Taşlama ustası Mustafa Eşref, bir dörtlüğünde gericiliği taşlar, şöyle der:
“Yeşil bürümcük gitmiş, ipek türban takınmış / Aman ne modern olmuş bak şu kızın kellesi / YÖK’ten icazet çıktı tesettür meşrulaştı /Türban değil mübarek Kemalizm'in hullesi"(*)
Şinasi Nahit Berker'in bir“Dolmuş"u da, geçenlerde Güneş’in taşra baskılarında çıktı. ‘‘Torun Sözü" başlıklı fıkrasında Şinasi Nahit şöyle diyordu:
“Bana, hangi adamı hangi makama tayin ettiğini söyle, senin Atatürkçü olup olmadığını söyleyeyim."
Oklukça büyük illerden birinin valisi, işine başlarken "besmele" mi çekiyormuş? Şuraya, buraya yazılmış bir şey çıkmamış mı?
Bir vali de, ilçeye gelir gelmez kaymakama:
Kaymakam bey, burada cami nerede? diye sormuş.
Kimsenin dinsel inançlarına karışılmaz; ancak kamu görevlileri, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin memurları olduklarını, din sömürüsü izlenimi uyandıracak her çeşit davranıştan kaçınma zorunda olduklarını bilmeliler...
İçişleri Bakanlığı kulislerinde, son atanan valilerin eğilimleri üzerinde durulmakta. Kimi saptamalarda, günahı söyleyenin boynuna, Korkut Özal'ın etkisinin olduğu ileri sürülmekte. Ancak, yine söylendiğine göre, başka eğilimde olanlar da yok değilmiş. İçişleri Bakanı Yıldırım Aktürk, bir noktada seçmelere egemen olmuş. İçişleri Bakanının ise, pek tutucu olmadığı biliniyor.
* * *
Polis Yasası’nın Mecliste tartışıldığı günlerde dinlemiştim kimi ilginç öyküleri. Mektupların her zaman açılageldiği söylenirdi. Vaktiyle, çeşitli güvenlik görevlerinde bulunmuş bir kişi anlattı. Talat Aydemir'in ihtilal girişiminde bulunduğu sıralar; bir görevli, gelen mektupları açıp okurken. Talat'ın girişimde bulunacağına ilişkin bir belgeyle karşılaşır. Bunu üstüne götürür. Açılan mektuptan, Başbakan olan İnönü, haberdar edilir. İnönü, mektubu ister, okur:
Bu mektubu açıp belgeyi bulanı görmek istiyorum, getirin... der.
Memur gider. İnönü, hafifçe gülümseyerek azarlar:
Bir daha böyle şey yapmayın! der. İnönü’ye haksızlık etmeyeyim ya, memuru cezalandırmaz da.
Nazım, yurt dışına kaçtıktan sonra, oradan eşine yolladığı mektuplar açılır, okunur. Mektubun nasıl açıklığını sordum, şöyleymiş: Zarfın zamklı bölümü, suya batırılmış pamuk sürülünce kabarır, kalkarmış. Okunduktan sonra da yine kapatılırmış. Nazım'ın eşi Münevver Hanım, mektubun açılıp okunduğunu anlarmış. Ne de olsa, zamklı bölümün açıldığı kabartıdan belli olurmuş. O, ilgililere mektubu gönderir, "Nazım’dan mektup geldi, içinde bir şey olup olmadığını belki merak edersiniz" dermiş. Daha önce mektubu açıp okumuş olanlar ise, birbirlerine bakarlarmış…
Neyse, telefon dinlenmesi, mektup açılması yasadan çıkarıldı. Artık, mektupların açılacağına İlişkin bir tehlike kalmadı.
***
Turgut Bey, “İcraatın İçinden” programına çıkarken eline kalem alıp çıkıyor ya, izleyen Kilisli kadınlar:
Hıh, diyorlarmış, şimdi zamları sayacak!
Nereden biliyorlar zamları sayacağını?
Elindeki kalemden! Kalemle çıktığında, kesinlikle zamlar geliyormuş…
***
HP Kurultayı ile yayımlanan bildiri tartışılıyor, Ankara kulislerinde. Hinthorozu Erdal Bey le konuşuyordum:
Nasıl değerlendiriyorsunuz? diye sordum:
Normal, olumlu karar aldılar. Parti içi demokraside önemli, bir liderin gidip öbürünün gelmesi...
Siz iyimsersiniz o zaman?
Tabii, tabii...
Birleşme konusu ne olacak?
Bakalım, konuşunca anlayacağız. Biz daha önce, küçük kurultayımızda bunları söyledik. HP kurultay bildirisinde belirtilenler, bizim küçük kurultay bildirgemizde var. Tabii, büyük kurultay olunca, daha fiyakalı oluyor.
Erdal Bey, HP'nin tüm sosyal demokrat ya da, demokratik sol partilerle diyaloga geçeceği yolundaki kararı ile ilgili olarak da, şunları söyledi:
Biz de yalnız HP ile birleşelim demiyorduk, bütün sosyal demokratlarla birleşmeliyiz, diyorduk...
Aydın Güven Gürkan'ın, 27 Haziran 1985 günlü Cumhuriyet’te çıkan Füsun Özbilgen’le konuşmasını anımsatmadım Erdal Bey’e. Gürkan orada, "DSP ile birleşmek daha kolay" diyordu. Kimileri, bunu “erken verilmiş bir demeç" olarak niteledi. Kimi de, “Hinthorozu'nun işi zor" dedi. Bekleyip görelim bakalım, ikili görüşmeler ne getirecek?
(*) Dörtlükte geçen Osmanlıca bazı sözcüklerin karşılıkları şöyle:
“İcazet”: izin, “tesettür”: örtünme, “meşru”: yasaya uygu “hülle”: cennet elbisesi, incir yaprağı (burada) üç kez boşanmış bir kadının tekrar alınabilmesi için başkasına bir günlük nikâh edilmesi.
3 Temmuz 1985, Cumhuriyet