Başörtüsü...

Danıştay Sekizinci Dairesi'nin, başörtüsü ile ilgili 1984’te alınmış bir kararı var Karar sayısı, 1984/1574. Dava konusu da şöyle: Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olan Nesrin Konuk, derslere başörtülü olarak girdiği gerekçesiyle, bir ay süreyle okuldan uzaklaştırılma cezası alır. Nesrin Konuk, İzmir 1 Sayılı idare Mahkemesi’ne kararın kaldırılması için dava açar. İdare Mahkemesi, açılan davayı, "davacının üniversite içinde kıyafet yönünden belirlenen düzene aykırı hareket ettiği" gerekçesiyle reddeder. Nesrin Konuk, bu kez İdare Mahkemesi’nin kararının bozulması için Danıştay'a başvurur
“Türk ulusu adına" karar veren Danıştay Sekizinci Dairesi, 3.12.1984 günlü, oybirliğiyle alınan kararında şöyle der:
“Yeterli öğretim görmemiş bazı kızlarımız hiçbir özel düşünceleri olmaksızın içinde yaşadıkları toplumsal çevrenin gelenek ve göreneklerinin etkisi altında başlarını örtmektedirler. Ancak bu konuda, kendi toplumsal çevrelerinin baskısına veya gelenek ve göreneklerine boyun eğmeyecek ölçüde eğitim gören bazı kızlarımızın ve kadınlarımızın sırf laik cumhuriyet ilkelerine karşı çıkarak, dine dayalı bir devlet düzenim benimsediklerini belirtmek amacı ile başlarım örttükleri bilinmektedir. Bu kişiler için başörtüsü masum bir alışkanlık olmaktan çıkarak kadın özgürlüğüne ve cumhuriyetimizin temel ilkelerine karşı bir dünya görüşünün simgesi haline gelmektedir.
Davacı, yükseköğretim düzeyinde eğitim gördüğüne göre bu ilkelerin, cumhuriyetimizin kuruluşunda ve korunmasındaki önemini bilmesi gerekmektedir.
Aydın, uygar ve cumhuriyetçi gençler yetiştirmekle görevli eğitim kurumlarının bazı kuralları öğrencilere uygulaması doğaldır.
Bu kurallar herkesçe bilinen ve benimsenen cumhuriyetin kurallarıdır. Bu kuralları öğretmek ve benimsetmekle görevli eğitim kurumlarının bunlardan ödün vermesi düşünülemez.
Bu nedenle, yükseköğretim görmek üzere okula geldiği sırada dahi başörtüsünü çıkartmamakta direnecek ölçüde laik devlet ilkelerine karşı bir tutum içinde bulunan davacının okuldan uzaklaştırtmasında yasalara aykırılık yoktur...”
Danıştay’ın Türk ulusu adına aldığı, tüm üniversiteleri, okulları, kamu kuruluşlarını bağlayan bu kararı, uygulanmakta mı, savsaklanmakta mıdır? Üniversitelerin, okulların çoğunda, aynı sorun sürüp gitmekte değil midir? Bir okulda, bir bayan öğretmen derslere "sıkmabaş" biçimde girmekteydi. Okul müdürü uyardı başörtüsünü okuldan çıktıktan sonra takmasını söyledi, şimdi bayan öğretmen, derslere başörtüsüz giriyor, ama okuldan çıkar çıkmaz, sıkmabaş oluyor! Kimi fakültelerde de, "sıkmabaş" sorunu gündemdeydi. Dekanlar, YÖK'ten çekindiklerinden, bir işlem yapamıyorlardı. "Başörtüsü" yerine “türban” takılacağı. Danıştay kararını uyutma, uygulamama amacını taşıyordu bal gibi. Başörtüsü, okullarda gericiliğin, devrimlere karşılığın simgesi gibiydi...
Tutucu gazeteler, "başörtüsü"nün bayraktarlığını yapıyorlardı "Yeni Haber" muhabirine göre. "Başörtüsü de Hafize Ana’nın hassas olduğu konulardan biriydi", Hafize özal şöyle diyordu:
"Evladım, Müslüman başını örter. İslamda tesettür vardır. Hem madem demokrasi var, başı açık gezene, çıplaklara karışılmadığı gibi başörtüsüne de karışmasınlar. Karışana büyük vebal vardır. Ben üç ay ABD'de kaldım. Başörtüsüyle gezene hürmetle bakıyorlardı. Kanaatime göre üniversitelerde tesettürlü kızlarla uğraşanlar solcu hocalar…”
* * *
İstanbul’da sona ermesine karşılık, Ankara'da öğrenciler açlık grevini bir evde sürdürüyorlar. Amaçlarına, haklılıklarına saygı duyuyorum. Ancak çözüm yolunun açlık grevi olmadığını düşünüyorum işkenceye, ölüm cezasına karşıysak, gençlerin —kendi istekleriyle de olsa— yavaş yavaş ölümlerine de karşı çıkmalıyız. “Açlık grevini destekliyorum” diyenler, "Neden kendileri açlık grevi yapmıyorlar?" diye düşünmek gerek. Açlık grevini sürdürenlerden dileğim, bir an önce bu grevi bırakmaları, artık oyunlara gelmemeleridir.