Bir Özgürlük Savaşçısı: General Aldoğan...

Bu, “Ankara Notları"nda, bir özgürlük savaşçısını, General Sadık Aldoğan'ı anlatmak istiyorum. Çok genç kuşaklar bilmezler Aldoğan'ı, doğumu 1888, ölümü 1965, yüzünü şöyle bir görmüşlüğüm var yok. Gazete haberlerinde Meclis’teki konuşmalarını izlerdik. Sert konuşan bir kişi izlenimi bırakırdı. 1946'da ordudan ayrılarak, politikaya atıldı. DP listesinden Afyon milletvekili seçildi. Sonra, Demokratlardan ayrıldı, Cumhuriyetçi Millet Partisi kurucusu oldu. Yakın arkadaşı Ahmet Tahtakılıç'tan dinledim General Aldoğan'ın öyküsünü, özgürlük savaşçısını.
1957 yılında Aldoğan, Paşakapısı Cezaevi'nde yatar. Orada, Hüseyin Cahit Yalçın'la birliktedir. İnönü, orada ikisini de görmeye gider. Hüseyin Cahit Yalçın, cezaevinden çıktıktan sonra, İnönü’ye:
Paşam, General Aldoğan zannettiğiniz gibi bir adam değil, bir konuşun kendisiyle, der; İnönü onları yemeğe çağırır...
Anlatacağım olay, Sadık Aldoğan'ın başından geçen, Çarnkırı olayıdır. 1958 yılında, Paşakapısı Cezaevi'nden çıktıktan sonra Aldoğan, Çankırı’da Cumhuriyetçi Millet Partisi’nin kongresinde bir konuşma yapar. 1958 koşullarını anlatır. Türkiye'de insan haklarını güvence altına almak, demokratik düzeni işletmek için iktidara gelen Demokrat Parti’nin ve o partinin milletvekillerinin, antlarına ve halka verdikleri sözlere ihanet etliklerini vurgulayarak, "Ya bunlar cahildir, ya da zavallıdır" gibi bir söz söyler. Bu sözler üzerine, General Aldoğan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin manevi kişiliğini küçük düşürdüğü gerekçesiyle, bir emniyet raporuyla birlikte, mahkemeye verilir. Tahtakılıç'ın anlattığına göre, bu davanın Çankırı gibi, henüz özgürlük ve demokrasi yolundaki savaşında gereğince bilinçlenmemiş bir bölgede açılması, son derece de korku yaratır. Amaç, bir özgürlük savaşçısını susturmaktır. Aldoğan, Çankırı Sulh Ceza Mahkemesi'nce tutuklanır, asliye cezaya itiraz edilir, orası salıverir. Bu kez, ağır ceza mahkemesi General Aldoğan'ın yeniden tutuklanmasını kararlaştırır. Tahtakılıç anlatıyor:
Çankırı Cezaevi toprak bir damdan ibaretti. Aldoğan, tutuklanır tutuklanmaz, saçlarını kestiler. Ağır ceza mahkemesi, Aldoğan'ı bir yıl hapse mahkûm etti. Onu üç avukat savunuyorduk: Selahattin Ünan, Fuat Tuğcu da var. Eşi, Seniha Hanım, hüküm giydiği zaman oradaydı. Cezaevine birlikte gittik. Bana şöyle dedi:
Ben kendisine "Geçmiş Olsun" demek ve Yargıtay'ın bu mahkûmiyet kararını bozabileceği hakkındaki kanımı söyleyerek, onu huzura kavuşturmak istedim Ahmet Bey. Bunu söyleyeceğim. Fakat, geçen yıl Üsküdar'da Paşakapısı'nda, bu yıl Çankırı’da sürünmekten usandım. Kendisine, "Hangi memlekette sen özgürlük savaşını veriyorsun?” diye de söyleyeceğim. Bize de kıyıyorsun.
Bu sözleri olduğu gibi söyledi Aldoğan'ın yüzünde, bir geri çekilme belirtisi görmedim. Elini hafifçe eşinin omuzuna koydu:
Sen hiç merak etme. Arkadaşlarım, nasıl beni burada savundularsa şimdi, gidip Yargıtay'da da savunurlar, bu iş biter, dedi.
Gerçekten Yargıtay, bir yıllık hapis cezasına ilişkin kararı bozar, General Aldoğan'ın salıverilmesini kararlaştırır.
Tahtakılıç, mahkemedeki savunmasını anlattı, Tahtakılıç orada şöyle savunur Aldoğan'ı:
... Cemaatla, camiyi birbirinden ayırt etmek gerekir. Sözünde durmayan cemaati eleştirmek, camiyi küçük düşürmek demek değildir...
Sadık Aldoğan'ı, daha biraz tanıtabilmek için "Meydan Larousse"a başvurdum. Doğum, ölüm tarihlerini oradan aldım. Birkaç satırlık bir yaşamöyküsü vardı. İnsan haklarına bu denli bağlanmış, bir emekli generalin unutulmaması gerekir diye düşündüm. Çok iyi Fransızca bilirmiş. Ataşeliği sırasında olmalı, Fransa’da "komün" sistemini incelemiş. Paşakapısı cezaevinde yatarlarken, Hüseyin Cahit Yalçın, Aldoğan'ın böylesine Fransızca bilmesine şaşırmış. Bir gün:
General, bu iş nasıl oldu? Fransızca kelime bilgin benden fazla... demiş. Aldoğan karşılık vermiş:
Siz, muhafazakar insanlardan öğrendiniz Fransızcayı, ben liberal insanlardan öğrendim. Onun için sizin bilmediğiniz kelimeleri dahi ben bilirim.
Çin Anayasası'na dek, tüm anayasaları incelemiş Aldoğan, insan hakları üstüne incelemediği yok gibi. Bir gün. "insan hakları" üstüne konuşurken, şöyle demiş:
Şimdi doğan yavru ile, biraz sonra soluğunu verip ölecek insanın toplumda hakları vardır.
Aldoğan'ın tek kızı vardı, Gönül. Torununa "Aldoğan Sadık” adını koydular. Aldoğan Sadık büyüdü. Aldoğan Sadık Ozansu ile Sinem Gündal'ın, bugün saat 16.30’da Beşiktaş Evlendirme Dairesi’nde nikâhları kıyılacak. Gençleri yürekten kutlarken, düşündüm: General Sadık Aldoğan'ın yaşam öyküsü demokrasi, özgürlük savaşının kolay değil, pahalı bir iş olduğunu vurguluyordu. Aldoğan, meteliksiz de kalmış çok. Düşüp ayağı kırıldığı zaman, onu iyileştirecek parası yokmuş...
Toplumda, böyle insanların varlığı unutulmamalı.