Bilim ile Kıyım...

“Ankara Notları”nın çatısını çatarken; atasözlerinden, özdeyişlerden yararlanırım. Bunların da az duyulmuş olanlarını ararım. Herkesin bildiği bir fıkrayı yinelemek, kabak tadı verir. Okur yeni, güncel şeyler ister. Maksim Gorki şöyle der:
“...Genelde atasözleri ve deyişler, çalışan insanların toplumsal ve tarihsel deneyim birikiminin kısa ve öz bir toplamıdır ve yazar için parmakların avuca gömülüp yumruk oluşturması gibi sözcükleri toparlayıp özetlemeyi, az sözcükle zengin anlatını sağlamayı öğretecek olan bir gerece sahip olmak kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu gereci elinde bulunduran bir yazar, başkalarının toplayıp özetlediği sözcükleri de, zamanın alıp götürdüğü gizli ya da modası geçmiş anlamları da ortaya çıkaracak hiçimde geliştirebilir.
Ben atasözlerinden ya da başka bir deyişle, özdeyişler çerçevesi içinde düşünmekten çok şey öğrendim..,” (“Edebiyat Yaşamım” s. 60)
Anam:
— Hey oğlum, kimi alim olur, kimi zalim olur: derdi.
Haksızlık etmemeyi, adaletli davranmayı belki bu sözden öğrendim. Buradan giderek, bilim adamlarının kıyıcı olmamaları gerektiğine varabilirim. Güncel konu olan bazı YÖK uygulamalarına geçebilirim:
Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler Yüksek Okulu 1967 — 1968 öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi’nin Sosyal ve idari Bilimler Fakültesine bağlı olarak kuruldu. 1969 — 70 öğretim yılında yapılan bir değişiklikle yüksek okul. Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi'nin bir bölümü olarak örgütlendi. 1931 yılında akademik kadrosu Prof. Dr. Birsen Gökçe (Bölüm Başkanı), Doç. Dr. Emre Kongar, Doç. Dr. Bahri Yılmaz, Dr. Sevil Atava, Dr. Sevda Uluğtekin, Ercan Eyüpoğlu, Güven Etkin, Gülay Gürer, Feryal Gürpınar, İbrahim Çılga, Sezgin Tüzün, Yaşar Sökmensüer'den oluşuyordu.
Bu akademik kadro ile yaklaşık 270 öğrencisi, Türkiye Üniversitelerinin YÖK yasası ile yeniden biçimlenme aşamasında önce ortada kaldı. Bölüme ilişkin bir düzenleme getirilmedi. Şu günlerde, Hacettepe Üniversitesi kapsamına yüksek okul olarak alınan, eski “Sosyal Hizmetler Akademisi”ne bağlanıyor. Bölümün gelişmiş akademik kadrosu, henüz oluşmamış eski akademinin yönetse] erkine giriyor, öğrencileri de “fakülte” diploması almağa hazırlanırlarken, şimdi “yüksek okul” diplomasıyla yetinecekler. Yüksek okulun müdürlüğüne Dr. Sema Kut atandı. Dr. Sema Kut, Ankara Üniversitesi DTCF İngiliz dili ve edebiyatı bölümünde lisans eğitimini bitirdikten sonra, İngiltere'de sosyal çalışma dalında eğitim görmüş, bu arada BBC'de Türkçe haber bölümünde de çalışmıştı. Türkiye'ye dönüşünde akademide asistan ve müdürlük görevlerinde bulunmuştu. Doktorasını Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde ev ekonomisi dalında 1975'lerde aldıktan sonra. Hacettepe Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı görevlerde çalıştı.
Şimdi, akademide tersine dönen hiyerarşide, bir profesörle 2 doçent öğretim sorumlusu olabilecekler. Müdür, Dr. Sema Kut, eğer yardımcı doçentlik sınavına başvuracak olursa, sınav Jürisi, yönetmeliklere göre, kendisine bağlanan profesör ve doçentlerden oluşacak!.
Bir başka olay: Hacettepe Üniversitesinin kuruluşundan sonra, sosyoloji bölümünün lisans programı içinde sosyal antropolojiye giriş, yöntem, ilkel kültürler gibi antropoloji dersler açılmıştı. Sosyoloji programından bağımsız olarak, 1971 yılında sosyal antropoloji bilim dalı, 1976’da ise sosyal antropoloji bölümü kuruldu. Bölüm, lisansüstü düzeyde açtığı derslerle bilim uzmanlığı ve doktora programlarını yürütüyor. Yakın bilim dallarına da lisans dersleriyle yardımcı oluyordu. Bölüm 1981 yılında Prof. Dr. Bozkurt Güvenç, Dr. Metin Özbek, Dr. Yalçın İzbul, Dr. Akile Gürsoy, Yeşim Ternar'dan oluşan bir akademik kadroyu içeriyordu. YÖK Yasası ile ortada kaldı, önceleri “kapatılacak” havası ağır basmaktaydı, örgütlenmede adına değinilmemişti. Unutulmuş muydu ne? Türkiye üniversitelerinin çoğunda antropoloji bölümleri de kurulmuş değildi...
Üniversite öğretim üyelerini kızgın saç üzerinde oturtmaya kimin ne hakkı var?