Basın Özgürlüğü Diye Diye...

Basın Özgürlüğü Diye Diye...
“Roman Gibi...” başlıklı “Ankara Notları”nda içeri giren kadın gazetecilerden Suat Derviş'i anlatırken, “yedikleri bir günlük ceza zaman aşımı nedeniyle düşmüştü” demiştim. Bir günlük ceza olur mu, bir yıllık olacak ceza! Telefonla yazıya ek yaparken, “yıl”, “gün” olarak anlaşılmış olabilir. Bunu düzeltmek istedim. Gazetede yazdıklarını, gazeteye yolladıktan sonra, benim gibi, düzeltmeye meraklı var mı bilmem? Arkadaşlar, zaman zaman:
— Yine mi düzeltme? Gibisinden sorarlar.
Ne düzeltmesi? Bazen, düzeltmenin düzeltmesi bile yapılır. Olaylar gibi, bilgiler de her an gelişir, değişir. Düzeltilmesi gerekir. Düzeltmeyi sevdiğim için, “Ankara Notları”na gelen “açıklama”lara alınmam. Açıklayan da kendisine göre, bir şeyi düzeltiyordur.
Cumhuriyet'in eski Genel Yayın Müdürleri'nden Oktay Kurtböke’ye bir gün derdimi anlatmış:
— Ayıp oluyor mu acaba? Ben yazılarımda, haberlerimde düzeltmeler istiyorum, demiştim. Kurtböke şu karşılığı vermişti:
— Arkadaşlar, yazılan gazetede çıktıktan sonra da düzeltseler, iyi olacak!
Her zaman, “Basın kendi kendini denetleyebilir” diye düşünmüşümdür. Basma baskı ise. basını sadece yozlaştırır.
Suat Derviş'i yeni kuşak bilmez. Bir kez onu, İstanbul’da “May” Yayınları’nda görüp tanıştım. Çok yaşlıydı. May Yayınları Yönetmeni Mehmet Ali Yalçın, Sermet Çağan vardı. Hasan İzzettin Dinamo da oradaydı. Suat Derviş, şakacı, tatlı konuşuyordu. Bir ara:
— Biliyor musunuz, dedi Nazım benim için şiir yazdı’
— Kız, dedi biri, demek sana aşık olmuş, insan yüz vermez mi?
— Yazdığı zaman çok gençti. İleride ünlü biri olacağını ne bileyim? diye karşılık verdi Suat Derviş.
Kemal Sülker, “Nazım Hikmet’in Gerçek Yaşamı” adlı yapıtında, Nazım’la Suat Derviş'in arkadaşlıklarını şöyle anlatır:
“... Nazım, İstanbul'dan ayrılmadan önce, komşuları Derviş Paşa’nın kızı Suat Hanım’ı (Suat Derviş) tanır, onunla şiire dair konuşmalar yapardı. Suat Derviş Nazım’dan üç dört yaş küçüktü. Bir gün özel öğrenim gören Suat Derviş'in odasından bir kitap alırken masanın üstünde güzel bir düzyazı bulmuştu. Bu Suat Derviş’in bir “mensur şiir”i idi. Nazım bunu çok beğendi ve Suat Derviş'e sürpriz yapmak için, Alemdar Gazetesi’nin “nüsha-i edebiye”sini yöneten ve Nazım’a dost elini uzatan Yusuf Ziya'ya (Ortaç) verip yayınlattı. Yusuf Ziya, Suat Derviş adını bir erkeğin sanmış ve yazının sunuşunu şöyle yapmıştı:
— Türk edebiyatının göklerinde doğan yeni bir yıldız.
Suat Derviş bu yazının yayımlandığını görünce çok sevinmiş. Nazım Hikmet’i daha da sevmişti. Sevmişti ama genç kız kaprisi olacaktı. “Yazınızı görünce kimbilir ne çok sevindiniz değil mi” sorusuna şöyle cevap vermişti Suat Derviş:
— Sevinmek de söz mü! Fakat neden bilemem çok da utandım. Nazım’a darıldım, onunla kavga ettim, çocuk kaprisi ağladım da... Ama ne mutlu idim bir bilseniz. (Gerçekler Postası, Ağustos 1967, sayı 11)...”
Mehmed Kemal, Suat Derviş’i iyi tanıyor. Onunla, Ankara’da “Kuwet” Gazetesi’nde birlikte çalışmışlar. Gazetenin kadrosunda Nusret Baban, Nizam Pavzin, Ercüment Behzat Lav, Rüştü Şardağ, Yalçın Uraz da var. Suat Derviş, eşi Reşat Fuat Baraner, Eskişehir’de cezaevinde yattığı için: ona yakın olsun diye Ankara’da iş bulmuş. Gazetede Emniyet adında bir kız da var. O güzel giyiniyor. Suat Derviş, ona nereden giyindiğini sorar. Emniyet hanım, anlatır: “Böyle böyle Hacıbayram’ın orada, ucuza kadın giysileri diken bir terzi var, ona diktiriyorum” der. Suat hanım:
— Ben gidersem, bana da indirim yapar mı? diye sorar.
— Siz, “Emniyet gönderdi” deyin, o gerekeni yapar yanıtım alınca:
— Burada da mı Emniyet? diye mırıldanır Suat hanım...