Bırakınız Yazsınlar!

Epeyce oluyor, bir "Ankara Notları”nndan, mahkemeye düşmüştüm. Davacı, Yazı İşleri Müdürü Bülent Dikmener’i dava ettiği gibi, o zamanki Genel Yayın Müdürü Oktay Kurtböke'yle gazetenin sahibi Nadir Nadi'yı de davalılar arasına katmıştı. Davamız hukuk mahkemesindeydi. Yargıç yaşlıca bir kişiydi. Emin Değer avukat 1 yerinde oturuyordu.
Bülent Dikmener. o zaman yaşıyor. Yargıç sordu:
— Nadir Nadi niye gelmedi?
— Nadir Nadi'nin yazıyla bir ilgisi yok ki efendim. O, bu yazıyı,
yayımlandıktan sonra görmüştür...
— Bülent Dikmener nerede?
— O da İstanbul'da etendim...
O gün tanıklar dinlenecekti. Tanıklarımız, iki bayan, hazırdı. Çağrıldılar. Yargıç, onlara:
Bu, Mustafa Ekmekçinin yazdıkları doğru mu? diye sordu.
Tanıklardan biri:
Efendim, dedi, Mustata Ekmekçi az bile yazmış. Gerçekler, onun yazdıklarından daha ağırdır...
Yargıç, tanıkları dinledi, dinledi. Bana döndü, şöyle mırıldandı:
Sen az bile yazmışsın! Ben bir emekli olayım, neler yazacağım!
Kim bilir, toplumda nelere tanık olmuştu? Yargıç, çoktaaan emekli olmuş olmalı. Merak ediyorum yargıcın anılarım doğrusu...
Mete Akyol’un Cumhuriyette yayımlanan "Yazamadıklarım" başlıklı yazı dizisi, ilgi çekti. Okundu. Mete’yi aradım, kutladım. "Yazamadıklarım" başlığında, şu da yok muydu?
-Bırakınız yazsınlar!
Gazetecilerin, yazarların yazdıkları, her dönemde toplumda bir uyarı görevi yapmıştır. Basın Yasa Tasarısı tartışılırken, bu kulaklarda kalmalı. Tasarı üzerinde durmak isterim daha...
Seçimlere giderken, iç politikada olaylar hızlı mı hızlı gelişiyor. “Babası kılıklı" Erdal İnönü, SODEP’i yem Genel Başkanına devir - teslim yapmak için mi İstanbul'a gidişini erteledi birkaç gün. Haberler. yorumlarını da birlikte getiriyor gerçekte...
SODEP'in Genel Başkanlığını Erdal İnönü'nün yardımcısı Cezmi Kartay üstlendi
İlhan Selçuk Ankara'daydı. Bulvar Palasta yemek yiyorduk. Sordum:
Ankara Notları'nda iç politika yorumlarına pek girmedim, ne dersin?
Sen bilirsin, istersen gir!
Amerikan Dışişleri eski Bakanlarından Kıssınger’in gelişi çok kimsenin kafasını kurcalamış mıydı? Kissinger, Amerika'da yerleşmiş işadamlarından Ahmet Ertegün'le birlikte gelmişti. Ahmet  Ertegûn kim mi? Büyükelçiliği sırasında Amerika’da ölen Mûnir Ertegün'ûn oğlu. 1946 yılı ilkbaharında, Amerikan zırhlısı Missouri, Türkiye’ye ilk geldiği zaman, Münir Ertegün’ün cenazesini getirmişti. Yazar Yalçın Küçük, ‘Türkiye Üzerine Tezler" adlı yapıtı- I nın İkincisinde, bu konuda bir yerde, şöyle der: i "Missouri'nın demokrasi getireceği umuluyor. Halbuki Missouri, New York’taki Cosmos Kulubû'nûn şimdiki Başkanı Ahmet Ertegün’ün babasının cesedini getiriyor 1946 yılı ilkbaharında...”
Olayların iç yüzü, gününde değil de, aradan yıllar geçtikten sonra öğrenilebiliyor nedense...
23 haziran Tonguç'un ölüm yıldönümüydü. O gün. Tonguç'un kurduğu Köy Enstitüieri’nden yetişen emekli öğretmen Musa Çınar, Tonguç'un mezarına gidip, saygı duruşunda bulundu. Bıraktığı kartta şunlar yazılıydı:
"Sonsuz özlemle mübarek ellerinizi öpmeye geldim: ulusa, vatana hizmetleriniz şükranla anılıyor. Huzur içinde uyu. büyük Tonguç.”
Köy Enstitüleri'nden yetişen Dursun Kut, kızı Başak  24 haziran günü evlendirdi. Başak'ın tanıklığını Engin Tonguç yaptı. Engin, İzmir'den gelmişti. Ertesi günü, o yıllarda tanışmış arkadaşlar; Engin Tonguç, Talip Apaydın. Dursun Kut, Dursun’un evinde buluşup yemek vedik. Yemekte. Jülıde Gülızarla esi de vardı. Dursun Kut’un kardeşleri İstanbul'dan, İzmir'den gelmişlerdi
O gece, Suphi Karamadın 23 yaşındaki kızı Akevrim Aysu, beyin kanamasından ölmüş. Dört yaşındaki kızı Duyunç öksüz kalmış. Pazar sabahı Cumhuriyet’te ölüm ilânını gördüm. Akevrim o gün Hacıbayram’dan kaldırıldı... Akverim’in cenazesine, Karaman’ın 27 Mayısçı arkadaşları, dostları, eski parlamenterler gelmişlerdi. Akevrim’in cenazesine Karşıyaka mezarlığına dek gelenler arasında, Bulgaristan Büyükelçilik Müsteşarının eşi de vardı. Sevgi’nin, dostluğun ülkesi yok diye geçirdim usumdan..