Bülent Bey'e politikaya girmesini, milletvekili olmasını CHP'nin eski il başkanlarından, eski Bakan İbrahim Saffet Omay'ın önerdiğini, belki çok kimse bilmez. Bülent Bey de bunu hiçbir yerde açıklamadı. İbrahim Saffet Bey'in 1975 yılında Cumhuriyette çıkan bir açıklaması da, gürültüye gitti. Bunun öyküsünü anlatacağım. İbrahim Saffet Bey’le konuştuktan sonra, kendisine sordum.
1957 yılında Bülent Bey'e milletvekilliğini önermişsiniz. Bugün aynı şeyi yapar mıydınız?
Kesinlikle yapmazdım, milletvekili olmasını önermezdim! karşılığını verdi...
Bülent Bey, ilk 1957 seçimlerinde milletvekili oldu; politikaya girdi. Seçim öncesinde Ecevit Amerika'dan dönmüş. Ulus gazetesinde yazılar yazıyor. İbrahim Saffet Omay, CHP’nin Ankara İl Başkanı. 11. Yönetim Kurulu'nda da şu üyeler var: Muammer Akpınar (yazman üye), Bülent Gürkan (sayman üye), öteki üyeler Fuat Börekçi, Hasan Tez, İbrahim Imırzalioğlu,, Ali Rıza Çakır, Vafi Erar, Nuri Ciritoğlu, Seyit Ali Akın, Kemal Sağlık'tı. (Bunlardan bugün Hasan Tez, Muammer Akpınar, Nuri Ciritoğlu yaşamıyorlar, öbürleri sağ.)
Seçimler iyice yaklaşınca, Genel Başkan İsmet Paşa, genel merkeze Ankara'dan en az 12 kontenjan verilmesini ister, bunda direnir. CHP il yöneticileriyse, bu sayıyı çok bulurlar İsmet Paşa, isteğini her gün biraz daha arttırır, ısrar eder. Bir keresinde, İl Başkanı İbrahim Saffet Omay, bunun olamayacağını söyleyince, İsmet Paşa, Omay'ın uzun yıllar içinde görmediği bir sertlikle:
İsyan mı? diye bağırır...
Bu olaydan iki gün sonra, CHP Genel Sekreteri (Kasım Gölek) ile bazı yakın çalışma arkadaşları ile gelirler, il Yönetim Kurulu'nda karma bir toplantı yapılır. Sert tartışmalar da olur. Sonunda, Ankara ilinin vereceği kontenjan sayısı koşullu olarak yediye bağlanır. Koşul şudur: Devrimci CHP'nin başkent listesinde bir bayan aday ile bir işçi bir de gençlik temsilcisi bulunmalıdır. Bayan aday ile öbür dört adayı genel başkan ile genel merkez dilediği gibi seçerken, Ankara İli de, gençlik ve işçi temsilcisi iki aday için örgüt olarak ad bildirecektir.
Bu aşamadan sonra, İI Yönetim Kurulu olarak ortaya gelen adlar üzerinde konuşurlar. Gazeteci Bülent Ecevit'le, sendikacı İsmail İnan’ı saptarlar. İbrahim Saffet Omay, ertesi günü genel merkeze gittiğinde, Merkez Yönetim Kurulu'nda, Turhan Feyzioğlu, Kâmil Kırıkoğlu. daha birkaç kişi oturmaktadırlar. Feyzioğlu:
Başkan ne yapıyorsunuz? Ankara listesi nasıl olacak dersin? Bir gençle bir de işçi düşünüyormuşsunuz, buna çok sevindik! der Omay:
Ulus gazetesinde yazar Bülent Ecevit’le sendikacı İsmail İnan, Yönetim Kurulumuz'ca önerilecek, ancak henüz kendileriyle konuşmadık, yanıtını verir. Feyzioğlu ile Kırıkoğlu, çok sevindiklerini söylerler.
