Bir anayasanın serüveni...

Meclise gidince, eski meclis tutanaklarını karıştırmayı severim. Meclislerin, milletvekillerinin yaptıkları konuşmalar, verdikleri oylar, bu tutanaklardadır.
1945 Anayasasının ilginç bir yazgısı var: Onu merak ettim. 1945 Anayasası, 1924 Anayasasının dilim arılaştırma, Türkçeleştirme amacıyla çıkarılmış. Ancak daha önce ezanın Türkçe okunmasını sağlayan yasa var. Ezanın Türkçe okunmasını öngören yasa tasarısı 12.4.1939’da Bakanlar Kurulunca hazırlanarak. Meclis Başkanlığına sunulur. 2 haziran 1941 günü de 4055 sayı ile yasallaşır. Yürürlüğe girer. 14 mayıs 1950’de iktidara gelen Demokratlar, ilk iş olarak ezanın yeniden Arapça okunabilmesine ilişkin yasayı çıkarırlar. Adnan Menderes hükümeti 14.6.1950’de, tasarıyı Bakanlar Kurulunda görüşerek meclise gönderir. Bir gün içinde tasarı görüşülerek 4055 sayı ile yasalaşır. 14 Mayıs 1950'de.
1945 Anayasasıyla, ezanın Türkçe okunması arasında ne ilişki olabilir, diyenler çıkabilir. Ancak, olayları tarih içinde dikkatle izleyince, bu ilişki bulunabilir.
Türk Dil Kurumu eski genel yazmanlarından Ömer Asım Aksoy, anayasanın Türkçeleştirilmesi konusunda çalışmış. O zaman mecliste, milletvekili, aynı zamanda TDK'da da çalışmakta, yıl 1942'dir. İnönü bir gün TDK'ya gelir. Üyelerle söyleşirken söyle der özetle:
—Hukuk dili Türkçeleşemiyor bir türlü. İnsan, doğumunda, evlenmesinde, ölümünde hukuk terimleriyle karşılaşıyor. Hukuk terimlerini ise anlayamıyor. Hukuk dilini Türkçeleştirmek için anayasadan başlamak gerekir. Bu anayasanın dilini halkın anlayacağı biçimde Türkçeleştirelim...
İnönü, TDK'dan Ömer Asım Aksoy ile Hasan Reşit Tankut'u ilk çalışmaları yapmak üzere görevlendirir. Cumhurbaşkanı İnönü, hazırlanan bu metni alır. Ankara ve İstanbul Hukuk Fakültelerinden 21 seçkin hukukçuya, metni incelemeleri için gönderir. Yirmi üç metin ortaya çıkar. İnönü bunları birleştirecek bir yazmanlar kurulu kurar, başına da Hasan Saka'yı getirir. Hukuk Fakültesinden Esat Arsebuk, yazarlardan Falih Rıfkı A tay, Necmeddin Sadak’ın da içinde bulundukları bir grup, bunu tek metin haline getirir. Çalışmalar uzun sürer, ancak Ömer Asım Aksoy ile Hasan Reşit Tankut'un hazırladıkları metnin yüzde seksen beşi, benimsenmiş gibidir, metin CHP grubuna gider. Artık hazırdır. İzmir milletvekili Şükrü Saraçoğlu ile 222 arkadaşının anayasa değişikliğine ilişkin yasa önerileri 30 Aralık 1944'le Meclis Başkanlığına sunulur. Anayasanın Türkçeleştirilmesine ilişkin öneriyi imzalayanlar arasında, Aydın milletvekili Adnan Menderes ile Bingöl milletvekili Feridun Fikri Düşünsel de var. Bu ikisi, 14 Mayıs 1950'den sonra, Anayasayı eski durumuna getirecek öneriyi de imzalarlar!
Mecliste ilginç görüşmeler olur. Birçok yeni sözcük tartışmalar sırasında bulunur. Benimsenir. Ömer Asım Aksoy anlattı:
Biz “murakabe" kelimesine "kontrol" demiştik. Anayasa değişikliği meclis genel kuruluna gelince, Salim Başol'un kayınbabası Yozgat milletvekili Yusuf Karslıoğlu, parmak kaldırdı:
Halk arasında buna "denetlemek" derler, dedi. Bu öneriyi herkes benimsedi, “murakabe" karşılığı “denetleme" olarak çıktı...
"İnhisar" karşılığı olarak “Tekel"i de Ömer Asım Aksoy bulmuş. İnhisara eskiden “Yed-i vahit" derlermiş. "Yed" el demek, "vahit" de tek, olmuş Tekel, "sıkıyönetim" sözcüğünü de Ömer Asım Bey bulmuş.
Ömer Asım Bey’ler, “mebus" sözcüğü yerine "saylav" sözcüğünü önermişler. Genel Kurula da böyle gitmiş. Rasih Kaplan, söz isteyerek:
Mebus zaten eskimiştir Saylav da hiç olmaz. Bunlar, milletin vekilidir, en iyisi "milletvekili" diyelim! biçiminde konuşmuş.
"Cumhuriyet" sözcüğünü de hiç olmazsa biraz arılaştırmak için "cumhurluk”u önermişler, benimsenmemiş, yine “cumhuriyet" sözcüğü kalmış…
Yasa önerisinin gerekçesinde ilkeler sayılırken, ikinci maddede geçen “devrimci" sözcüğü söyle açıklanmış: “Inkılap karşılığı devirmek fiil kökünden" devrim" ismi yapılmıştır. “Kıvırmak”tan “kıvnm" gibi, devrimci-inkılapçı olmuştur. "Erk" sözcüğü de şöyle açıklanıyor beşinci maddede: "Erk eski Türkçede güç, kuvvet, kudret manasınadır. Erkek kelimesinin kökünü teşkil eder Kudret (pouvoir) karşılığı alınması uygun görülmüştür. "Çağrı" “davet" yerine, “dönem" "devre” yerine kullanılmış.
Bu sözcükler, geçen zaman içinde büyük ölçüde tutmuş, tutunmuştur.
Besim Atalay, Genel Kurulda, anayasanın Türkçeleştirilmesi konusunda duygularını şöyle dile getirir:
—Her devrim hareketinde olduğu gibi bunu da yadırgayanlar, ilk zamanlarda büyük amacı kavrayamayanlar olacaktır. Fakat ne zararı var? Bu büyük devrim de her şeye karşı yürüyecek, özgesi mutlu hedefine ulaşacaktır. Yanlış düşünenler de faydası güneş kadar açık olan bu büyük gerçek karşısında ergeç yanıldıklarını anlayacaklardır
Anayasanın dilinin özleştirilmesi, Ocak 1945'te benimsenir. Demokratlar 14 Mayıs 1950’de iktidara gelince, 31 aralık 1952’de bu anayasayı yürürlükten kaldırarak, dilini eski dile çevirirler. Bu anayasa önerisini de hazırlayan, Fuat Köprülü'yle 203 arkadaşıdır. Adnan Menderes’le, Feridun Fikri Düşünsel de imzalayanlar arasındadır. Toplantıda, Feridun Fikri’ye sataşanlar olur. Aralık 1952’de yasa çıkar 27 Mayıs 1960 devrimine dek yürürlükte kalır...