Hinthorozu Erdal Bey’le telefonda konuşuyorduk: telefona yatağından mı gelmişti? “Geçmiş olsun” dedim.
Geçiyor, dedi, devamlı bir grip oldu, işte...
SHP Kurultayı Erdal Bey'siz geçmişti.
Gelemedim dedi, aksi oldu. Ama, herhalde yararlı konuşmalar olmuştur. İl Başkanları konuşmuştur...
Küçük Kurultay’da, il başkanlarının tümü konuşmamıştı. Büyük illerin başkanlarından pek konuşan olmamıştı, örneğin bir Şeref Bakşık konuşmamıştı. Konuşanların sayısı yirmiyi bulmuş, bulmamıştı..
Edindiğim bilgiye göre, SHP Küçük Kurultayı, çok dinleyicisi olmayan bir kurultay oldu. Salon öyle dolup taşmamıştı.
Aydın Güven Gürkan, açılış konuşmasında, Mayıs sonunda yapılacak Kurultaya sözü getirerek, genel başkanlık sorununa değindi. Böyle bir sorun olmayacaktı. Erdal Bey'le ikisi, kendi aralarında bu sorunu çözeceklerdi. Bu nasıl olacaktı? İlk günü, kimi içinden:
Aydın Bey havlu attı! diye mi düşündü?
Erdal Bey’e, genel başkan adaylığı konusunu sordum:
Genel başkanlık sorununu nasıl çözümleyeceksiniz?
Kıkırdayarak güldü:
Şimdi cevap vermem tabii...
Neden?
Bir şey söylemem. Ne söylesem yanlış anlaşılır...
Kongrelere gidecek misiniz?
—Herhalde, daha... başlasınlar bakalım...
Birde Avrupa'ya gitmeniz söz konusu değil mi?
Evet, Sayın Gürkan gidecek batıya, ben de kuzeye gideceğim. Böyle planlanıyor. Ama, o mart sonunda..
SHP'nin, Küçük Kurultay nedeniyle, eski parlamenterler onuruna verdiği kokteyle gelenler, oldukça kalabalıktı. Bir eski-yeni kaynaşması gözleniyordu...
Kurultayın pazar günkü toplantısı daha da sönük mü geçti? Genel Başkan Aydın Güven Gürkan, kapanış konuşmasında, eleştirilerden yakındı. Eleştiri gerekliydi, ama iyi olan şeylerin övgüsü de yapılabilmeliydi. Zaten bizim sol hareket tarzımızda, aydın solculuğumuzda hep eleştirme merakı vardı! (Tam böyle değildi belki, öyle demeye geliyordu.)
Bir de politikanın magazininin yapılmadığını söyledi mi? “Siyasete magazin sokmuyoruz!” demeye mi getirdi? “Özal bunu çok güzel yapıyor!” dedi mi?
* * *
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti'nin Ankara’da Tunus Caddesinde açtığı Temsilcilik Binasının açılışı sırasındaydı. Açılışı Meclis Başkanı Necmettin Karaduman yaptı. Başbakan Özal, daha sonra geldi. Başbakanın gelişi renkli oldu. Bir köşede oturmuş, köşe yazılarından yakınıyor, “Dünyanın hiçbir yerinde gazetelerde bizde olduğu gibi 'köşe yazısı’ yok” diyordu. Beni gördü, takıldı:
Ekmekçi’yi bir günlük bir geziye götürdüm. Üç tane yazı yazdı! Bir daha götürmedim! dedi.
Özal'ın Londra serüvenini merak ediyordum. Demokrasinin beşiği diye bilinen İngiltere'ye giderken, arkasında bir dolu yasaklar bırakıp gitmesi, şanssızlıktı. Konan yasaklar yüzünden, Şan Tiyatrosu'nda “Barış Türküleri” gecesi yapılamamıştı. Konuk konuşmacı olan İngiltere eski Enerji Bakanı, İşçi Partisi Milletvekili Tony Benn, bu yasak nedeniyle gelememişti. Yasaklar, Ekin Danışmanlık-Bilar A. Ş.'neydi...