Omay, ertesi günü, Genel Başkan İsmet Paşa’nın evine gider. Paşa'ya Ecevit'ten söz ettiği zaman:
İyi, fakat Metin’i de düşünseniz., der. Omay, şöyle konuşur:
Paşam, Metin Bey'i hepimiz severiz. İyi bir gazetecidir, yüreklidir, milletvekilliğine de layıktır. Yönetim Kurulumuzda da konuşulmuştur. Ne var ki, zat-ı âliniz listemizin başında olacaksınız Metin Bey de bu listede olursa, örgütte, "Paşa, damadı ile birlikte Ankara listesine oturdu!" gibi ters düşünenler olabilir, bu ise münasip olmaz diye düşünüyoruz ve işte bu nedenledir ki, Metin Bey'in Ankara’dan adaylığında tereddüdümüz var...
İsmet Paşa, kısa bir düşünmeden sonra:
Her şeyi söyleyebilirler, sen Bülent'le de Metin’le de konuş… der.
Birkaç gün sonra, İsmet Paşa İstanbul'a gidecektir. Garda, Paşa’
nın damadı Metin Toker de vardır. Trenin hareketinden sonra, İbrahim Saffet Omay, Toker’e "Biraz konuşabilir miyiz?" der. Garda yürürken, kendisine seçimin yaklaştığını, politikaya girmeyi düşünüp düşünmediğini, düşünüyorsa, bunun kontenjandan gerçekleşebileceğini söyler. Toker, bu ilgiye çok teşekkür eder, politikayı düşünmediğini, gazeteci olarak kalmayı yeğlediğini, kesin bir dille bildirir.
Omay, ertesi günü Ecevit’i Ulus gazetesinden arar, il merkezine çağırır, buluşup görüşürler. Ona da öneriyi yapar. Ecevit, politikayı hiç düşünmediğini, yazar olarak kalmayı yeğlediğini söyler. O da öneriyi reddeder. Ancak odadan ayrılacağı sırada, Omay ona, biraz daha düşünmesini, bir kez daha konuşmalarını rica eder, ikinci buluşmada Ecevit'te bir yumuşama olduğunu sezer. Bu arada, Ecevit başkalarıyla da konuşmuş olabilir Omay'ın kanısına göre. Yeniden ısrarlı konuşmalar üzerine, Ecevit:
Peki, bu nasıl gerçekleşecek? diye sorar. Omay, Ankara listesinin 27 arkadaştan oluşacağını, çoğunluk sistemiyle seçime gidildiğine göre, kazanılsa da yitirilse de, sonuçta hep birlikte olunacağını, kendisinin önseçimle ilgisi olmayacağına göre, herhangi bir kuşkuya yer olmadığını söyler. Bülent Bey'den adaylık başvurusunu alır.
Birkaç gün sonra, İstanbul’dan dönen İsmet Paşa, kendisine, eve gelen İbrahim Saffet Omay’a:
Bülent’le, Metin'le konuşabildin mi? diye sorar
Konuştum Paşam, Ecevit kabul, Metin Bey reddetti!
Ne yapalım, öyle olsun!
Tüm bu oluşum, 1957 ağustos ayının sonlarıyla, eylülün ilk üç haftası içinde geçer. Ecevit, 1957-1960 yılları arasında başanlı bir parlamenterlik yapar. 1960'tan sonra, Kurucu Meclis'e girer. 1961'de Kurucu Meclis sona erince, Ankara'dan değil, İstanbul'dan milletvekili adayı olmayı düşünür. O zaman yine Ankara il Başkanı Omay, onu Ankara’dan önseçime girmeye inandırır. Ankara’da yapılacak önseçime güveni olup olmadığını sorar, olduğunu öğrenince, “O halde, İstanbul'a gitme, Ankara'dan gir" der. Ecevit, önseçimlerde İsmail Rüştü Aksal’dan sonra, ikinci oyu alır...
1965 seçimlerinde ise, İbrahim Saffet Omay, yeniden il başkanlığına getirilir, ama göreve başlayacağı sırada, ikinci kez bir kalp krizi geçirir, görevden bağışlanmasını ister. Bülent Bey, o seçimde Ankara'dan değil. Zonguldak'tan aday olacaktır. Kulislerde söylendiğine göre, Ecevit Zonguldak’a “işçi babası" (!) filan diye gitmemiş, bir çeşit ayağı mı kaydırılmıştır? Bunu da çok kimse bilmemekte miydi? Bülent Bey de, kendisini politikaya atan İbrahim Saffet Omay'ı hiç, ama hiç arayıp sormamış mıydı?
24 Eylül 1987, Cumhuriyet