Bizim Bürokrasi...

Bizde bürokrasi başından beri köklüdür; her şey yıkılır, çöker, bürokrasi yerinde sapasağlam durur. Memduh Şevket Esendal'ın, tüm çetrefilleri ile bürokrasiyi yansıtan bir öyküsü vardır, bayılırım.
Öğleden sonra köye bir jandarma geliyor, muhtarı soruyor. Haber salıyorlar "Evleği kapayım, gelirim” diyor.
Geliyor, jandarma ile kasabaya gidiyorlar. Karakola teslim ediyorlar muhtarı. Bundan sonrası özetle şöyle gelişiyor.
"...Geceler serin oluyor. Elinde taşıdığı heybeyi sırtına koyup başını dayadı, gözlerini de kapadı. Biraz sonra ağzı açıldı. Horlamaya başladı. Nöbetçi değişmiş. Yeni nöbetçi seslendi: “Hey kimsin orada?”
"Benim, dedi."
“Sen kimsin?”
“Yeniköy muhtarıyım.”
“Yeniköy neresi?”
"Bizim köyümüz."
"Ne arıyorsun burada?”
“Kumandanı bekliyorum.”
"Ne yapacaksın kumandanı?”
“Beni istemiş."
"Bekle bakalım."
Yeniden uyudu. Sabah oldu, gitti çarşıyı dolaştı geldi. Bir genç adam var, yanına geldi:
"Ne istedin?”
“Ben Yeniköy muhtarıyım.”
“Ne olmuş Yeniköy muhtarı isen!"
“Sen istemişsin.”
“Ben mi istemişim? Dur bakalım.”
Hüseyin diye birine seslendi. İçeri bir adam girdi. Kumandan ondan sordu:
“Biz Yeniköy muhtarını istedik mi?”
“İstedik.”
"Niçin?”
“Bölük istiyordu.”
Kumandan muhtara döndü:
" Baba”, dedi. "Seni yüzbaşı istiyor. Oraya gidersin."
Halil altı saatlik yol diye düşündü, kaşlarını kaldırdı: “Gideyim” dedi. Çıktı.
Beş saat sonra yüzbaşının yanında idi.
"Ne istiyorsun Dayı?” diye sordu.
"Sen beni istemişsin."
"Sen kimsin?"
"Ben Yeniköy muhtarıyım.”
"Yeniköy?”
Dönüp ardındaki haritada Yeniköy'ü aradı. Sonra masanın yanındaki küçük pencereden kalem odasına seslendi: "Hüsnü Efendi, biz Yeniköy muhtarını istedik mi?"
Yüzü çilli delikanlı:
“Bakayım” dedi. "Nüfustan istemişler.”
Yüzbaşı, “Yukarı nüfus odasına çık” dedi.
Yukarı çıktı, nüfus memuru sordu:
“Hüseyin, biz Yeniköy muhtarını niçin istedik?"
Hüseyin Efendi, hiç sesini çıkarmadı, defterlerin yığılı olduğu dolaba yaklaştı, bir defteri çıkardı, açtı, karıştırdı, olmadı. Bir başkasını çıkardı, o da olmadı. Bir kâğıt buldu. Ona bakarak defter aradı. Buldu. Muhtarı yanına çağırıp yavaş sesle sordu:
"Sizin köyde Köse Adem oğlu Hasan var mı?"
"Var."
"O sağ mı, öldü mü?"
“Sağ.”
"Onu Redif Dairesi arıyor."
"Onun iki gözü kördür, görmez. Muayeneye götürdüler." “Haaaa, bak sahi, ben buraya yazmışım. Peki, dayı sen git!..” Muhtar başka yere gideceğini sandı:
"Nereye gideyim?” diye sordu.
"Köyüne git, işin bitti.'’
Bugünkü bürokrasi için işadamı Fuat Süren, "Aldıktan maaşın son derece yetersiz olmasına karşın memurlarımızın performansı dünya çapındadır” diyor. "Aldıkları düşük maaşa karşılık verdikleri yüksek performans bir kompütüre konsa, öteki ülkelerdeki durumla karşılaştırılsa en ön sırada yer alır."
Ya böyle, bürokrasinin başarısı özel sektörü bile yenmiştir. Yalnız bir şey var, terzinin söküğünü dikemediği. sayacının kundurasını yamayamadığı gibi, bürokrasi de kendi kelini kaşıyamaz. Örneğin özel sektöre dünyanın iyiliğini eder de kendi maaşını düzenlemeye eli varmaz.