorlar, bir bizim ta­rafı, bir onların tarafını tutuyorlar, ikili oynuyorlar sürekli! Bosna-Hersek'in yaptığı en büyük yanlışlardan biri, savaşın baş­ladığı ilk günden başlayarak, yurtdışına kendi temsilcilerini göndermesi gerekirken, göndermemesi oldu. Bunlar politi­kacılara ilk elden Bosna'nın durumunu aktarmış olacaklardı. Şimdi, zaman zaman olaylardan dolayı (liderin) yurtdışına çık­tığı zamanlarda verdiği demeçlerden edinilen bilgiler aktarılıyor. Doğal ki, İngiltere ile Fransa’nın tutumu dürüst (korekt) değil. Nedenini ben söyleyemem, bilemiyorum! Fransa ile İn­giltere'nin Bosna’ya yönelik politikalarındaki bu tutarlılık (!) ya da tutarsızlık... Bu konuda yorum yok (nedenlerden) bir ta­nesi, bizim Bosna-Hersek hükümeti olarak, bu ülkeleri yeterince bilgilendiremememiz; öte yandan da politikaları ya da çıkarları, ona uygun olduğu için (öyle davranıyorlar).

-Yugoslavya ‘daki halkların bu durumu nasıl bir sonuca va­racak? Artık bir arada yaşayamaz mısınız?

-Kendi düşüncemi söylüyorum: Birlikte yaşamaktan baş­ka çaremiz yok. Sırplarla Hırvatlar, Müslümanlar bir arada ya­şayacaklar. Hırvatlar, Sırplar, Müslümanlar, bu üç grup, bir ara­ya gelip bir anlaşmaya varma noktasında çalışma başlatabi­lirler. Böyle bir anlaşmayı garanti edecek başka güçlerin de devreye girmesi gerek. Bunu ancak, Bosna-Hersek'i kendi korumasına (patronajına) kabul edebilecek bir süper güç ger­çekleştirebilir. (Muhammed Çengiç, bir tanım getiriyor aslında.) Onun dışında, kendi aralarında bir anlaşma da sağlana­bilir ama, halkın kendi arasında böyle bir anlaşmaya saygı göstermesine, halkın da anlaşmayı benimsemesine bağlı. Bu arada ilk beş yıl içinde, belki ülkenin yönetim biçimi, dikta­törlük de olabilir. Ama bu yasalara uymayı, bu diktatörlük sağlayacaksa şayet, böyle bir şey de düşünülebilir. 1940-45 yıllarında esasen biz Bosna-Hersek olarak böyle bir evre ge­çirdik. Komünistler iktidara geldiklerinde, geçmiş alışkanlıklarımızın unutulması ve halklar arasındaki sorunların yürütül­mesi yönünde baskılar da olmuştur. Ancak, şimdi bugün ya­şadığımız günde böyle bir şeyin de şansı yok, yani ne komü­nistler gelebilir, ne böyle bir diktatörlük olabilir. Bunun dışın­da ancak, benim korumasından (patronajından) söz ettiğim büyük bir süper güç ancak bu yolu açabilir. (Patronajı tanım­lıyor Muhammed Çengiç.) Benim için üç tane ülke var: Avus­turya, Rusya bir de Türkiye. Ancak bu üç ülkenin bir araya gelerek, bundan sonra Bosna-Hersek Cumhuriyeti olacaksa şayet, bu cumhuriyetin devlet yapısı, uluslararası konumu noktasında, oturup bir arada ağız birliği etmeleri gerek!

★★★

Ankara'da yayımlanan aylık düşün, kültür dergisi "Neden“in ikinci sayısı da çıktı. Bir avuç aydının çıkardığı “Ne­den" için bugün saat 14.00’te Kızılay'da Mithatpaşa Cd. 8/31 'de bir tanıtım toplantısı yapılıyor. Katılamayacağım için üzgünüm. Neden'i desteklerseniz sevinirim. Tel: 2296684/Ankara.

★★★

İlhan Selçuk, yarın saat 14.00te, ODTÜ'de. Mimarlık Salonu'nda gençlerle konuşacak. Gençler, İlhan Selçuk'a sahip çıkarlarsa, bu Cumhuriyet'e sahip çıkmaktır. Cumhuriyet, 70 yaşında, en genç gazetedir.