Şan Tıyatrosu'nda müzikli gece gerçekleştirilebilseydi, ne olacaktı? Halûk Gerger, açış konuşmasını yapacak, daha sonra Tony Benn konuşacak, Jülide Gülizar katılan sanatçıları, mikrofona çağıracaktı. Esin Afşar, Selda Bağcan, Zeliha Berksoy, Ayşegül Ergün, Yekta Kara, Taner Barlas, sadık Gürbüz, Deniz Türkali, Rahmi Saltuk, Timur Selçuk çalıp söyleyeceklerdi. Yine pazartesi günü, “İnsan Hakları” konulu “tartışma" 16.30’da yapılacak, toplantıyı Gülçin Çaylıgil yönetecek, Ahmet İsvan, Yalçın Küçük, Aziz Nesin, erbil Tuşalp konuşmalar yapacaklardı. Aynı zamanda, Karikatüristler Derneği Dia gösterisi, Taner Barlas'ın "mim gösterisi” de olacaktı...
* * *
Pazar günü öğleden sonra, Ankara'da Cebeci'de “Dünya Düğün Salonu”nda, “Halk Ozanları Kültür Derneği”nin şöleni vardı. Şölende ödüller de verildi. Ödülünü almak için gelen Zülfi Livaneli “Leyim ley” ile "Merhaba", "Bilmem şu feleğin bende nesi var?" türkülerini söyledi. Bin kişiyi aşan kalabalık yerinden oynadı. Orası alkıştan yıkıldı. Bu arada, geçen yıl ”Halk Ozanları Arasında..." başlıklı bir 'Ankara Notları" yazdım diye, bana da ödül verildi! İyi mi orada yaptığım konuşmada, Ali Sirmen'den söz ettim, bir takılmasını anlattım, şöyleydi:
Ankara'ya bir gelişinde, "Yahu Ekmekçi, demişti, o yazın çok güzeldi!”
Hangisi? diye sordum. Muzip Ali, ekledi:
Bak, dedi, böyle dediklerinde “Hangisi?” diye sormayacaksın hemen. Zaten bir tane daha yazdın! (Gülüştük)
Ali’nin esprisi, insanın kendi kendini eleştirisini sağlıyordu.
O gün, Aşık Kul Hasan Gören’in Ruhi Su ile ilgili dizeleri okundu. Bazı dizeleri şöyleydi;
Ruhi Su ölür mü halkın kalbinde / Çağlar boyu yaşayacak yaşıyor /Halkın türküsü, halk destanı dilinde/Çağlar boyu yaşayacak yaşıyor. Öldü sayılır mı halka mal olan / Irmak gibi akıp denizii bulan / Halk ile ağlayan halk ile gülen / Çağlar boyu yaşayacak yaşıyor./ Saymak ile bitmez acılar, dertler/Asla boyun eğmez namerde mertler. / Halk türküsü halk destanı ağıtlar / Çağlar boyu yaşayacak yaşıyor”
Ödül verilenlerin sayısı oldukça kalabalıktı. Toplantıya SHP'liler, Aşık Veysel Kültür Derneği yöneticileri, o yörenin insanları gelmişlerdi. Ayrılırken, iki halk ozanı derneğinin birleşmeleri konusunu konuştuk...
* * *
Prof. Necdet Özdemir, pazartesi günü toprağa verildi. Maltepe Camisinde, Özdemir'in cenazesi başında konuşan imam, bilim adamını övdü. İslam dininin bilim adamına, bilime önem verdiğini söyledi. Hoca'nın konuşması çok beğenildi. Cenaze töreni boyunca, oraya gelenler, Necdet Özdemir'in karşılaştığı baskıları konuştular. Ondan fıkralar anlattılar. Öğrencileri, arkadaşları oradaydılar. SHP Genel Başkanı Aydın Güven Gürkan’la arkadaşları da oradaydılar.
19 Şubat 1986, Cumhuriyet