Bir Mektup

Aslan ormanda ağacın altına uzanmış, kuyruğunu kısmış uyuyormuş. Yukarıdan aslanı izleyen maymun:

— Yıllardır anamızı ağlatıyor. İneyim de şundan bir makas alıp kaçayım. Diye düşünmüş. Makası alacağı sırada, aslan uyanıvermiş. Başlamış kaçmaya. Aslan da maymunu kovalamaya...

Bir ağaca tırmanan maymun, eline gazeteyi açıp okur gibi yapmış.

Aşağıdan gecen aslan, yukarı bakıp sormuş:

— Maymun kardeş, buradan koşarak bir maymun geçti mi?

— Seni seven maymun mu? demiş, yüzünü gazeteden kaldırmadan.

Aslan merakla sormuş:

— Gazeteye de geçmiş mi?

★★★

Sıcaklar, iyiden iyiye bastırdı. Daha da bastıracak. Bu oylar, yıllık izinlerin başladığı aylar. Kısa bir süre de olsa, bir deniz kıyısında, bir kampta, oturup başını dinlemesi insanın özlenen bir şey..

Ama gazeteci oldum olalı şöyle bir rahat dinlenemedim desem yeri.

içerideki dostlarımı, arkadaşlarımı da arayıp soramıyorum. İlhami'den yeni bir mektup aldım. Mektup yazmayışımdan yakınıyor. Şöyle diyor özetle:

«Dostum Ekmekçi,

Hep, bir mektubunu alırım diye bekledim. Ama umutlarım boşa çıktı. Salt eşten dosttan selamlarını alıyorum. Sağ ol... Böyle dönemlerde selam göndermek de bir şeydir ama, insan arkadaşlarından daha çok haber olmak istiyor.

Bu böyle olduğu içindir ki, yol olsun diye önce ben yazayım da Ekmekçi kardeşim de bana cevap vermek zorunda kalsın diye bu satırları yazıyorum.

Nasılsın iyi misin, ne var ne yok diye söze girmeyeceğim. Yazılarını, haberleri ve gazeteleri okuyorum. Radyo ve televizyon izliyorum. Ülkemiz toplumsal yaşamının otuz yıllık profesyonel gazetecisi olarak satır aralarını, cümle gerilerini değerlendirmeyi bilirim. Hani nasıl derler. «işim bu».

İşim bu olunca da gelişmeleri adım adım, belki de siz dışardakilerin çoğunuzdan daha yakın ve duyarlı bir biçimde izliyor ve biliyorum...

Her ne hal ise...

Buna karşılık «içerde» insanın «merak» konuları da değişiyor biraz. Mesela politik konuları hiç mi hiç merak etmiyorum... İnanır mısın, dışarda olsam, deli gibi bu yoldaki haberlerin peşinde koşacak, kulisinden çıkmayacak olan ben şimdi içerde bütün bunlara omuz silkiyorum. Böylesi politik konulara meraklı arkadaşlarla tartışmayı canım bile çekmiyor. Ve işin garibi bütün bu soruların yanıtlarını da üç aşağı beş yukarı şaşmaz bir biçimde verebileceğimi biliyorum. Yani, buradan yazı almak olanağım olsa günümüzün en tutarlı politik yorumcusu olacağım. Ama diyorum ya, burada bu konular üstüne konuşmaya bile üşeniyorum. Merak ettiğim şeylerse Bab-ı Ali haberleri... Eş - dost haberleri... Örneğin sizin bürodan Füsun Özbilgen İstanbul'a Yazı İşleri kadrosuna gitmiş, sizin yazı müdürlerinden Orhan Erinç emekli olmuş. Yılmaz Gümüşbaş, Anadolu Ajansı'na transfer olmuş. İlhan Selçuk'un sağlık durumu ne alemde? Velidedeoğlu artık bir şey yazmıyor? Hasan Cemal Genel Yayın Müdürlüğü'ne alıştı mı?...

Yaz ayları girerken gazetelerin tiraj yarışı ne alemde? Gazete fiyatları yine artacak mı? Yahya Kanbolat'ın kitabı nelerden söz ediyor. Atilla İlhan'ın yeni romanı nasıl? Sanat dergilerinde neler var?... Gazete kadrolarında, mutfaklarında neler oluyor? vb.... vb...

Evet sevgili Mustafa

İşte benim merak konularım, yeni yönelişlerim bunlar, ya da bunlara benzer konular...»

İlhami, basında olup bitenleri benden iyi biliyor. Rıfat Ilgaz, gözaltından çıktı, fakat hasta olduğu için hastanede yatıyor. Uğur Mumcu'nun bir kızı dünyaya geldi.

Mektup yazmayı da bir türlü beceremem. Mektuplarım not yazar gibi bir şey oluyor. Ama, denemeye çalışacağım.